• ankara gerede sokağı'nda*, fıransız ilkokulunun hemen yanında, yazanlar sokağıyla kesişen köşedeki apartımanın altında açılan yeni mekan... sıcak ortamı kafa dengi işletmecisiyle, gürültülü güvenlik caddesindeki kazıkçı çirkin pastanelere hoş bir seçenek oluşturuyor.

    sonradan : patron murat bey ne yazık ki devretmiştir işletmesini. ayrancı'nın keyifli yerlerinden biri daha el değiştirmiştir.
  • tunalı'daki herhangi bir yerde asla 10 tl'ye edemeyeceğiniz kahvaltıda türlü türlü reçelleri, ardı arkası kesilmeyen çayları önünüze koyan, müzikleriyle ortamıyla şahane bir pazar kahvaltısı mekanı.

    bunları yazarken de tezat içeren korkularımızdan bahsetmeden geçemeyeceğim sevgili okur.

    "ulan genelde bizden başka kimse olmuyor, ya batarlarsa?"

    "ya herkes gelir de fiyatlar birden artarsa, böyle sakin sessiz gazetemizi okuyamazsak?"

    evin şahane balkonunu bırakıp pazar kahvaltısına gittiğim güzel mekan. ama hepiniz gelmeyin, azar azar gelin, köşedeki masa kapılırsa yakarım burayı. ltf pls t$k.
  • (bkz: asia chai art)
  • facebook sayfası'na baktıktan sonra sıcak bir mekan olduğuna kanaat getirdiğim ve en kısa zamanda gideceğim mekandır.
  • ankara'da, ayrancı güvenevler mahallesinde, "her cuma bir komşumuz aşçılık yapıyor, birlikte yiyoruz" diyerek yeni bir buluşma-tanışma geleneğinin ilk adımlarını atan kaliteli kafe : "komşuda pişer bize de düşer"...

    dördüncü yılını doldurmak üzere olan dem kafe için ilk açıldığı aylarda, "loser hacı bunlar" diye yazan şom ağızlı yavrucaklar oturdukları yerde biraz olsun utanıyorlar mıdır öte yandan, bilinmez. dem kafe'den sonra, bu son dört yıl içinde gerede sokağında arka arkaya bir müzik okulu, bir antikacı, bir eski kitapçı, bir takı işliği, bir de el yapımı cam-seramik ürünleri satılan tükan açıldı; yetmez mi!

    *

    ekleme : şom ağızlı yavrucaklar oturdukları yerde biraz olsun utanmış olsalar gerek, yazdıklarını silmişler. eh, bu da bir şey...
  • "uyan, çocuğu uyandır, kahvaltı hazırla, kreşe uğra, işe git, çalış, işten çık, alışveriş yap, çocuğunu al, eve gel, yemek yap, yemek ye, televizyon izle, arabacılık/evcilik oyna, dişlerini fırçala, yat... uyan, çocuğu uyandır, kahvaltı hazırla, kreşe uğra, işe git, çalış, işten çık, alışveriş yap, çocuğunu al, eve gel, yemek yap, yemek ye, televizyon izle, arabacılık/evcilik oyna, dişlerini fırçala, yat... uyan, çocuğu uyandır, kahvaltı hazırla, kreşe uğra, işe git, çalış, işten çık, alışveriş yap, çocuğunu al, eve gel, yemek yap, yemek ye, televizyon izle, arabacılık/evcilik oyna, dişlerini fırçala, yat...

    taşınacaktım... ev arıyordum... işime yakın olsun, merkezi olsun, çarşı pazarı olsun, yeşili bol olsun istiyordum. bu kriterlerde bir ev bulup taşındım. artık yukarıdaki rutini bu evde yaşamaya devam ediyordum. sonra bir gün sokakta bir hareketlilik oldu. sokağımıza bir cafe açılacakmış. tabelalar, masalar, sandalyeler derken sonunda hakikaten açıldı. sabah kalkıp kreşe ve işe giderken yanından geçtiğim boş dükkanın önündeki çiçeklerle güne başlıyordum artık. akşam dönerken de o boş dükkan çay kahve içen, bir şeyler atıştırıp sohbet eden insanlarla dolu oluyordu...

    kafelerin insana huzur veren bir yanı vardır. lokanta gibi değildir kafeler. karnını değil de ruhunu doyurmaya gidersin. bir çay bir kahve ama daha mühimi biraz yavaşlamak, iki çift laf etmek, günlük koşturmacanın üzerinde yarattığı toksik etkiden biraz olsun arınmak için... kah yalnızlığının tadını çıkarmak için kah iki dost kelamı duymak için...

    dem cafe sokağımıza geldiğinden beri sokağımızın çehresi değişti. yıllardır aynı sokakta aynı mahallede oturduğumuz ama hiç karşılaşmadığımız, tanışmadığımız komşularımızla yan yana geldik, aynı masada buluştuk, dost olduk, arkadaş olduk... çocuklarımız bilgisayar, televizyon karşısından kalkıp sokakta oynamayı keşfetti. dostları, arkadaşları oldu... yakar top, saklambaç, kovalamaca oynadılar, bisiklete bindiler, küsmeyi de barışmayı da öğrendiler... dem cafe olmasaydı bu sokak yine yeşil bir sokak olmaya devam edecekti... şimdi dem cafe var ve bu sokak rengarenk... demli bir çayla, güzel bir kahvaltıyla, ağız tadıyla yenen bir tostla, öğlen sakin sakin yenilen bir yemekle, dost sesleriyle, çocuk kahkahalarıyla boyanıyor sokağımız her gün onun sayesinde.

    hayatı paylaştığımız bu yerde biz bir kısım acemi aşçı olarak yemeklerimizi de paylaşmak için bir adım atmak istedik ve “komşuda pişer bize de düşer” ismiyle bir cuma akşamı geleneği başlatmak üzere harekete geçtik. cuma akşamları tüm dostlar akşam yemeğinde buluşuyoruz. her hafta gönüllü bir komşumuzun hazırlayıp pişirdiği menüyü tadacağız. elimizin hamuruyla aşçılığa soyunacak, ortaya çıkardığımız lezzetleri keyifli sohbetlerimize katık edip yiyeceğiz.

    hepinizi yemek yapmaya ve yemek yemeye ama en çok da hayatı paylaşmaya davet ediyoruz.

    imza
    bir kısım acemi aşçı"

    diye bir metinle tüm dostlarını cuma akşamları komşuda pişer bize de düşer"isimli toplaşmalarına davet eden insana huzur veren, mutlaka hoş duygularla ayrıldığınız ankara'nın gerede sokağında bulunan bir küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk...

    (bkz: https://www.facebook.com/…e/270426779673942?fref=ts)
  • kuğulu park'ta inin fransız elçiliğine doğru yardırın, hemen arka sokakta. zaten nasıl bir mekan olduğu yukarıda gayet güzel açıklanmış. denendi ve onaylandı. tek kelime ile süper bir mekan. şiddetle tavsiye ederim.
  • çok sevdiğim, en yakın arkadaşlarımı da götürdüğüm ve müdavimi yaptığım kafe. hem çok merkezidir, hem de çok sakin. huzurlu ortamında çok iyi doyar, kalkmak istemezsiniz. sahibi hoşsohbettir ama başınızı ağrıtmaz. bazen kedisi de gelir kıvrılır bir tarafa. fiyatları çok uygundur ve yıllardır yok denecek kadar az yaptılar. buraya gelmişken yan taraflarındaki koleksiyon evini ve tasarım dükkanını da gezin derim.
hesabın var mı? giriş yap