• bugün doğalgaz faturasını nasıl azaltabileceğimi düşünürken aklıma gelen müthiş fikir sevgili sözlükçüler. bakın bunu uygulayın her ay sonunda bana dua edeceksiniz. (duayla yetinmek istemeyenler paypal hesabıma cüzi bir miktar bağış yapabilirler.)

    bildiğimiz gibi inek diye tabir ettiğimiz koca memeli, koca popolu şirin yaratıklar müthiş birer metan gazı kaynağı. bu durumu lehimize kullanacağız sözlükçüler. ne yapıyoruz biliyor musunuz, alıp bir tanesini evimizin boş bir odasına yerleştiriyoruz, önüne de bolca ot koyuyoruz. hayvanlardan çıkan metan gazı sera etkisi yapıp bi güzel ısıtacaktır evi. yalnız kapıları açık bırakmalıyız ki bu gaz her yere yayılsın, ev buram buram metan koksun. ohh mis gibi...

    ama yok ben kokuya dayanamam diyenler varsa bi depolama sistemi kurup oluşan gazı biriktirebilir, daha sonra kombi ve ocak için kullanabiliriz. kokuyu engelledik görüldüğü üzere, hem bakın küresel ısınmayı da engellemiş olduk. zira bu ineklerin ürettiği gazlar küresel ısınma denen illetin en önemli nedeni.

    şimdi diyeceksiniz ki "doğalgaz faturasından yırttık ama ne yedireceğiz bu hayvana ency?" merak etmeyin ona da çare buldum efendim. ineği sağıp sütünü komşulara satıyoruz (sulandırmak tercih sebebi, yoksa maliyeti kurtarmayabilir.). ele geçen parayla meyve sebze halinden pörsümüş, atılma zamanı gelmiş sebze alıyoruz. hayvanı böyle besliyoruz.

    şimdi içinizden birisi çıkıp "apartmanı koku kapladı komşular şikayet etmez mi?" diye sorabilir. bunun çözümü de komşu şikayete geldiğinde "sütü içerken iyiydi ama değil mi lan puştlar!!!" şeklinde bağırmalarla geleni göndermek şeklinde olabilir. işe yaramazsa komşuyu da inekle aynı odaya kapatın, bakalım bir daha gelebiliyo mu şerefsiz...
  • fringe'de bir nebze olsun gerçekleşmiştir.
  • (bkz: yok deve)
  • bugün sabah damien hirst'ün the golden calf işini gördüğümde sarsıldım. bu vakte kadar görmemişim, cahilliğimi bağışlayın, ya da bağışlamayın fazla da sikimde diil, çağdaş sanatı yakından takip etmiyorum, sıkılıyorum. böyle arada bir karşılaşmak, "vay anasını" filan demek daha iyi.
    yahu bu kutsal dana ne ola, ne ola derken, pek de bişey okuyamadım, işe güce daldım.
    akşam da yakın bi arkadaşıma "ya danayı gördün mü, neydi bunun hikayesi?" derken burnumun ucundaki gerçeği tokat gibi söyleyiverdi sağolsun, "bakara suresi"
    lan? hani şu ergenlikte filan kuranda görüp de "ineğin de suresi mi olur lan?" diye gerzek gerzek kıkırdağımız sure.
    hirst cidden tapılası bi ikon yaratmış. bu hiç kolay bişey değil, adam uğraşmış. gerçekten müthiş.
    zavallı hayvanı kimbilir nasıl öldürdü diye çok kızmış olsam da kendisine eminim aynı etkiyi yaratabilecek başka bir imkanı olsaydı onu kullanır, bir canlıyı öldürmeyi seçmezdi ama tek yol buydu, bunu yaptı, yapsın bakalım. (yine de soğuk bakıyorum, muhafazakarlıksa bu, iyi bir şeymiş)
    bayaa yüksek meblağdan gitti altına bulanmış ölü sığır. artık bilmiyorum nereye koyacaklar onu, kimler önünden geçecek. kimler hayran olacak, hatta "tapacak".
    kınayamam doğrusu, internetten görülmüş bir resmine bile dakikalarca bakakalınan altın öküz, yakından kesin bırakmamacasına tutuyordur. ne de olsa son derece titiz bir iş olmasının yanısıra çok kadim bir öykünün eseri, çok taşaklı.
    ve de öykünün ne kadar doğru olduğunun pek de canlı bir ispatı. (canlı kalmışlık malzeme ve öyküde paralel gidiyor, herif dahi, bir şey diyemem.)
    evet, ineğe tapmaya devam ediyoruz. kitaplar bizi bundan men ediyor ama biz ısrarla ineğe tapıyoruz.
    en azından çağdaş sanatın geldiği nokta bunu gösteriyor.
    evimize ölü bir inek sokup ona tapmak istiyoruz. kitaplarda anlatıldığı gibi, hiç bi fark yok.
    bunun tek bir antitezi olabilir, o da canlı bir inek sahibi olmak ve ona tapmamak. ineğin bir hayvan olarak kalması, insanın da insan.
    yahu bu ne kadar uzak bir ihtimal oldu böyle?
hesabın var mı? giriş yap