• ferhunde hanımlar dizisinden sessiz ama derinden bir karakter.
  • filiz akin ve kartal tibet'in bir filmlerindeki esas karakterdir. zengin bir ailenin ne istedigini bilmeyen yakisikli oglu. askinin ismi ** mubin'dir. donemin yaygin isimleri olmalari mumkundur. yine de, boyle bir ciftin cocugunun da ilginc bir isme sahip olacagi muhakkaktir.
  • vatan aşkı ile yanıp tutuşan yiğit ve genç bir hükümdar olan eşber'in iskender karşısındaki onurlu yenilgisini anlatan abdülhak hamit tarhan eseri. eserdeki karakterler arasında aristo bile var üstelik.
  • ferhunde hanımlar da mujgan a aşık olmuştur. selçuk un asker arkadaşı olduğundan evin gediklilerinden olmayı başarabilmiş ama müjgan la birlikte olmayı becerememiştir. en son tren istasyonunda peşinden koşmuştur müjganın ama yetişememiştir. hep bir muktedir olamama durumu yaşar. mutsuz karakterdir. evettir.
  • "yıldızları eyledim temaşa
    eş'ar ki halik etmiş inşa!
    diyen iskender, aristo'dan tarih-i üluhiyyet i okumamış idi. onun nezdinde cennet ve cehennem hayalleri dünyaya gelmemiş, şeytanlar, melekler doğmamış idiler.. bunlar, meşkuk-u-müzlim, tevrat ile zebur'da yaşıyorlardı. semay-i mısr ile arz-ı filistin miyanında düçar-ı mukaseme ve muhaseme olan kuvay-ı ilahiyye bu cihangirin mıntaka-i idrakine istikla edememiş ve ordularına gali gelememiştir." abdülhak hamit16 ağustostos 1922'de viyanada bunları yazdı.. yağmurlu cuma günlerinde karanlık çatıkatında okurken, horace ve le cid'i pariste okumuş olan yazar bu eserini yazarken süleyman nazif ve cenap şehabettin beyefendilerin ıhyakar kalemlerine borçludur
  • altinci nesil * yazar.
  • aslan manasına gelir.
  • milletlere karşı ahenînim;
    bir afete karşı nazenînim.

    a.h tarhan :)
  • abdülhak hamit tarhan'ın, büyük iskender'in hindistan seferini anlatan tarihi manzum trajedisidir.

    yazarın kendi eserlerinin içinde kronolojik sırayla sekizinci ve en önemlilerinden biridir. başlangıçta eşber ve sumru arasındaki uzun diyalog içeren "fasl-ı sâlis" adlı tek bir perde olarak planlansa da, namık kemal'in tavsiyesi üzerine genişletilmiştir.

    hikaye, büyük iskender'in hindistan seferi sırasında geçer. iskender, küçük pencap ülkesinin cesur hükümdarı eşber ile karşılaşır. bu sırada iskender'e aşık olan iran hükümdarı dara'nın kızı rokzan ve eşber'in kız kardeşi sumru da hikayenin içindedirler.

    sumru, ağabeyini savaşı bırakması için ikna etmeye çalışırken, eşber tarafından ihanetinin cezası olarak öldürülür. ancak iskender ile çarpışan eşber de mağlup düşer ve esir olur. iskender, eşber'in kendi verdiği kılıçla intihar etmesine tanık olur.

    iskender, sumru'nun asılmış cesedine doğru giderken kıskançlıkla onu engellemek isteyen rokzan da atların ayakları altında ezilir. son sahne, harap pencap şehrinin ve kanlı bir manzaranın önünde hocası aristo'nun iskender'e söylediği cümle ile hikaye sona erer: "zafer ya da hiç."

    albdülhak hamit, eşber-sumru diyalogunu corneille'in horace eserinden ilham alarak yazdığını ifade eder. ahmet hamdi tanpınar ise bu etkilere ek olarak racine'in alexandre le grand'ının tinsel etkisinin olduğunu vurgular. racine'deki iskender karakteri, hintli hükümdar porus veya taxile, kız kardeşi cléofile, hamit'in iskender-sumru-eşber üçlüsü ile benzerlikler taşır. ayrıca, gündüz akıncı, tarih-i iskender bin filibos adlı bir kitabın da kaynaklar arasında özellikle önemli olduğunu belirtir.

    bu benzerliklere rağmen, eşber karakterlerin ve ihtirasların anlatılması, çatışmaların ortaya konması ve tiratlar aracılığıyla ahlaki değerlerin sunulması gibi klasik trajedi özelliklerine sahip orijinal bir eser olduğu vurgulanır. hamid, tiyatrosunun üç önemli karakterinde de ikili ihtirasların çatışmasını başarıyla yansıttığına dikkat çeker:

    iskender'in fetih ve aşkı, eşber'in vatanı ve kız kardeşi arasındaki çatışma, sumru'nun aşkı ve ağabeyi arasında yaşadığı içsel çatışma. rokzan ve sumru arasındaki kıskançlık ise trajedinin başka bir boyutunu oluşturur.

    eşber, aruzla yazılmış olup mesnevi tarzında ve kafiyelidir. aynı vezinle yazılmış hüsn-i aşk'ı hatırlatan bölümler içerir. birinci perdede iskender'in, birinci perdeye eklenen rokzan'ın ve ikinci eklenen sumru'nun tiratları, şeyh galib'in tardiyyelerini akla getirir.

    eşber'in bazı zayıf yönleri de vardır, özellikle sahne tasarımı ve dekorasyonunun karmaşıklığı ile mübalağalı tiratlar gibi. ancak bu eser, ikinci meşrutiyet döneminden sonra birçok farklı tiyatro topluluğu tarafından sahnelenmiştir.

    debe edit: teşekkürler
hesabın var mı? giriş yap