• (bkz: yada)
  • "kaşgarlı mahmut'un çağdaşı olan gardizi'nin zeynül ahbar adlı eserinde yat taşının menşei hakkında şöyle bir rivayet nakledilmektedir: peygamber nuh aleyhisselam cihanı 4 oğlu arasında taksim ettiği zaman türklerin atası olan yafese de şark diyarlarını vermişti. nuh peygamber tanrı'ya oğlu yafes istediği zaman yağmur yağdırabilmesini mümkün kılacak bir dua öğretmesini niyaz ediyordu cenabı hak sevgili peygamber'in duasını müstecab kılarak yafes'e bir dua öğretiyor yafes duayı unutmamak için bir taşa yazıyor ve bunu muska gibi boynuna asıyor. türkistan'a gelen yafes bu taşla istediği zaman yağmur yağdırıyor ve suları taşırıyordu yafes öldükten sonra taş türkiye türklerinin ataları olan oğuzlara intikal ediyor lakin diğer türk kavimleri de yafesin evladı oldukları için taş üzerinde hak iddia ediyorlardı bunun üzerine oğuzlar diğer türk kavimlerinin bu meseleyi halletmesi için yaptıkları teklifi kabul ederek kura çekiyorlar kur'a türk kavimlerinden biri olan karluklar'a çıkmış ve taş onlara verilmiştir bir müddet sonra karluklar yağmur yağdırmak istediler lakin bu maksatla yapılan işten olumlu bir sonuç alınmamış ve gökten bir damla yağmur yağmamıştır. böylece taşın sahte olduğu anlaşılmıştı oğuzlar asıl taşı saklayarak karluklar a ona benzeyen başka bir taş vermişlerdi meselenin anlaşılması üzerine türk kavimleri arasında uzun ve kanlı bir savaş başlamıştır."
  • "çok eski zamanlarda tanrı'nın türklere armağan ettiği bu taşla pek çok savaş kazanılıp pek çok felaket savuşturulmuş çünkü bu sihirli taşla doğa olaylarına hükmedebiliyorlarmış...istedikleri zaman yağmur hatta kar yağdırıp düşmanlarını telef ediyorlarmış..."

    yakutlarda* sata, altaylarda* yada/cada, kıpçaklarda çay/say, kırgızlarda jaytaş/zajtaş olarak bilinen bu taşın yağmur, kar, fırtına üzerinde gücü olduğuna inanılırdı.

    nerdeyse her devirde türklerin elinde bulunan bu taşın gücüne öyle herkes hükmedemezdi. yada taşını sadece yağmur büyücüsü/şamanı diyebileceğimiz yadaçılar* kullanırdı.

    türkler bu taşla istediği zaman yağmur, kar, dolu yağdırır ve fırtına çıkartabilirdi ve bunu özellikle savaş sırasında düşmanlarını yenmek için kullanırlardı. (buradaki yağmur bereket anlamındaki yağmur değil, felaket getiren, orduları telef eden bir yağmur)

    yada taşı gök rengi, sarı, ak ve yeşil renklerinde olurdu.

    yadanın hayvan karnından çıkarılan bir taş olduğuna dair bir rivayetler de vardır ki bu düşünceden dolayı bazı yerlerde bu taş canlı sayılmıştır.

    örneğin yakutlar at, inek, ayı, kurt gibi hayvanların içinde bulunduğuna ve en kuvvetli yada taşının kurdun karnından çıkartıldığına inanırdı.

    bazı araştırmacılar, göç destanında çinlilere verilen kutlu dağ ile yada taşı arasında da benzerlikler olduğunu söyler. (bkz: kutlu dağ/@ay hatun)

    kaşgarlı mahmut, yat kelimesinin anlamını, taşlarla yağmur ve rüzgar getirmek için yapılan kamlık (şamanlık) olarak açıklar.
    (divanü lugati’t-türk, 3. cilt, s. 159)

    kırgızların er gökçe destanı'nda, er kosay'ın düşman ülkesine akın yaptığı esnada çölde başına gelenler şöyle anlatılır: "yanındaki adamlar susadı. er kosay'a susuzluktan şikayet ediyorlardı. er kosay, uzun kulaklı sarı atının eyerinin altından çay taşını çekip çıkardı. salladı salladı yere koydu. havadan yağmur yağdı yağmur suyunu içtiler.”

    islamiyetten sonra ise pek çok mitolojik öge gibi yada taşı da islami motiflerle süslenmiş. muhtemelen allah'ın sözünün yazılı olduğu bir taş olarak görülen yada taşı, allah'ın türklere nuh ve yafes aracılığıyla armağanı kabul edilmiş.

    anadolu'da çocukları tehlikelerden korumak için takılan yat taşı/yat boncuğunun da kuşkusuz yada taşıyla bir bağlantısı var…

