4 entry daha
  • umberto eco, bu kitapta, çağımızın temel sorunlarına ilişkin ahlaksal bir hesaplaşmaya girişiyor. körfez savaşı günlerinde kaleme aldığı “savaşı düşünmek”te, “savaş” kavramı karşısında aydınca bir duruş sergiliyor. “ebedi faşizm”, eco’nun faşizmin değişmez nitelikleri konusundaki düşüncelerini ortaya koyuyor. “basın hakkında”, çağdaş medyanın etik sorunlarını irdeliyor. “öteki sahneye girdiğinde” başlıklı yazı, bir insanın herhangi bir dinsel inanç sistemine bağlanmaksızın nasıl bir ahlak yaratabileceğini araştırırken, laik ahlakı temellendirmeye yöneliyor. son yazı “göçler, hoşgörü ve hoşgörülemezlik” ise, göç olgusunu, doğu ve batı toplumları arasındaki ilişkiler açısından masaya yatırıyor. eser, 1997 yılında yayınlanmıştır.

    savaşı düşünmek'ten;

    "medya susturulsa bile, yeni iletişim teknolojileri durdurulması olanaksız bilgi akışlarına olanak sağlamaktadır; bir diktatör bile bu bilgi akışını durduramaz, çünkü onun bile vazgeçemeyeceği asgari teknolojik altyapı kullanılarak gerçekleştirilen bir iletişim söz konusudur.

    ...

    savaş, nasıl bir gelişme gösterirse göstersin, tarafların iradesine tam olarak karşılık gelemeyecek bir ağırlıklar dağılımına yol açtığı için, gelecek on yıllar boyunca dramatik bir siyasal, ekonomik ve psikolojik istikrarsızlık içinde uzayıp gidecek, “savaş politikası”ndan başka bir şey üretemeyecektir.

    ...

    insanların on binlerce yıl boyunca istikrarsızlık durumlarının çözümü olarak savaşa başvurmuş olmaları, aynı dönemde psikolojik dengesizliklerini çözmek için alkole veya aynı yıkıcı etkiye sahip maddelere başvurmaya karar vermiş olmalarından daha büyük bir kanıt oluşturmaz."

    ebedi faşizm'den;

    "joseph goebbels’e atfedilen “ne zaman kültürden söz edildiğini duysam, tabancamı çekerim” sözünden, “domuz entelektüeller”, “yumurta kafalılar”, “radikal züppeler”, “üniversiteler komünist yuvasıdır” gibi sık sık kullanılan ifadelere varıncaya kadar, entelektüel dünyaya karşı güvensizlik, her zaman kök-faşizmin bir belirtisi olmuştur. resmi faşist entelektüeller, modern kültürü ve liberal aydınları geleneksel değerleri terk etmekle suçlamayı bir görev bilmişlerdir.

    ...

    barışseverlik düşmanla işbirliği demektir. kötüdür, çünkü yaşam sürekli bir savaştır. nitekim bu tutum mahşer kompleksini de beraberinde getirir. egemenlik ile gelecek nihai bir çözümün ardından gelen barış döneminin, sürekli savaş ilkesiyle çelişen bir altın çağ’ın gelmesi demektir."

    basın hakkında'dan;

    "gazeteler, partilerin veya ekonomik grupların yönettiği siyasi araçlardır, kasıtlı olarak anlaşılmaz bir dil kullanırlar, çünkü gerçek işlevleri yurttaşlarla haber vermek değil, okurların bilgisi ötesinde bir başka iktidar grubuna şifreli mesajlar göndermektedir."

    öteki sahneye girdiğinde'den;

    "insan bilimleri arasında en laik olanların da bize öğrettiği gibi, bizi tanımlayıp biçimlendiren ötekidir, onun bakışıdır.

    ...

    geçmişte veya günümüzde katliamı, yamyamlığı, ötekinin bedeninin aşağılanmasını onaylayan kültürler var olabiliyor? bu sorunun basit bir yanıtı var: bu kültürler “öteki” kavramını kabile cemaati (veya etnik köken) ile sınırlandırıyor."
hesabın var mı? giriş yap