• gazetelerimizde nehir erdogan'in amerika'da cekimlerini surdurmekte oldugu filmi olarak gecen aclan buyukturkoglu (gerci aclan buyukturkoglu mu aclan bates mi karar verememis gibi gorunuyor) filmi. amerika'ya dil ogrenmeye gelen saftrik kizimiz ebru cok sasirir, a a o da ne, amerika friendsdeki gibi cesur ve guzeldeki gibi bir yer degildir. bunun uzerine bunalima girer, alkole sarilir ama elbet birisi onun elinden tutar.

    bu film icin finans saglanmaya calisilirken duymustum filmi, "amerika'daki yunanlar my big fat greek weddingle ne guzel tanittilar kendilerini, biz de amerika'daki turkler olarak bunu amacliyoruz bu filmle" gibi bir niyetle yola cikilmisti anladigimca. eh niyeti sorgulayacak degilim, turk filmleri, yonetmenleri yurt disinda elde ettikleri basarilarla turkiye'yi ne guzel tanitiyor, bir de blockbuster hit bir filmle seyircilerin gonlu fethedilse fena mi olur? ama tabii filmin ve sirketin web sayfasina bakinca insan bastan bir hayal kirikligina ugruyor, cunku niyet aslinda "turkiye'yi tanitacagiz ayagina amerika'daki turklerden topladigimiz parayla finanslari dogrultmaya calisiyoruz." web sayfasindaki o "stop the lies!" galeyana getirmeli "wall of unity" nedir yani? insanlarin milli duygularini somuruyorlar gibi geliyor.

    ha, ortada gercekten umit vaadeden bir proje olsa, benim de milli duygularim cosar birlik duvarina uc bes tugla koyardim. ama web sayfasindaki videoyu gorunce oyle igrendim ki kendilerine "sonunuz hayir olsun!" seklinde iyi dileklerimi sunmaktan baska bir sey yapmam, yapamam. videoda (1 numarali video, iki numarali star tv roportaji videosunun sonunda da ekranda goruluyor) diyor ki "siz amerika'yi filmlerdeki gibi saniyorsunuz degil mi, amerikan ruyasina inaniyorsunuz degil mi? haaayirrr, amerika oyle degil!" biz aptal miyiz, pardon? tamam amerika'yi cogunlukla dizi ve filmlerden taniyor turkiye'deki (ve amerika olmayan diger yerlerdeki) insanlar ama amerika'da homeless (evsiz) insanlarin oldugunu, amerikalilarin bir kisminin supermodel olculerinden oldukca uzak oldugunu ve hollywood'a unlu olmaya gidenlerden cok cok azina sansin guldugunu bir sekilde bilmeyecek kadar da cahil degiliz. amerika'ya gelen yuzlerce turk var, hemen hepsi basta biraz saskinlik yasiyordur (culture shock) ve sonra kimlik bunalimi yasayanlar da eminim az degildir, ama kimsenin hollywood'da kesfedilecegim heyoo diye pembe hayallerle yola ciktigini ve "aman allahim, amerika filmlerdeki gibi degilmis, n'apcam ben simdi" diye kendisini alkole vurdugunu sanmiyorum. hadi amerika'da kendisini boslukta bulup depresyona giren turk kizi hikayesi belki bu videodaki klise otesi "yalan ve gercek amerika" sunumundan daha etkileyici bir sekilde irdeleniyordur filmde, bekleyip gorelim deyip gecelim. peki ya bu videonun ikinci kismi nedir? izleyince utandim vallahi (yapanlarin yaraticilik kitligi icin onlar adina). amerika'ya yuzeysel bir sekilde verip veristirdikten sonra "ya turk imaji?" diye bir girizgahla izledigimiz ikinci kisimda once amerikan gorsel medyasindaki turk imajindan (kotu) dem vuruluyor, sonra da "ama biz boyle degiliz!! cilginiz!!!" diyor ve sacma sapan bir fotograf slide showu halini aliyor video: turkiye'den klise manzaralar veeeee, evet dogru bildiniz, ataturk!!! ya ataturk ne alaka ya? kemiklerini sizlatacaksiniz, yapmayin etmeyin el insaf ya.