    "güney sibirya'da, baykal gölünün batısında oturan buryat moğolları da, boğa şeklinde bir rüzgar tanrısının varlığına inanırlar ve bu ruha buhan-zada derlerdi. bunun türkçe karşılığı da, boğa-yada demektir. öyle anlaşılıyor ki bu ruh, bir boğa şeklinde idi ve yada taşı ile yani yağmur yağdırmak ve rüzgar çıkarmakla bir ilgisi vardı. fakat bu boğanın, nasıl yağmur yağdırdığı hakkında şimdilik hiçbir bilgimiz yoktur."
    (bahaeddin ögel - türk mitolojisi)

    okuma yapılan ve yararlanılan kaynaklar:
    yaşar çoruhlu - türk mitolojisinin ana hatları
    celal beydili - türk mitolojisi ansiklopedik sözlük
    bahattin uslu - türk mitolojisi
    deniz karakurt - türk mitoloji sözlüğü
  • türk mitolojisinde yağmur yağdırabilen büyü taşıdır. tanrı, büyük kamlara bu taşı armağan etmiştir. böylece onlar istedikleri gibi yağmur ve kar yağdırılabilir, dona neden olabilir, hava olaylarını etkileyebilirler. koruyucu güçleri olduğu da söylenir. anlatıldığına göre soğuk olan bu taşlar yumruk büyüklüğünde ve türlü koyu renklidirler. üzerleri damar damar çizgilidir. içinden sesler gelmesine karın boş değildirler. kullanıldıkça zayıflar ve güçleri düşer hattâ tamamen yiter. en iyileri kendiliğinden kutlu hayvanların şeklini almıştır. özel bir yerde muhafaza edilir ve sık sık ele alınmaz, sâdece gerektiğinde kullanılır. kurdun karnından çıktığı söylenir. çin kaynaklarına göre türk şamanları savaşlarda kar ve yağmur yağdırarak zaferler kazanmışlardır.
    bu taş ile büyü yapan kişilere zadaçı/cadacı/yadaçı/yatçı/yayçı adı verlir. islâm kaynaklarına göre türklerin atasına babası tarafından türkistan toprakları verilir. gittiğinde burasının kurak bir ülke olduğunu görerek durumu söylediğinde babası ona üzerinde duâ yazılı olan bu tılsımlı yağmur taşını hediye eder. gerek duyduğunda bu taşı kullanırken mutlaka allah'a yağmur yağdırması için duâ etmesini tembihler. bir efsânede anlatıldığına göre bu “yada taşını” daha sonra oğuz han almıştır. bazı söylencelere göre bu taşın koruyucusunun zada han’dır. evenklerde “dyada” adıyla bilinir.
    anlam: (cay/yay/yad/yat/zat/zay). yayan (güç, enerji dağıtan) demektir. kelime kökünde dışsallık anlamı vardır ve insanın gücünün dışındaki olayları ifâde eder. uzaklık, erişilmezlik, gizem, yaratmak anlamları içerir. moğolca ve mançuca yadah ve tuvaca yadı sözcükleri ihtiyaç hâlinde olmayı ve gerek duymayı ifâde eder. yadgan sözcüğü moğolca’da şaman mânâsına gelir. farsça’ya geçen “yadamışı/cadamışı” sözcükleri büyü ile yağmur yağdırmak mânâsı taşır.

    türk söylence sözlüğü - deniz karakurt
  • en son osmanlı-rus savaşında kullanılmış, hatta bir rivayete göre yanlış kullanılmıştır. rus ordusuna zarar vermek için kullanılmış ama osmanlı ordusuna zarar vermiştir.
  • ebu'l-abbas ibn muhammed ıbn isâ el-mervezî, oğuzlar, dokuz oğuzlar ve karluklar'la komşu horasan sınırında bulunan türkler arasında istedikleri zaman yağmur ve kar yağdıran ve fırtına çıkartan adamlar bulunduğunu işittiğini kaydetmektedir. yusuf el-tifâşî harzemşah alâeddin muhammed'in ordusunda bulunan bir türk'ün, istediği zaman yağmur yağdırdığını söylüyor.

    celâleddin harzemşah'ın inşâ kâtipliğini yapmış ve bütün seferlerine katılmış olan, nesevî'nin bizzat görüp, bildirdiğine göre, harzemşahların son hükümdar celâleddin harzemşah yada taşına sahipti ve bununla yağmur yağdırıyordu.

    fuat köprülü, bu âdetin hatıralarının anadolu oğuzları arasında asırlarca devam ettiğini, zira necatî, bâkî, nefî gibi osmanlı şairlerinde de bunu ima eden bir takım şeylere rast gelindiğini kaydediyor.
  • islam öncesi türk inanışında gök, tanrılar dışında "yer su tanrıları ve ruhları" vardı. bu tanrılar ve ruhlar, göğün katlarında yaşayan tanrılar kadar güçlü olmasa da, bunların da bazı doğa olaylarına hükmetme ve yönlendirme gücü vardı.

    çeşitli cinslerde taşlar da, tanrılardan bir parça olarak görülüyordu. bunlardan en mühimi ise, "yat, ya da, sat, cata" adlarıyla anılan yada taşı idi. inanışa göre bu taşa sahip olan türkler, yağmur, kar ve dolu yağdırma gibi hava olaylarını gerçekleştirebiliyordu.

    kaşgarlı mahmud'un ünlü eseri divanü lugati't-türk'te bu taşla ilgili ilgimi çeken bir bölüm oldu, o kısım da şöyle: "yat: bir tür kamlıktır (kahinliktir). belli başlı taşlarla yapılır. böylelikle yağmur veya kar yağdırılır; rüzgar estirilir. bu, türkler arasında tanınmış bir şeydir. ben bunu yağma ülkesinde gördüm. orada bir yangın olmuştu, mevsim yaz idi; bu suretle kar yağdırıldı ve ulu tanrı'nın izniyle yangın söndürüldü."

    yine firdevsi'nin şehnameadlı eserinde de türk-iran savaşlarında, türklerin bir taş yardımıyla hava olaylarını kontrol ederek; kendilerini yendiklerinden bahsetmesi de ilginçtir.

    bahse konu olan kaynaklar ve anlatılardan yola çıkarak, bu taşın canlı olduğu ve tanrı'dan bir parça olduğu fikriyle birlikte kendisine tanrı parçacığı diyesim geliyor.
hesabın var mı? giriş yap