• ingilizcede fotoğraf makinesi, italyancada oda* anlamına gelen kelime.
  • ingilizlerin, camera obscura demekten bikmalari uzerine soz dagarciklarina ekledikleri kelime. karanlik oda demektir evet.
  • bir adet editors parcasi
  • editors un 2005 tarihli the back room albumunde yer alan agir aksak sarkisi
  • editors'a veresim var:

    keep close to me now,
    i'll be your guide*
    once we have black hearts
    then love dies.

    look at us through the lens of a camera,
    does it remove all of our pain?
    if we run they'll look in the back room,
    where we hide all of our feelings.

    i'll just close my eyes as you walk out.

    i'll keep your eyes wide open tonight,
    keep the car on the road now,
    feel love bite.

    look at us through the lens of a camera,
    does it remove all of our pain?
    if we run they'll look in the back room,
    where we hide all of our feelings

    i'll just close my eyes as you walk out

    you fall from grace, we fall with such grace.
    you fall from grace, we fall with such grace.
    you fall from grace, we fall with such grace.
    you fall from grace, we fall with such grace.

    look at us through the lens of a camera,
    does it remove all of our pain?
    if we run they'll look in the back room,
    where we hide all of our secrets.

    i just close my eyes as you walk
    (tekrar tekrar)
    i just close my eyes as you walk out

    akliniz varsa sevgiliyle fotograf cekmeyin/cektirmeyin inise gecince, playlistinizde camera cikiverir nasil poz vereceginizi bilemezsiniz.
  • sıkıntılı düşüncelerle çıkılmış bir yolculuk sonrası eve gelip winamp açıldığında yüz yüze gelinmesi olası bir şarkı, dünyadaki diğer milyonlarca şarkıyla beraber. hissettirdikleri ise bazı durumlarda yıkıma yol açabilen şarkılardan olduğu.

    ... doyasıya doyamadan, olması engellenemeyen bir durumla karşılaşınca düşünmekten başka bir şey yapamıyorum. uzun uzadıya düşünüyorum ve bir arpa boyu kadar bile yol gidemediğimi görüyorum. üzülüyorum, değiştirilemeyecek şeylerin hala dünyada var olduğuna; tıpın bunlara çare bulacak kadar gelişmemiş olmasına. en çok da kendime üzülüyorum. olması namümkün gözüken durumların tokat gibi çarpmasından sıkılıyorum, bunalıyorum, kendimce bağırıyorum, çıldırma provaları yapıyorum. tüm provalarım farklı fonlarda, farklı tonlarda oluyor. kimi zaman bağırıp çağırmakla övünebiliyorum, oysa ki yanlış olduğunu biliyorum. güçsüz hissetmekten sıkıldığıma tekrar üzülüyorum ...

    yolculuk seven bir insan olarak, yolculuklardan maksimum keyfi almaya çalışırım. servisi umursamam, filmi izlemem, çocukların ağlaması umrumda olmaz ve sadece yolu izlerim kafamı cama yaslayarak. her zaman böyle olmuştur. uyumam, uyursam da rüya görmemeye özen gösteririm yolun görüntüsü düşüncemden çıkmasın diye. yolculuğun, gitmenin verdiği yarı hüzün yarı mutluluk evresinde kendimi biraz olsun iyi hissederim. gitmenin verdiği duygu hüzündür genelde, mutluluk ise nispeten imkansızdır. her yolculuk öncesi bunları düşünürüm ve yine geleceğe müdahale etmeye çalıştığım için hayıflanırım; uğraştığım için değil ama boşa uğraştığım için.

    ve yolculuk sonu her zaman en tehlikelisidir. yolun, gidişin bittiğini; şimdi üzülme zamanı olduğunu hatırlatır. ve üzülme için henüz erken olduğunu, nitekim kimse herkesi yanında her şeyi yok olmak zorunda kalmış gibi hissetmek istemez. eve gelene kadar beklerim üzülmek için, bütün irademi buna yönlendiririm ve bu irade elimde kalan son şeydir. her zaman böyle olmuştur. bile bile lades dediğim anlarda bile ne yaptığımın farkında olurum, ama kendime itiraf etmem konstantrasyonumu bozmasından korktuğumdan. üzülmeliyimdir, ve üzüleceğimdir. ama hakkını vererek. tek saniyesinin, tek nefes alamayışımın hakkını sonuna kadar vererek.

