• murat özsoy'un derlediği bir ankara kitabı. altmış yazarın anıları, dışa vurumları. kasım 2007'de basılmış.

    16 yıl önce; eğitim, kültür, sanat, basın dünyasının değerleriyle, ankara sokaklarında "anılarla dolu şenlikli sayfalar düşü" ile hazırlanmaya başlanmış bu eser. dönemin internet dönemi olmayışından mütevellit adres, mektup, pul, telefon ve ziyaretlerle dolu, insan ilişkisi yoğun bir dönemde "yazarlar, el yazıları, anılar, ankara..." sözcüklerinin mütevazı çağrısı ile ankara'nın coşku dolu kültür insanlarından gelen el yazıları...

    ilk düşün üzerinden 16 yıl geçmiş. kitap bu süre boyunca yayınevlerini dolaşıp durmuş ama bir türlü "müjde" denememiş. ve yaprak dökümü başlamış. kitapta yazısı olan 13 yazar artık hayatta değil. murat özsoy, el yazılarına baktıkça el emeği, göz nuru, alın teri gördüğünü söylüyor. ve bundan uzanan sorumluluk duygusunu…

    ali balkız'ın bu yazında anılarını paylaştığı uğur kaynar ile yapıtın has şairlerinden metin altıok, 2 temmuz 1993 sivas cehenneminde küle dönüşmüşler. cehennemden sağ kurtulan lütifye aydın'la zerrin taşpınar'ın yaşamlarının bir yanı solgun.

    metin altıok'un sivas cehenneminden önce murat özsoy'a gönderdiği el yazısı sanki vasiyeti gibidir. "ölürsem senin toprağında gömülmek isterim.", "kapım ve yüreğim her zaman açık sana. bunu bil, sakın unutma.", "şiirin gerçek başkenti sensin."

    ölçütü "zamanın elinden bir şeyler koparmak" olan bu yapıtta, farklı alanlarda kulaç atan, çoğunluğu yüzyüze hiç gelmemiş kişileri bir arada görüyoruz.
    yazarların çoğu zor, çileli bir yaşamın içinden geliyor. kimi cumhuriyet öncesinde doğmuş, kimi ise 40'lı, 50'li yıllarda. çoğunun adanmış bir yaşamı var. toplumsal geleceğin aydınlığı konusunda kaygılılar.

    bunlardan kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde görev yapanların anıları bir hayli zegin. anlatılanları "sanki bir düş" olarak tanımlıyor murat özsoy.

    sanatın sağlam ağacı edebiyatın, bir toplumun güzelleşmesi için ne denli yaşamsal olduğunu düşünmüş olan murat özsoy, o'na gönderilen el yazılarını bu ağacın bir dalı, bir tomurcuğu, bir çiçeği, bir meyvesi olarak görüyor. buna ilave olarak yapıtın geniş bir zaman dilimine olan tanıklığı belki de onu daha da anlamlı kılıyor...
hesabın var mı? giriş yap