• beş buçuk ay boyunca mektup kutumdaki tüm mektupların üzerinde olmasını dilediğim ibare...
  • (bkz: er zinciri)
  • ilhan irem'in türk halk müziği motifleriyle, silah sesleriyle, marş söyleyen askerlerle dolu az bilinen ilginç bir şarkısı. don kişotla yarışır enteresanlıkta bence :-)

    bir koğuş kalk komutu, inince gözlerime
    herşey rüyada kaldı; gelmişim ben askere
    devleşen hasretlerim dizildikçe günlere
    daha bir bakar oldum; mektuplarla, resmine
    geli geliversen tezkere, gidi gidiversek evlere
    ayrılık balyoz gibi vuruyor beyinlere
    geli geliversen tezkere, gidi gidiversek evlere
    dertler yıldızlar kadar sığmıyor gecelere
    atışlarda dizilir; sıra sıra hedefler
    hedeflerde gizlenir; sevgililer, bebekler
    sanki mermi değilde yürekleri fırlatır
    yar diye sarılıp ta yattığımız tüfekler
    geli geliversen tezkere, gidi gidiversek evlere
    ayrılık balyoz gibi vuruyor beyinlere
    geli geliversen tezkere, gidi gidiversek evlere
    dertler yıldızlar kadar sığmıyor gecelere
    nöbetlerde süngüye takılınca anılar
    yetmez olur şarkılar, yakılan sigaralar
    bir bir çıkar takvimler, karalanır çarpılar
    tezkereye aylar var, kilitlenir dudaklar
    geli geliversen tezkere, gidi gidiversek evlere
    ayrılık balyoz gibi vuruyor beyinlere
    geli geliversen tezkere, gidi gidiversek evlere
    dertler yıldızlar kadar sığmıyor gecelere
    gözlerin mavi mavi; uzakta bir hedef gibi
    gözlerim gözlerinde; göklerde güneş gibi
    uzaklarda içiçeyiz iki deli ateş gibi
    geli geliversen tezkere, gülü gülüversen dengine
    günler yağmurlar gibi; yağıyor gözlerime
    güzelin gözlerine yağmurlar inmesin
    sen benim düşlerimde günlük, güneşliksin
    yine geldi ilkbahar, kavuşmak yaklaşıyor
    dönüşümü düşünüp; her zaman gülmelisin
    geli geliversen tezkere, gidi gidiversek evlere
    ayrılık balyoz gibi vuruyor beyinlere
    geli geliversen tezkere, gidi gidiversek evlere
    dertler yıldızlar kadar sığmıyor gecelere

    er mektubu görülmüştür / bal ağızlım
    1980 (türküola) 244

    sözler : ilhan irem
    müzikler : ilhan irem
    arranjör : esin engin
    orkestra : esin engin
  • er kişi askerden döndükten sonra sakladığı mektuplarının zarflarının üzerindeki damgadır.
  • er mektubu görülmüştür damgasının vurulmuş olmasının yahut olmamasının insanın başına ne işler açabileceğine dair yaşanmış gerçek bir hikaye için (bkz: asker mektubu/#19216261)

    .
  • kütüphanede bulunması gereken kitaplardan birinin adi. bazi kitaplar tarihin kendisini barındırır.
  • şu yazıda bahsi geçen kişiler tarafından imzalanmış olanına sahip olduğum ve tarihe tanıklık eden bir kitaptır.
  • 2009 yılında askerlik yapmama rağmen yaşadığım olay. bingöl de bir yol kontrol karakolunda kısa dönem olarak görev yaptım. iletişim sınırlı ve cep telefonu o zamanlar yasak olduğundan, kız arkadaşımın yazdığı mektup zarflarında benzer ibare yazıyordu. o zamanlar askeriyede sadece siyah tükenmez kalem kullanılıyordu. gönderdiği kalemlerin ancak yarısı bana ulaşabiliyordu. neyse ki sonrasında teskerecilerden bi cep telefonu aldım da rahat ettim.
  • tutsak türk subaylarının önsözü ile er mektubu görülmüştür

    "her şey yargıtay’ın, özel yetkili istanbul 10. ağır ceza mahkemesi’nin balyoz davası’nda verdiği cezaları onamasıyla başladı. hepimiz 16 ila 20 yıl arasında değişen ağır hapis cezalarına çarptırılmıştık. bizlerin üzerinden türk ordusu’na nasıl büyük bir kumpas kurulduğunu görüyorduk ve bu durumu kabullenmemiz mümkün değildi. adaletsizlik ve zulüm karşısında susmak, pes etmek türk subayına yakışmazdı. bunun üzerine kurulan kumpası ve yaşanılan hukuksuzlukları milletimize anlatmaya karar verdik. insanlardan, yatmamız istenen her yıl için bize sadece bir dakikalarını ayırmalarını istiyorduk. kendimizden ve milletimizden o kadar emindik ki yaşananların iç yüzünü anlatmak için 16 dakikanın yeterli olduğunu düşünüyorduk.