    neyse, filmi bekleyip gorecegiz. cekimlere baslayacak duruma gelmek, oyle boyle bu casti hatir gonul veya parayla biraraya getirmek kolay degil, kucumsemiyor aksine takdir ediyorum. umarim gercekten my big fat greek wedding'e yakinsayan bir basarisi olur piyasada. ama bu web sayfasi, bu videolar hic mi hic umit vermiyor. film de bu tanitim videosu kadar kliseyse vay bana vaylar bana. umarim seyirciyi aptal yerine koyma ve onlara "cisss!" basitliginde dersler verme hatasina dusmuyorlardir.

    ilgili linkler:
    http://www.brokenangelfilm.com/mainmenu.html (watch clips and trailers kismindan sozu edilen videolar gorulebilir)
    http://www.imdb.com/title/tt1002964/
    editle gelen son dakika linki: http://kelebek.hurriyet.com.tr/…6745700.asp?gid=176

    ps. ayrica aclan bey 3 master yapmismis, masallah.

    edit: uc masterli hollywood direktorumuze iki bakinizin dert olmasina asla izin vermem. onun sozlukteki bakinizlarla ugrasmak yerine amerika'daki turkleri ayaklandirmasi, amerika'nin cirkin yuzunu turklere, turklerin cilginligini tum dunyaya ifsa edecek yeni yeni filmler icin kafa yormasi gerekiyor. dokunmayin sakin!

    sonunda utanc verici sayfayi degistirmisler, guncellemisler (zamani gelmisti!). cok kurcalamadim, gidip siz bakin.
    http://www.brokenangelfilm.com/
  • (bkz: kelek melek)
  • filmin çoğunda tepede mikrofon görünmektedir.
  • nehir erdoğan'ın güzelliği ve sempatikliği yanında oyunculukta da harikalar yaratmış oldugu film. yetersiz kalmış, gereksiz tepkiler vermiş, yapmacık tavırlar sergilemiş denilebilecek tek bir sahne dahi yok. nehir erdogan dısındakı oyuncularında hakkını yememek lazım hepsi ayrı ayrı rollerının hakkını vermısler.
    filmde amerıkaya egıtım ıcın gıtmıs ve basına gelmeyen kalmamıs bır genc kızın hıkayesı anlatıyor, fakat kesınlıkle abartı ya da ımkansız degıl yasadıkları, cok daha kotulerınıde gorduk, duyduk. çok enterasan olmasa da kendını izlettirebilen bir hıkaye yanı.
    --- spoiler ---
    fılmde sacmalıklarda mevcut tabiki. kızımız amerıca da bır aılenın yanında kalıyor, burda da sagır ve acaip resımler çizen bir çocuk mevcut. çocugun o role konulması 'bızde otistik cocuk olayına gırelım holivudda pek şahane örnekleri var bir de eline veririz kalem kağıt artık otistik mi olut kör mu sağır mı orasını ayarlarız' dusuncesıyle ayarlanmıs gibi duruyor. ayrıca kız evden ayrılıyor, restoran' da iş buluyor, sonra sokaklarda kalıyor, oraya buraya gidiyor ama o çocuk çok komik şekilde kızı takip ediyor, kızın başına her bela geldıgınde ( ki bu gecenın yarısı, sabahın körü olabılıyor) nasıl oluyorsa hemen yanında beliriyor. tesadüf olamayacak kadar abartılı, fazlasıyla komik bir durum; dramatik bir film olmasına ragmen o çocuk her belırdıgınde gulmeye sebebıyet verebılecek kadar komık hemde. ayrıca bu sagır çocuk ölünce annesinin başında hiç umursamadan durması hangi zeka küpünün fikriydi acaba? en iyi ihtimalle amerikadaki aile kavramını eleştirmek istemiş olabılırler ancak öyleyse de abartmışlar, ilgisizlik, kopukluk ayrı bir şey, çocuğu ölen bir annenin tek bir damla göz yaşı dökmemesi ayrı bir şey.
    --- spoiler ---
  • bazilarina gore cok gercekci, bazilarina gore siradisi oldugundan bu kadar begenilen, kurgu, oyunculuk belki de harika bir film. ailenin evladi, evladin kendisini sevdiginden daha cok sevdigini gosterir, basarisizligi kabullenmenin ne kadar bilgece, edinilen tecrubenin cevriminin olabilecegini gosterir, "welcome to america" derken welcome to life demeyi ogretir, amerikada ogrenci olmak degil hayatta , gercek hayatta ogrencilikten ogretmenlige terfinin baslangicini gosterir, saffetligin degil cambazligin ne oldugunu gosterir ve iyi seyirler diler..
  • ömrü hayatımda böyle skindirik bi film görmedim desem abartmamış olurum. öyle.
    nehir erdoğan ın oyunculuğu süper ama. hakkını vermek lazım.
  • nehir erdogan enfes oynamis, mukemmel oynamis.. cok begendim..