    ... ne zaman güçsüz olsalar gurur okşayan şarkılar dinleyen insanlardan değilim. güçsüzlüğü yaşamayı seviyorum ve bundan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimi de biliyorum. güçsüzlüğünü reddedip kendine yalan söylemek yerine, en sonuna kadar gidip hakkını vererek yaşamak daha önemlidir derim hep. ve uymaya da çalışırım bu cümleye. güçsüzüm şu anda, ve güçsüz olmak şu anda büyük bir haz veriyor. her şeyi başarabilirmişim gibi geliyor ama hiçbir şey başaramayacağımı biliyorum. böyle zamanlara çok tanık oldum, artık eskisi kadar etkilemiyor. bir kez virüsü yenince direnç kazanılıyor. en azından benim şahit olduğum durum bu. ama yara acıyor hep. pansuman yapmayı da geçtim, yaraya bakmak ve ne durumda olduğunu görmek bile zor geliyor. ben de bakmıyorum, gözlerimi kapatıp kafamı yastığa koyuyorum ve göz kapaklarımın ötesini görmeye çalışıyorum ...

    her üzülüşümde ya fotoğraflar ya da müzik vardır. ikisinin birlikte olmamasına özen gösteririm. kaldıramayacağım kadarını bünyeme almanın zararlı olduğunu düşünürüm. mantıkla hareket etmeye alışık bir insanım ve kalp sadece yaşamamızı sağlar diye düşünenlerdenim. kararlarım üzerinde mutlak suretle beynimin himayesi vardır, her mantıklı insanda olduğu gibi. ve fakat kimi zaman fotoğrafların yeterli kalmadığı durumlar da olur. bu durumda tekrar müziğe başvurulabilir. ben de öyle yaparım. sürekli dinlediğim "depresif şarkılar 5" gibi bir klasöre sahip değilimdir, o an içimden geleni dinlerim. ve son zamanlarda içimden gelen hep aynısı. gerçekten içimden geldiğini de böyle anladım zaten. her ayrılışta, her yürüyüp gitmenin gerekli olduğu durumda hep fondadır bu şarkı. bir sonraki buluşmaya kadar göz bebeğimdir, kıymetlimsdir ve benimdir. sonraki buluşmanın imgeleri fotoğraflarla karışır kafamda ve zorlar beni. hiçbir sayı fazla değildir, bunu hissetmek için.

    önemli bir şeyleri kaçırıyormuşum hissi verir bana. ki, genelde önemli bir şeyleri kaçırdığımda karşıma çıkar. kendime hep bu son değildi, tekrar yaşayabilirim dediğim durumları örter. örterim ya da, örttüğünü düşünürüm ve bundan zevk alırım. kendimi kandırırım tekrar, tekrar. kaçırdıklarıma pişman olurken bir şeyler yazmayı severim ve bunları yazarken bu şarkı vardır yanımda. ve dahi bundan sonra da olacaktır. kaçırdıklarımın, kaçırmak istemediklerimin anısına her zaman için fotoğraflara bakmak isterim. verdiği acının çok fazla olmasına, fakat yine de sevgimi kapatamamasına hayran kalırım ve tekrar başa dönerim. *
  • david cronenberg'un yazdığı ve yönettiği kısa film. ilginç bir eser, size dokunabilirse dokunuş şekli ilginç.
  • 3 temmuz 2011 editors istanbul konseri nin ilk şarkısı olarak çaldıkları ve benim duyar duymaz sahneye doğru koşmama sebebiyet veren çekici şarkı.
  • gadjo dilo'nun soundtrack'inde yer alan hoş şarkı. adrian simionescu'nun parmağı var.
hesabın var mı? giriş yap