• oğuz atay'ın tehlikeli oyunlar isimli romanında, hikmet benol'un, sevgilisi bilge'ye verdiği isim. hikmet, evinde dikiş dikip koca bekleyeceğine felsefe okumuş bilge'nin hiçbir şey bilmediğini öne sürerek ona bilmezge ismini verir; onunla istihza eder aklı sıra.

    "anladı albayım anladı; benim burada oturmaktan sıkıldığımı, günün birinde deliler gibi sokağa fırlayacağımı sezdi. kadınlar aptaldır albayım: sadece sezmesini ve beklemesini bilirler. ona, aptalsın diyorum. bir de felsefe fakültesini bitirmiş. ha-ha. onunla alay ediyorum. bilmezge diyorum ona. evinde dikiş dikip koca bekleyeceğine felsefe okumuş. fena mı etmiş? ismi de bilge. ha-ha. hiçbir şey bilmiyor. ben ne biliyorum peki? o başka, değil mi albayım?..."
  • tehlikeli oyunlar'da hikmet tarafından bilge'ye yakıştırılan lakap. hikmet'in kendisine lanet etmeme, aynı zamanda da üzülmeme sebep olan bir konuşmasının içinde geçiyordu. kadını sezgi, erkeği akıl olarak tanımlayarak karşı cinsi küçümseyen hikmet'in, kendi sonunu nasıl hazırladığının, nasıl yalnız kaldığının bir açıklaması gibi bu satırlar. hatta kitabın atlanmaması gereken kısımlarından biri fakat "sevgili bilge" kadar bilinmiyor çünkü romantik değil; acınası. başta kadınlara yönelttiği öfkesi, sonlara doğru kendisine yöneliyor ki esasen bu öfke başından beri olamadıklarına, yani kendisineydi; o ise bunu çevresine yansıtıyordu. bu kısımda ise haksız olduğunun bir itirafını yapıyor gibi geliyor bana. o her "ha-ha" dediğinde ben irkiliyorum. çok başarılı gerçekten.

    altını çizdiğim kısım:

    "peki albayım. yarın gazetelere bir tavzih gönderirim. şimdi siz beni dinleyin. neden burada oturmasını öğrenemedim? neden gidip kendi ayağımla belamı buldum? anladı albayım anladı; benim burada oturmaktan sıkıldığımı, günün birinde deliler gibi sokağa fırlayacağımı sezdi. kadınlar aptaldır albayım: sadece sezmesini ve beklemesini bilirler. ona, aptalsın diyorum. bir de felsefe fakültesini bitirmiş. ha-ha. onunla alay ediyorum. bilmezge diyorum ona. evinde dikiş dikip koca bekleyeceğine felsefe okumuş. fena mı etmiş? ismi de bilge. ha-ha. hiç bir şey bilmiyor. ben ne biliyorum peki? o başka, değil mi albayım? söylemiyor ama içinden, bu 'o başka'ya öfkelendiğini biliyorum albayım. içinden, hepimizi küçümsüyor: sen onlarla yaşayamazsın demek istiyor. herkese acıyor, ben bazı şeyler anlatınca ağlıyor filan. değil, asıl mesele bu değil..."

    "asıl meseleyi tamamen kaybettim," diye hikmetin sözünü kesti emekli albay. "yalnız, anladığıma göre, kızı bir hayli üzüyorsun." "üzülsün albayım. bütün hayatı monika'nınki gibi rahat geçmiş. şimdi, bizlerin mirasına da sahip çıkmak istiyor. sen, dedim ona hüsamettin albayların, bakkal rızaların, küçük salimlerin, kirkorların, kekeme ahmet beylerin, sivas ekiplerinin, hatta bakkal çıraklarının tırnağı bile olamazsın. biliyor ama, albayım, biliyor: bir noktada benim de bunlara dayanamadığımı biliyor, her şeyden kaçtığımı biliyor. asıl domuz gibi yaşayan bilge'dir. sonunda biliyorum usanacak, biz de belamızı bulacağız."
  • (bkz: bilmez), bilge
hesabın var mı? giriş yap