• edeköy, bir zamanlar ergene nehri'nin meriç nehrine karıştığı bölgede, meriç nehrinin tam kıyısında, doğu trakya tarafında yer alan bir köydür. hemen karşısından şimdi yunanistan'a bağlı olan sofulu kasabası yer alır. edeköy, 1940 yılında meriç'in taşması neticesinde bir kaç kilometre içerideki kadıköy'ün yanına taşınmış ve köyün adı kadıdondurma olarak değiştirilmiştir.
    edeköy, birinci balkan savaşı sırasında bulgar istilası sonrası büyük bir katliam yaşamış, bu katliam o zaman yaşanan birçok katliam gibi doğru dürüst kayda dahi geçmemiştir. bu yazı da, o zamanı yaşamış insanların sonraki nesillere aktardıkları anılarından derlenmiş, bilimsel olmayan bir metindir. bu katliamı bizzat yaşamış edeköylü ipekçi ailesinin hayatta kalan tek yetişkin bireyi, ailenin gelini lütfiye nine'nin anlatılarına dayanır.
    1912 yılının sonbaharında yaşanan birinci balkan savaşı, belki de osmanlı ve hatta türk tarihinin en utanç verici yenilgisinin yaşandığı savaştır. osmanlı’ya karşı ittifak olan balkan ülkeleri hep birlikte imparatorluğa karşı saldırıya geçer ve osmanlı ordusu bir kaç yer dışında silah bile atmadan kaçarak yenilir. bu durumda doğu trakya’ya bulgar orduları girer. tabi bulgar orduları ile birlikte zaten o çevrede aktif durumda olan çetelerin baskısı da artar.
    osmanoğlu mehmet (ipekçi), edeköy’ün varlıklı ve aydın kişilerindendir. okuma-yazması vardır ve o sıralarda memlekette neler olduğunu gazetelerden takip eder. bulgar ordusunun ilerlemesi ile birlikte rum/bulgar çetelerini hırsızlıklara ve katliamlara başladığını haber alır. böyle bir tehlikenin kendi köyüne, yani edeköy’e de yaklaşmakta olduğunu sezer. bunun üzerine köydekileri toplar ve değerli ne malları varsa yanlarına alıp kimi at sırtında kimi öküz arabalarıyla edeköy’den yola çıkarlar. amaçları çetelerin yaklaşan tehlikesinden uzak bir yere gitmektir... yola çıkarlar, meriç nehrinin kıyısından ilerleyip iç taraflara, çanakkale'den geçip anadolu'ya geçmeye çalışmaktadırlar. küplü köyünü geçtikten sonra yolları adasarhanlı köyüne varır. orada bir süre kalırlar. adasarhanlı köyünde tanıdıkları da vardır, onlarla karşılaşırlar. kafilenin durumunu gören adasarhanlı’nın ileri gelenleri, osmanoğlu mehmet bey’e farklı telkinlerde bulunurlar. dünyanın artık değişmiş olduğunu, sandığı gibi bir bulgar zulmünün hiçbir yerde olmadığını, bütün köylüyü alıp böyle yola düşmenin tüm insanlara eziyet olmaktan başka bir işe yaramayacağını söylerler. mehmet bey ikna olmaz, ‘bizi ateşe atarsınız, bırakın geçelim gidelim’ der. ancak adasarhanlılar’ın geri dönmeleri önerisi bir şekilde kabul görür ve bütün edeköy kafilesi bu kez ters yönde, köylerine doğru ilerlemeye başlar.
    ancak daha köylerine varamadan, köyün hemen dışında osmanoğlu mehmet bey’in haklı olduğu ortaya çıkar. zira komitacılar köyü sarmışlar onları beklemektedirler. komitacılar hemen kafileyi farkeder, ya da belki kafilenin geri döneceğinden de haberli oldukları için üzerlerine yürümeye başlarlar.
    bu sırada tüm bu olaylar gelişmeden önce, meriç’in karşı kıyısında, sofulu’da, bir yunanlı adam sofulu’dan gayet net görülen, hatta sesleri bile işitilen edeköy’ü izlemektedir.
    bir felaketin yaklaşmakta olduğunu sezen yunanlı adam, koşarak meriç kıyısına iner ve kimsenin cesaret edemediğini yaparak komitacılar tarafından fark edilme tehlikesine karşın hızla meriç’in doğusuna, edeköy tarafına doğru geçer. geçtiği gibi de dostu mehmet bey’in yanına varır.