    önce sosyal medyada bir girişim başlattık. ardından sayın yılmaz özdil bu meseleyi hürriyet gazetesindeki köşesine taşıdı. insanların cezaevine gelmesi mümkün değildi. bu yüzden okurlarından ve bütün milletimizden bizlere mektup yazmalarını istedi. böylece bize yazanlara cevap vermemiz ve hiç tanımadığımız insanlara asrın iftirasını anlatmamız mümkün olacaktı.

    yılmaz özdil 25 ekim 2013 tarihli yazısını “sahte kalabalık olmayalım” diye bitiriyordu. etrafımızı bir sevgi halesiyle kuşatan, her koşulda bizlere desteklerini ileten insanların sahte kalabalık olmadığı hemen ortaya çıktı. özdil’in yazısının yayımlandığı günün akşamı ilk mektubumuz gelmişti bile. kampanya kısa sürede çığ gibi büyüdü. birkaç ay içerisinde cezaevine ve özdil’in elektronik posta adresine milyonlarca insan yazdı.

    dünyanın her köşesinden, yurdun dört bir yanından mektup geldi. insanlar amerika’dan, avrupa’dan, surinam’dan, porto riko’dan, yani binlerce kilometre uzaktan, okyanusun ortasından, yerin yedi kat dibinden, 38.000 feet yükseklikteki yolcu uçağından bizlere ulaştılar, yüreklerimize dokundular. kartpostallar, yapraklar, resimler gönderdiler; aşure niyetine çikolata yolladılar; hayatımıza girdiler, yaşam enerjimiz oldular. eski tanıdıklarımız bizlerden korkuyla uzaklaşır, dost bildiklerimiz hızla yabancılaşırken, milletimiz duvarları aşıp yanımıza geldi; bizlere dost ve destek oldu. bu toprakların aydınlık, dürüst, namuslu ve cesur insanlarına inancımız arttı.

    bazı yurttaşlarımız dürüstçe şüphelerini dile getirdiler. en çok onlara sevindik. “kurunun yanında yaşlar da var” diyenleri, “her şey senaryo mu?” diye soranları sabırla yanıtladık. mektuplarımız hukuk ve adaletle ilgiliydi. bizler ne bir siyasi görüşün taraftarlarıydık, ne darbe planladık ne de mesleğimizi yapmak dışında farklı bir uğraşın içine girdik. bu toplumun çok farklı yerlerinden gelerek askerlik mesleğini seçmiş; kaderleri askeri okullarda, gemilerde, filolarda, kıtalarda, karargâhlarda kesişmiş insanlardık. tek ortak özelliğimiz atatürk’ün ilke ve devrimlerine gönülden bağlı askerler olmamız, bu ülkeyi ve onu var eden insanları canımızdan fazla sevmemizdi.

    bu millet, sevdasını milyonlarca “aşk” mektubuyla bize ulaştırdı. yazılanlar karanlık günlerde dayanağımız, karamsar anlarda neşemiz oldu. ancak maltepe askeri cezaevi’nde bize güç veren bir dostumuz daha vardı. zamanında suçlu diye buraya atılan usta şair ataol behramoğlu’nun diktiği bir ayva ağacıydı bu. en büyük dayanağımız ve en değerli hazinemiz olan mektupları, hayata küseceğine etrafını yeşertmeyi seçen behramoğlu’nun diktiği o ağacın altında okuduk. bu topraklarda mustafa kemal atatürk’ün aydınlığının ve bereketinin asla yok edilemeyeceğini o ağacın altında bir kez daha anladık. o ağacın altında yaşananlar, milletimizin kökleri bin yılları aşan uygarlığının, zulmün ve zorbalığın karşısında asla eğilmeyen türk’ün iradesinin göstergesidir.