    lakin, oyunculugu kotu olsaydi bile santa monica'dan echo park'a kosarak gitmesi sahnesinden sonra kendisinin atletizm alanindaki basarilarini da ayni siddetle takdir ederdim.
  • bir amerikan rüyasının daha hüsranla sonuçlanışını anlatan, güzel film. çok dikkatle tarandığında, ayrıntıcı bir gözle bakıldığında, bir takım hatalar bulunsa da, bu film neyi anlatıyor düşüncesiyle izlendiğinde anlaşılacak, özümsenecek, zihinlerde saklanacak filmdir.
    işitme engelli çocuk, amerika’da ve hatta amerikan zihniyetinin yayıldığı dünyada farklıların, düzene uyum sağlamakta zorlananların nasıl toplum dışına itildiğini, yuhalandığını; ebru’nun annesinin yüzünü kara çıkarmamak için harcadığı ölesiye savaş, bazen çocukların anne ve babaları tarafından kabul görme çabalarının hayatlarında ne gibi yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini göstermekte. ebru filmin sonunda “o ben değilim” diyor. bu sözlerle , bir ülkenin/zihniyetin/sistemin ebru’yu ve bütün dünyayı içinde eritip, başkalaştırmasına, dönüştürmesine şahit oluyoruz.
  • ortalamanın biraz üzerinde bir film.

    --- spoiler ---
    dil öğrenmek için amerika'ya giden bir başrol oyuncusu var, ama o oyuncuyu sadece bir kere dil kursunda görebiliyoruz. sınıfa girişi, "what is your surname?"i anlamayışı vs. gayet doğal-nihayetinde bilmediği bir dili öğrenme çabası içinde. ama aynı gün öğle tatilinde, kurs öğretmeniyle yemek yerken adamın bir sorusu üzerine "i will eat this" cevabı vermesinden sonra olaylar hakikaten gelişiyor. ama biz takip edemiyoruz; o ayrı.
    aynı gün içinde-tek derste "introducing oneself"i dümdüz edip "simple future" a nasıl geçmiş, elinde nasıl bir syllabus, nasıl bir curriculum var, bilmek isterdim o öğretmen şahısın. ama, i won't eat this. üzgünüm.
    --- spoiler ---
    yönetmenliğine, senaryosuna, ışık-ses olaylarına yorum yapamayacağım, zira ben sinemadan anlamam.
  • bu filmin tanitiminda, bahsi gecen ebru (bkz: nehir erdogan) isimli kizimizdan, 'ruhen ve bedenen kaybolmus' seklinde bahsedilmektedir.
hesabın var mı? giriş yap