    mehmet bey’in, köylünün başında olmasından dolayı kaçmayı düşünmez. ancak rum arkadaşı en azından karısını ve çocuklarını kaçırmayı teklif eder mehmet bey’e. mehmet bey de kabul eder bu teklifi. bunu üzerine o korku ve panik ortamında, alalacele, mehmet bey’in eşi lütfiye, en küçük çocukları, kucakta bebek olan naciye, sonra remziye, hakkı, nigar ve şaziye yunanlı ile birlikte komitacılar gelene kadar meriç kıyısına, yani kendilerini sofulu tarafına geçirecek olan rumun sandalına ulaşırlar. ancak korku ve panik içinde, kızlardan ikisi, nigar ve şaziye yunanlı’nın da kendilerine kötülük yapacağından, ‘kendilerini keseceğinden’ korkarlar. inat ederlar sandala binmemek için. oysa acele etmek gerekmektedir. kızlarının bu inadı üzerine anneleri lütfiye daha fazla ısrar edemez. onlara ve aklına gelen ilk çözümü söyler: “köyde kalan koca ninenizin yanına gidin, onun yanında saklanın.”
    bunun üzerine kızlar köye doğru yollanırken yunanlının sandalı, lütfiye, kızları naciye, remziye ve oğlu hakkı ile birlikte meriç’e açılır ve sofulu tarafına geçer.
    bu sırada çoğu rum komitacılar edeköylüleri sarar ve ele geçirir. bütün kafileyi toplayıp köye getirirler. önce kafilenin elinde ne var ne yoksa yağmalanır. sonra da kadınları ve erkekleri ayırırlar. kadınlar camiye, erkekler büyük bir samanlığa kilitlenir. ve ardından hepsini ateşe verirler. bir şekilde kaçmaya çalışanları da keserler. öldürdüklerinden bazılarını kuyulara atarlar. katliamdan yıllar sonra bile, edeköy civarında bir çok kuyunun kör kuyu olduğunu ve yaşlıların, o kuyularda hep o katliamda öldürülenlerin atılmış olduğunudan bahsettiklerini söylenir.
    o katliamdan bir kaç kişi dışında kimse sağ kurtulamaz köyde. ipekçi ailesinden 30 kişi öldürülür. bunların arasında zaten kafiliye katılmadan köyde kalmış olan koca nine de vardır. osmanoğlu hacı mehmet ağa ise daha köye girerken eşkiyalar tarafından kafileden ayrılmış, sofulu tarafına götürülmüş, kendisinden bir daha haber alınamamıştır. rumların hacı mehmet ağa’yı ve köyün başka önde gelenlerini sofulu’da işkence yaparak (her gün vücudundan bir parça keserek) öldürdüğü söylenir sonraları.
    ölenler arasında sofulu'ya geçebilen naciye’nin edeköylü nişanlısı da var.
    yunanlının sandalına binmeyen iki kızdan birinin, küçük olan şaziye’nin ölüsü bulunur. ancak 14 yaşında olan nigar’ın izine rastlanmaz. bir söylentiye katliamdan sırasında veya sonra köye giren bulgar ordusunun subayı onu yanında alıp götürüyor.
    tüm bu katliamlar, ateşe vermeler ve kılıçtan geçirmeler yaşanırken, meriç’in karşısında, sofulu’da bütün bu olanlar izlenmektedir. sandalla karşıya geçip tüm kafileden kurtulanlar, yani lütfiye nine, oğlu hakkı ve iki kızı naciye ve remziye tüm bu olanları görürler.
    hakkı ipekçi, barış zamanı geldiğinde kaybolan ablasını aramak için sofya'ya kadar gider ancak hiç bir bilgiye ulaşamaz. yıllar sonra evlenip de baba olduğunda, bu katliamda biri kesin öldürülen, diğerinden de bir daha haber alınamayan iki kız kardeşinin ismini, yani nigar ve şaziye’yi iki kızına isim olarak verir.
    çocuklarıyla birlikte meriç'ten sofulu'ya geçip kurtulan lütfiye nine, tüm bu olanları şöyle anlatırmış:
    “edeköy diğer köylere nazaran daha zengin bir köydü. o nedenle eşkiya diğer köylere değil de edeköy’e baskın yaptı. baskın yapanların arasında bir çok tanıdığımız insan vardı. yanımızda çalışan çıraklar, çobanlar (pedeler) kesti hep bizi.”
    arasıra artık türkiye-yunanistan sınırı olan meriç'in kıyısına inen lütfiye nine bir sigara yakar, hem ağlar hem de sofulu'ya ilenirmiş:
    "kanlı sofulu, hem canımızı aldın, hem malımızı!"
    ama sonra sözünü hep aynı şekilde bağlarmış:
    insanoğlu taştan pek... kılıcı taşa vurursun, taş kırılır, ama insan her acıya dayanıyor.”
    onlar da tüm bu acılara rağmen, taştan pek, yani güçlü olup hayata devam etmesini bilmişler.
  • lütfiye nine, yaşadıklarını torunu nigar'a anlatmıştı.
    torunu nigar, torunu dikakana bey'e anlatmıştı.
    araştırmalar yapıldı, sanki bu korkunç katliam kendini unutturmak itemiyordu, şansımız yanımızdaydı,
    edeköy katliamı ile ilgili bazı belgere ulaştık.

