• sonraki dönemlerde anıt veya mezar taşı anlamlarıyla kullanılmışsa da -ki en meşhurları 1300 yıl öteden bize seslenen orhun yazıtları’dır- mitolojide bilinmeyen bir yerdeki kutsal dikilitaştır.

    jean paul roux, türk mitolojisinde ağaç, taş gibi varlıkların numen karakter taşıdığını, ağacın sürekli bir biçimde kendini yenileyerek yaşamı, taşın da yaşamın sürekliliğini tasvir ettiğini söyler.

    bunu biraz açalım, mesela ağaç eski türkler için külttür çünkü ağaçtan şifa bekliyorlar, şamanlar ayinlerini kayın ağacının yanında yapıyor hatta bazı boylarda ölünce adamı ağaca gömüyorlar.* nedensiz ağaçlara zarar verirlerse orman ruhunun hışmına uğruyorlar.

    taş için ise bunlar geçerli değil. benim bildiğim yada taşı* hariç taşa kutsallık addedilmiyor. taş dayanıklılığı nedeniyle sadece sembolik bir anlam taşıyor. söylemek istediklerini, ölenlerin kahramanlıklarını taşa yazıyorlar ve sözlerin taşlar üzerinde ebediyen kalacağını düşünüyorlar. hem taryat* hem şine usu* yazıtlarında gördüğümüz ‘bin yıllık bitiğimi taşa tokıttım’ ifadeleri de zaten yazıtın en az bin yıl boyunca kalıcı olacağını düşündüklerinin ispatı.

    devam edelim,
    bengi/bengü/mengü sonsuz, sonsuzluk, ebedilik demektir. bengü taş da sonsuz yaşamın ve döngünün sembolüdür. (türk mitolojisinde her şey döngüseldir. hatta dünyanın sonu bile eskatolojik değil döngüsel düşünülür.*)
    mesela kültigin yazıtı’nda "neng neng sabım erser bengü taşqa urtum/ her ne sabım varsa bengü taşa kazıdım” diyerek sab* ile buduna iletilen düşüncelerin kutsallığının taş gibi sağlam ve bengü gibi ölümsüz olduğunu söylemişler.

    mezar sahibinin hayatta iken öldürdüğü insan sayısında, mezar etrafına, taşlar veya heykeller dikildiğini ve bunlara balbal dendiğini biliyoruz ki bunlar için de bengü taş demek yanlış olmaz. hatta göktürk devri mezarlarında görülen koç heykelleri ile at ve geyik resimlerini bile bengü taşlar içine almak mümkün.

    (emel esin, göktürklerin kadim choularda olduğu gibi, kurban kesilen koç ve atların başlarının sırıklara çakılıp, mezar etrafına dikildiğini, koç heykellerinin ve geyikli taşların bu kurbanları anmak için konulmuş olabileceğini söyler.)

    gerek kırgızların ülkelerine "türk balbalların ülkesi" demeleri gerek arkeolojik buluntular gerekse çin kaynaklarından öğrendiğimiz bilgiler ışığında türklerde mezar başlarına taş blok dkmenin çok eski bir gelenek olduğunu biliyoruz.
    çinliler, "cenaze merasiminin ardından mezarın üzerine taşlar konur ve bir yazı tahtası dikilir. taşların sayısı, ölenin yaşamı boyunca öldürdüğü düşmanlarının sayısı kadardır" derken, bir başka yerde "eğer birini öldürdüyse, bir taş dikilir. öyle adamlar vardır ki, mezarının başına bu taşlardan yüz, hatta bin tanesi dikilmiştir" demişlerdir. (burada amaç düşmanın galip olana öldükten sonra da hizmet etmeye devam etmesi)

    ibn-i fadlan da seyahatnamesinde bir oğuzun bir kişiyi öldürdüğü zaman hemen balbalını yontmaya başladığını söyler. (tabii o balbal kendi ölene kadar dikilmeyecektir, bu kadar acele etmesinin nedeni muhtemelen sayıyı unutmamak)

    ölülerini genellikle yakan kırgızlar daha sonra, ilkbahar veya sonbaharda külleri gömer, bir tapınak yapar veya bengü taş denen bir kaya üzerine, ölenin kendisini ve savaşlarını betimler ve ağıt yazarlardı. (bkz: yenisey yazıtları)

    göktürk beylerinin ata tapınaklarında da gördüğümüz bu adet, yüksek mertebeli kimselere mahsustu. (yüksek mertebede olayanların mezarlarına, ölünün tasviri niteliğinde kırgızların tulı dediği büyük kuklalar konurdu) uzakta ölenlere de yine bengü taş dikilirdi.

    günümüzde bilinen bengü taşların çoğu göktürk, uygur ve kırgızlara aittir. çoğu mezar anıtı olan bu taşların ölünün gücüne sahip olduğuna mı inanıyorlardı yoksa sadece atalar kültünün yansıması olarak onların hatırasını ebedileştirmek mi istiyorlardı, henüz bilmiyoruz. aslında son yüzyılda türk araştırmacıların da devreye girmesiyle birlikte artan araştırma/inceleme/eser sayısına rağmen türk mitolojisi hala terra incognita konumunda.

    netice olarak orhun yazıtları olsun, uybat, bugut yazıtı olsun çoyr yazıtı gibi ağzı burnu olan o sevimli taş gibi olsun ebediliği simgeleyen bu taşlar türk dünyasının animası olarak yüzyıllara meydan okuyarak zamanımıza ulaşmayı başarmış,

    ve hala bizimle konuşmaya devam ediyorlar…

    "bizim yenisey yazıtları olarak bildiğimiz yenisey vadisinde bulunan eski türk mezar taşlarından biridir uybat. ve en önemlisi de bulunan ilk yazıttır. hayır, ilk bulunan mezar taşı değil, ilk bulunan türk bengü taşıdır. daha da doğrusu, bugün bildiğimiz 500 civarı türk bengü taşların içinde bilim dünyasına ilk tanıtılandır."
    (bkz: uybat yazıtı/@ay hatun)

    okuma yapılan ve yararlanılan kaynaklar:
    emel esin - islâmiyetten önceki türk kültür târihi ve islâma giriş
    bahattin uslu - türk mitolojisi
    sencer divitçioğlu - kök türkler
    jean-paul roux - eski türk mitolojisi

    (bkz: bengisu/@ay hatun)
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap