• türkçeye at parası olarak da çevrilebilecek 2014 yapımı bir pedro costa filmi. bu if istanbul kapsamında türkiye'de de gösterime girecek.
  • ingilizcesi "horse money" olarak çevrilmiş pedro costa filmidir.

    filmin adı; filmde söz konusu edilen atın adından gelmektedir.

    karakter yaratımı ve işlenişi, muazzam ışık/gölge tasarımı, plan sekansları, durağan ilerleyişi, mükemmel kurgulanmış kamera açılarıyla sinemaya olan hayranlığın artmasına sebep olabilecek bir filmdir.

    edit: imla
  • sinemanın neden gerekli olduğuna dair bir film.

    karakterin uzam algısı <filmin rüya üsluplu hikaye anlatıma ithafen> estetik bir biçime sokulmuş. gerçek ve gerçek-dışı arasındaki bağı kurmak için izleyicinin bir dokuyu hissedip, bulmaca parçalarını birleştirmesi isteniyor. tabi buradaki en güzel taraf, bulmacanın en baştan belirli bir şekilde tasarlanmamış olması.

    hikaye dizgesindeki ritmik işleyiş de bir an olsun kesilmedi, tabi bu ritmiğin aceleciliği yağmur sonrası çatıdan akan damlaların keyfiliği gibiydi. belki ufak bir eksi yön olarak yönetmenin ırk ve sistem işleyişine dair bazı somut parçaları sayılabilir ancak onlar da anlatımda çok az göze çarpan noktalar olarak kalmayı başarabilmiş. yönetmenin duygularına veya hırsına kolaylıkla bağlanabilecek ufak detaylar.
  • zaman ve mekandan sıyrılmış bir sinemayla costa'nın ve öznelerinin fontainhas tecrübesini keşfetmeyi sürdürüyoruz.

    bu filmde costa, tıpkı bir natürmort sanatçısı gibi karakterlerinin yüzlerini sık sık gölgede bırakarak çürük duvarlar ve eski nesnelerle düşünme etkinliğini kendi belirlediğimiz konum ekseninde, bozuk imgelerle gerçekleştirmemizi ister.

    trailer: cavalo dinheiro
  • geleneksel bir anlatı konusu yok filmde. geçmiş, şimdi, gelecek her şey iç içe geçmiş. işçi sınıfı, iç savaş, ölüm ve yaşam... ölmek üzere olan bir adamın kafasındakileri ya da hayaletleri görüyoruz ama hangisi doğru belli değil. gerçek olabilecek olan tek şey sanırım vitalina varela ile olan konuşmalar ama ondan da emin olamıyoruz. pek çok sahnenin ne olduğu anlaşılmayan gizemli bir film. sanırım anlamayı bir kenara bırakıp yönetmenin bir yere sabitlediği kameraya girip çıkan karakterleri izlemek, görsellikten keyif almak daha mantıklı. hayal mi gerçek mi, hayalet mi değil mi belli olmayan geçmişle yüzleşilen asansör sahnesi baya iyiydi.
  • pedro costa ile tanışma filmim oldu at parası. latin amerika'dan esintilerle ya da avrupa sinemasının sosyal-gerçekçi kanadından gelen etkilerle alıştığımız tarzda bir ezilenler hikâyesi bekliyordum ki dumura uğradım diyebilirim. costa brechtçi etkilere daha açık bir yönetmen gibi geldi bana. filmin tümü için geçerli olsa da özellikle etkileyici asansör sahnesinde brecht'in yabancılaştırma tekniği başarıyla uygulanmıştı. epey şaşırdım ve erken bir yaşta tanıştığım ve çok sevdiğim brecht'in etkilerini görmek beni mutlu etti. onun dışında filmin ışıklandırmasına hayran kaldığımı söylemeliyim. mesela ormandaki pusu sahnesi çok etkileyici. çok kasvetli ve tümüyle bağımsız bir bakışla, genel seyirci dikkate alınmadan çekilmiş tam bir arthouse. yönetmenin diğer filmlerini de izlemek istiyorum.
hesabın var mı? giriş yap