• eğlenceli bir iş olsa gerektir. özetle aklına eseni yazmak da denebilir. ama bilinç akışı ile yazılmış bir metni okumak bazen işkence olabilir. hatta mütercim tercümanlık yazıp, alta da (aslında edebiyattan zerre kadar hazzetmediği halde) açıkta kalma korkusuyla ingiliz dili ve edebiyatı yazmış ve hasbelkader bu bölümü kazanmış tipler vardır. bu arkadaşlar edebiyat derslerinin en az bir senesini yazarların bilincine, gelmiş ve geçmişine küfretmekle geçirir.
  • atım hazır su içmek için durmuşken, yapmak için korktuğum eylem.

    ne korkacam kendimden?
    yok ben en çok kendimden korkarım.
    değişirsem diye. çünkü değiştiremediklerim var. ya o değiştiremediklerim de benden korkar da ortama atlar beni eskisi gibi yapmaya çalışırsa diye de korkarım. aslında cesur gibi yaparım. öğretilmiş kadınlık, öğretilmiş annelik gibi öğretilmiş cesaret var bende...
    iyi bir öğrenciyimdir, korkarım otoriteden, kafamın tepesine çitongg diye vurulunca hemen tırsar, denileni yaparım ben.

    ara ara savaaşşşş diye bağırır yine korkarım ben.
    çok severim korkmayı ve de trısmayı, yakışır bana. aslında yok ben kendimden çok korkarım.
    ya insanlar de benden korkar ise diye kendimi bir şekile soktum;
    aslında böyle bir şekil değilim ben;
    şeklimde insana benzer organlar var; el gibi ayak gibi;
    ama
    göz göz değil; nasıl anlatsam sürüngen, yılan, ejderha karışımı bir şey; beyazı felan yok, sırf renk; şöyle su yeşili, kum sarısı, karışık kırmızı da noktalar ver içinde;
    derim; sert, pullu, siyah gibi, ama güneşte ara ara parlar, gökkuşağı renkelerinde;
    kullaklarım sadece bir delik, etrafında radar gidi tırrrrt diye açılan perdeli şeyler var;
    sonra, kafamın tepesinden, taaaaa kuyruğuma kadar - evet kuyruğum var - şöyle köbek balığı yüzgeçi gibi 38 tane nasıl diyim, üçgenim var...bacaklarım var tabii, ama şöyle kedigil gibi, kanguru gibi, tavşan gibi, yani hızlı zıplar ve de koşarım...
    dişim felan yok, diş ile işim olmaz... sitrik asit, su ve ışıkla yaşarım ben...burun sadece iki adet delik, çok iyi koku alırım...iletişimi renkler ile kurarım;
    renk mor, yeşil gibi ise - aşk konuşurum -
    renk kırmızı, siyah gibi ise - bıt bıt bıt ciddi bir şey anlatıyorum demektir..
    havada sadece kristal zerreler görürseniz, bu bilgi veriyorum anlamına gelir...

    bunu diğerleri de böyle yapar, budur biz de iletişim...

    şimdi ise öğretilmiş insan hallerinde, 20-30 harf ile iletişim gak guk yapmaya çalışıyoruz;
    boş işler boş işler bunlar!

    al sana bilinç akışı! evet çok korkarım ben kendimden!
  • (bkz: oğuz atay)
  • gece yarısını gece geçe, soğuk pilavın üstüne, yoğurt ve karışık biber pulları konunca, alasının yapılabileceği yazma işidir.

    özellikle yine sigara bitmiş ise,
    yine birilerini pataklamak dururken yazı ile pataklamak da - bak hala - yetmeyince;
    içimden bin şekil küfür geçerken ama sadece 57 metre çaplı bir dairenin etrafında 34567 kez koşmak zorunda olunca;
    içim bana dar gelince, avazım çıktığı kadar aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa diye bağırmak isterken ve susarken; susmak zorunda da kalınca;

    koyu muhteşem soğuk mavi bir denize atlamak, yakamozlar yiyip, içimi aydınlatmak, tek başına tek başıma gücümün sonuna kadar, dibine kadar, ben isteyene kadar, kimseyi duymayana, bilmeyene kadar
    yüzmektir.

    evet yüzmektir, sonuna ve sanane ye kadar!
  • (bkz: portnoy s complaint)

    akmak ne kelime; adam gurluyor.
  • arada bir, beynimdeki acıkmış hücrelerin baskınına ugrayıp darbeler alsa da, bayıldıgım stildir
  • insanın bir an için olsun düşünmeyi bir kenara bırakmasının ne kadar zor olduğu düşünüldüğünde, bunun kurgusal bir şey yazmaktan bile daha zor olabileceği görülebilir.çünkü, anlamsız yazmak, akla gelen her cümleyi kağıda aktarmak değildir sadece bilinç akışı ile yazmak.yazdığını bile unutmak gerekir. yazdığının farkında olmak, hala cümle kuruyor olmak bu eylemin içinde olunmadığı anlamına gelir. hat safhada konsantrasyon ya da konsantrasyona ihtiyaç duymayacak bir içe dönüş gerektirir. kendini tamamen bırakmak ,neredeyse intihar etmek demektir. bu şekilde yazmakta ,her şeyi bir kenara bırakmak, kağıt üzerinde intihar etmek gibidir. ölmek üzere olan bir insan, yaşama ilişkin bir beklenti içinde değildir.okunacağını düşünmek, bilinci doğuracak, bilinçse akıp gitmeyi reddedecektir bu durumda. bu şekilde yazmak, yazıcılığın doğasını çarpıtan, yazıcının yazarlığının, yazıcıyıda aşabildiği, başka bir boyuttur. kağıtta rüya görmektir ama rüyada uyuduğunu bilmemek gibi, o anda yazdığını bilmemektir.
  • akısa uymak, ama sıklıkla nefes almak için sudan cıkmak ve sudan cıkınca kafayı saga sola sallamak gerekir. bu kurallara uyanlar, olmeden akışta kalabılır.
hesabın var mı? giriş yap