    ikinci balkan savaşı'ndan sona osamnlı askeri bir kez daha bölgeye gelirn ve sofulu birlik komutanı yüzbaşı, edeköy'e giderek incelemelerde bulunur.
    genelkurmay arşivindeki bu belgeye göre, edeköy'ün nüfusu 1800 kişidir.
    askerde olan 100 kadar genç erkek ve kurtulmayı başaran bir kaç kişi dışında köydeki herkes öldürülmüştür, ki 1651 sayısını verir komutan.
    ancak kayda geçmeyen başka kurbanlar da vardır. bunlar şimdi batı trakya'da bulunan demirören, vakıf gibi türk köylerinden meriç'in öte yanına kaçmayşa çalışan ve edeköy'de katliama yakalanan türklerdir. bu kişilerin sayısı bilinmemekle birlikte, toplam öldürülünlerin sayısının 2000 kişiyi geçtiği anlaşılmaktadır.
    bu katliam balkan savaşları sırasında yapılan en korkunç katliamdır.
    (nahiye büyüklüğünde bir yerleşimdeki herkesin öldürülmesi açısından, yoksa üsküpte sayıca daha çok insan öldürüldü tabi)

    bu katliamın korkunçluğunu teyid eden sadece türkler değildir. bulgar tarihçi l. miletich edeköy katliamının üzerinde açıkçası türk kaynaklarından daha çok durur ve bu katliamın bulgarların ulusal kimliklerini üzerine kurdukları batak katliamından bile korkunç olduğunu altını çizer, zira edeköy'de katliama karşı durabilecek genç erkek yoktur, kadınlar, yaşlılar ve çocuklar katledilir.
    miletich, edeköy'ün nüfusunu 900 kişi olarak verir. 180 hane olduğundan bahseder. 180 hane sayısı türk kaynaklarında da vardır ancak o zamanlar büyük evlerde üç kuşak bir arada yaşayan kalabalık aileler yaşadığı göz önünde bulunudurulursa nüfus 900 sayısından çok daha fazladır.

    edeköy'ün yaşlılarıyla yapılan görüşmelerde, genç erkeklerin köyde değil cephede olmasına ragmenedeköy halkının dirennmeye karar verdiğini ve silahlarlarıyla köyün etrafını çevirdikleri anlaşılıyor.
    ancak sofulu tarafında bulunan edeköy'ün müftüsü, belki de rumların ve bulgarların zorlamasıyla, nehrinin kıyısına kıyısına gelip halka, 'size bir şey yapmayacaklar, silahlarınızı bırakın' diye seslenmiştir. müftülerini dinleyen edeköy halkı da silahlarını teslim etmiştir. sonrası, malum...

    edeköy halkının anlattığına göre katliamı yapanlar çoğu sofulu'dan, diğerleri çevre köylerden gelen rum eşkiyalardır.
    bulgar tarihçi miletich de bulgarların bu katligamda rolü olmadığını, rumların katliamı yaptığını iddia eder.

    osmanlı yüzbaşı'sı ise katliamın, sofulu'yu işgal eden bulgar ordusunun komutanının rum eşkiyayı yönlendirmesi ve izin vermesi sonucu olduğunu yazar raporuna. ki en mantıklısı da budur, zira bulgar ordusunun hakimiyeti altındaki sofulu ile sofulu'nun arası çok azdır ve sesler bile duyulmaktadır.

    bulgar ordusunun bir hafta kadar süren katliamı farketmemiş olması mümkün değildir.

    sonuç olarak edeköy katledildiğiyle kalmıştır.
    bulgarlar kendilerini temize çıkarmaya çalışarak da olsa bu katliamı kayda geçmiş, hatta en çok onlar ilgilenmiştir. balkan savaşı'nda en büyük gaddarlıkları onlar yapmış olmasına rağmen, edeköy katliamı'nda yunanların gölgesinde kalmışlardır. bunu da pek bi sevmedikleri yunnalıların ne kadar gaddar olduklarını tarihne not etmek için kullanmayı bilmişlerdir.
    osmanlı arşivleri maalesef bu konuda en kıt olanlardır. zaten türk tarihinin belki de en korkunç mağlubiyeti ve mağduriyetinin yaşandığı balkan harbi ile ilgili osmanlı'nın yanında duran ve acılarını kaydeden epi topu iki adam vardır: biri ermeni aram andonyan (ki aradan 3 yıl geçince o da osmanlı'ya küsmüştür, neden acaba?. diğeri ise komunist leon troçki!
    rumlar ise böyle bir şey olmamış gibi davranmakta, ve dünyanın en eski medeniyetine sahip batını hayranlık duyduğu çağdaş yunan halkı rolünü gayet güzel oynamaya devam etmektedirler.

    edeköy halkı ise, sözlü tarihinde ve anılarında bu acı olayları hiç bir zaman unutmamıştır.
    bugünlerde bu olayları hem sözlü tarih, hem de yazılı kaynaklarla destekleyerek tarihe not etmek için elinden geleni yapmaktadırlar.
    insan aklının almayacağı iğrençliklere maruz kalmalarına rağmen, kimseye karşı kin duymamaktadırlar.
hesabın var mı? giriş yap