    yazdığımız mektuplarda içinde bulunduğumuz süreçte bir hukuk katliamından ya da insan hakları ihlalinden daha fazlasının yaşandığını ifade ettik. bize göre işin doğrusu şudur: balyoz davası hukukla ilgili değildir, siyasidir. içinde bulunduğumuz dönemde ortaya çıkan rezaletlerin ve skandalların da ayan beyan gösterdiği üzere siyasi amaçla açılmış, yürütülmüş ve sonuçlandırılmıştır. bu davanın siyasi sonuçları sadece bizleri değil maalesef bütün yurttaşlarımızı ilgilendirmektedir. çağrımız, gelecekte çocuklarımızın siyasi davaların açılmadığı, bu türden kumpasların akla dahi getirilmediği bir ülkede yaşamaları içindir. bir zamanlar bizleri linç etmek için sıraya girenlerin bile bugün “düzmece delillerden”, özel yetkili mahkemelerden ve kumpaslardan şikâyetçi olmaları haklılığımızı göstermektedir.

    cezaevlerinde sıkıntı çektik, o doğru. canına kıyan arkadaşlarımızı, sevdiklerinin cenazelerine cezaevi aracıyla götürülenleri, biz “içerideyken” çekilenleri unutmamız mümkün değil. bütün bunlara rağmen ümitsiz olmadık, kendimizi hiç tükenmiş hissetmedik; tersine hiç olmadığımız kadar özgürleştik ve güçlendik. hapiste “ekmeği son damlasına kadar yemeyi” ve “ağız dolusu gülmeyi” hep aklımızda tuttuk. gönderilen mektupları defalarca okuduk; yetmedi, bir daha okuduk. okurken bazen gülümsedik, kimi zaman ağladık ama hepsinde aklandık ve onur duyduk. milletimizin hükmü, bizleri hiçbir mahkemenin kudret ve kesinliğinin yetişemeyeceği bir güçle akladı. bu güven ve övgüler karşısında bütün madalya ve rütbeler kifayetsiz kaldı. artık hem mustafa kemal’in askerleri hem de yüce türk milletinin erleriyiz ve bundan eşsiz bir kıvanç duyuyoruz. gücümüz üniformadan yahut silahlı kuvvetler hiyerarşisinden değil tamamen kendimizden, haklılığımızdan ve bize destek veren milyonlarca insandan geliyor.

    gönderilen mektuplar bizi kudretli bir ırmak gibi besledi, kucakladı ve içine kattı; bereketi ve bolluğu cezaevinin duvarlarını aştı, daha büyük bir kitleye ulaşmak istedi. bizden çok daha büyük anlamlara, çok daha önemli konulara doğru aktı. önünde duramazdık. bir kitap hazırlama fikri işte böyle doğdu. ne kadar kalabalık ve sahici olduğumuzun bilinmesini, yürekten yazılmış bu mektupların bütün toplumu cesaretlendirmesini ve ümitlendirmesini diledik. yazılanlar kalıcı olsun, tarihe not düşsün, birer ibret vesikası olarak çocuklarımız tarafından da okunsun istedik.

    milletimizin ışığının karanlıkta kalmış başka tutsaklara; evlerinde oturan, işyerlerinde çalışan, sokaklarda yürüyen esirlere de umut olmasını arzuladık.

    er mektubu görülmüştür, bizlere posta veya elektronik postayla gönderilen mektuplar arasından çok zorlanarak seçtiğimiz bölümlerden oluşuyor. biz sadece derlemeye çalıştık ve bu kitabın asıl yazarının yalanlara ve iftiralara rağmen askerine sahip çıkan türk milleti olduğu gerçeğini hiç unutmadık. bu yüzden, er mektubu görülmüştür’ün bütün geliri, gençlerimizin ve çocuklarımızın eğitimi için harcanmak üzere çağdaş yaşamı destekleme derneği’ne bağışlanmıştır.

    er mektubu görülmüştür bir milletin, karartılmaya çalışılan, çalınmaya çabalanan geleceğine sahip çıkışının belgesidir. bir sevda imecesidir. tarihte bir benzeri yoktur. dosta, düşmana türk milletinin gücünü gösteren bir ibret vesikasıdır. karanlığın yenilişini müjdelemekte; vatana, namusa ve ahde vefaya duyulan sevgiyi anlatmaktadır. bu sevdanın önünde saygıyla eğiliyor, “varlığımız, yüce türk milletine armağan olsun” diyoruz.

    balyoz davası’ndan tutsak türk subayları adına

    hava kurmay albay d. ismet çınkı
    deniz kurmay albay ender kahya
    deniz kurmay albay m. cem okyay
    deniz kurmay albay f. yavuz uras
    deniz kurmay albay erdinç altıner "
hesabın var mı? giriş yap