• heinrich heine'nin bir siiri. tam metni soyledir:

    im düstern auge keine träne
    sie sitzen am webstuhl und fletschen die zähne:
    deutschland, wir weben dein leichentuch,
    wir weben hinein den dreifachen fluch -
    wir weben, wir weben!

    ein fluch dem gotte, zu dem wir gebeten
    in winterskälte und hungersnöten;
    wir haben vergebens gehofft und geharrt -
    er hat uns geäfft, gefoppt und genarrt -
    wir weben, wir weben!

    ein fluch dem könig, dem könig der reichen,
    den unser elend nicht konnte erweichen
    der den letzten groschen von uns erpreßt
    und uns wie hunde erschiessen läßt -
    wir weben, wir weben!

    ein fluch dem falschen vaterlande,
    wo nur gedeihen schmach und schande,
    wo jede blume früh geknickt,
    wo fäulnis und moder den wurm erquickt -
    wir weben, wir weben!

    das schiffchen fliegt, der webstuhl kracht,
    wir weben emsig tag und nacht -
    altdeutschland, wir weben dein leichentuch,
    wir weben hinein den dreifachen fluch,
    wir weben, wir weben!
  • türkçe karşılığı “silezyalı işçiler” olan vormarz dönemine ait heinrich heine şiiri. şiirin konu aldığı silezyalı işçiler geçinemedikleri için protesto yürüyüşü yapmaktadırlar, gerginlik haf safhadadır. fabrika lojmanları ve binaları yakılır. protestoların kontrol altına alınamaması ile birlikte ordu işe karışır ve 11 işçinin ölümü ile sonuçlanır. aynı zamanda şiirde kralın bu cinayetlere sessiz kalması ve ona karşı beslenen nefret duygusu da ifade edilir. heine’nin siyasi karakterinin kısa bir örneği olan bu şiir vormärz döneminde bir çok konuda sansür bulunduğu için halka en hızlı ulaşabilecek şekilde yani gazetede yayınlanır. yayınlandığı gazete olan vorwarts!’de ise o dönemde karl marx editörlük yapmaktaydı.
  • chatgpt 'den türkçe çevirisini talep ettiğimde aşağıdaki sonuca ulaştığım şiir.

    silezya dokumacıları

    bir rüzgar esiyor soğuk silezya'nın üstünden
    ve fabrikalardan gelen ateşli nefeslerle karışıyor,
    karanlık çökmüş, zindan gibi karanlık,
    ve düzensiz çekiçlerin ritmi yükseliyor.

    dokuma tezgahlarındaki parmaklar kanıyor,
    ve yüzlerinde açlık ve zehirlenme izleri var,
    ve o güzel silezya çiçeklerinin yerinde,
    sadece toz, dum ve çamur var.

    sonsuz bir acı sürüyor burada,
    ve buradaki herkes bir yaradır,
    ve buradaki herkes bir köleye benziyor,
    ve buradaki herkesin kalbinde bir lanet var.

    ve böylece şarkımı söylüyorum,
    bir ülkenin trajedisini anlatıyorum,
    ve evrensel bir ders çıkarıyorum buradan,
    ve tanrı'nın adaletini sorguluyorum.

    işte silezya dokumacıları,
    kana bulanmış elleriyle örüyorlar,
    ve tanrı'nın adaletini sorguluyorlar,
    ve çaresizliklerinden isyan ediyorlar.

    umutsuzlukla dolu bu karanlık yerde,
    ne kadar da zor insanın yaşamı,
    ama yine de cesur olmalıyız,
    ve haklı mücadelemizden asla vazgeçmemeliyiz.
hesabın var mı? giriş yap