• bütün eleştirilerde olduğu gibi yapması, film yapmaktan kolay olan iş.
  • (bkz: #8910314)
    (bkz: #8967388)

    zorunlu edit: yukaridaki bakinizlara baktiğinizda lirik hata raporuyla karşilaşacaksiniz. büyük eleştirmenlerin(!) kendilerini eleştirmeye yetmediklerindendir...
  • ders kitabı edasında eğitici kitap, özellikle film türleri hakkındaki yazıların sindire sindire okunması tavsiye edilir. şu sıralar 2. baskısını d&r gibi mağalazarda 16 ytl civarında bulabiliyorsunuz.
  • toplamda 300 olan, 167 sayfasını 2 ayda okuyabildiğim ve sonucunda okumayı bıraktığım inanılmaz zor ve sıkıcı bir kitap. kitapta kullanılan dili anlamak için yedinci sanata tam bir hakimiyet gerekiyor. öyle ki bu kitap film eleştirisini anlatmaktan ya da film eleştirisine kaynak sağlamaktan öte "film eleştirisi" kavramını irdeliyor hatta ve hatta film eleştirisini eleştiriyor.
  • eleştiri sözcüğünün kökü elemektir. elemek de bilindiği üzere bir yığının içinde, arzu edilen madde topluluğuna ulaşmak üzere, o maddenin özhacminden daha büyük hacimde olan diğer maddeleri bir süzgeçten geçirmeyi zorunlu kılar. süzgeç bu bakımdan duyarlı bir ayırıcıdır. film eleştirisine girişen kişinin işte tam da kelimenin kökü ve dolayısıyla anlamıyla doğrudan çıkarabileceğimiz gibi 'işinin ehli', eleme işinde yetkin olması aranacaktır.

    fakat günümüzde görmekteyiz ki gerek medyada olsun gerekse hobi olarak yazmayı adet edinmiş kişilerin internet üzerinde paylaştıkları yazılarında, bu yetkinliği haiz olmak şöyle dursun, konuyla ilgili hiçbir bilgisi bulunmasa bile perva etmeden herhangi bir filmi -ayrıntı vermeksizin- yerden yere vuranlara rastlamak çok kolay. bu sadece film eleştirisine özgü değil elbette. sanatın her dalıyla ilgili olarak söylenebilir. hatta sanatla sınırlı tutmamak, hayatın sosyoloji, psikoloji, politika gibi her alanına teşmil etmek mümkündür bu ne idüğü belirsiz sözümona eleştiri metodunu(?).

    benim dikkatimi çeken bir şey var. bir filmi eleştirirken onun gerçeğe uygunluğunu en ön plana alan bir yaklaşım var. yaygın bir yaklaşım bu. eleştiren kişi diyor ki "filmde şöyle şöyle oluyor ama gerçekte bu böyle böyledir." iyi de yönetmen veya senarist gerçeğe tamamen uygun bir yapıt ortaya koymayı taahhüt etti de biz mi kaçırdık? filmi gerçek gözlükleriyle izlersen zaten zevk almak şöyle dursun, elbette saçma bulduğun yerler olacaktır. neymiş, "gece trenine biniliyor ama o devirde gece treni yoktu orada." ee? bu ne şimdi? zaten filmdeki karakterler de gerçekten yaşamadılar kuzum. gerçekten filmde duyduğun replikler söylenmedi, o kaza gerçek hayatta vuku bulmadı, film lan bu, nasıl anlatabiliriz sana bunu, o küçük beynine bunu nasıl sokabiliriz?

    çıldırtır insanı bunlar velhasıl kelam.
  • genel kanının aksine film çekmekten daha zor olması gereken eylem cünkü (iyi fim/toplam film) oranı (iyi elseştiri /toplam eleştiri) oranından bir hayli yüksektir. daha kolay olsaydı bu kadar rezil rüsva eleştirileri her yerde görmezdik.

    (bkz: filmi izlemedim ama... diye başlayan eleştiri)
  • işinin ehli kişiler tarafından yazılınca büyük keyif veren metinlerdir.
    http://radyometinleri.blogspot.com/
  • bir adet uzunca yazmam gereken. ancak nedir nasıl yazılır, genel şeması nasıl oluşur bilmiyorum. bir yardım eli lütfen :(
  • bilmeyenin yapmaması hatta derhal terk etmesi gereken şeydir ve tabii ki de bu dikkate alınmadığı için şu sonuç doğmaktadır; ciddiye alınmaması gerekmektedir herkesin ettiği kelamları filmler hakkında, yoksa neler kaçırırsınız bir bilseniz, bir de ölçüp biçilmeli bir köşede tutulmalı başka yordamlardan edinilenler ile kıyaslanmalı orada tutulmalı ondan sonra size kalmıştır, görecelik yasasına tabidir.
  • üzerine kitaplar okudum, saatlerce tartıştım falan filan ama mesele o değil. şimdi bilen bilir bela tarr'ın satantango diye bi filmi var. bir roman uyarlaması, yaklaşık sekiz saat süren bi film. kimse izlemesin diye yapılmış. bela tarr'a demişler ki bunu parça parça izlesek ya, o da demiş ki "la yarram o zaman parça parça yapardık, hem parça parça ne amk" yani tam olarak bu değil ama bu minvalde bişey demiş.
    evet bigün, ağır işsiz olduğumuz zamanlarda, bi arkadaşımla bilgi üniversitesinde yapılan gösterimine hadi gidek dedik. bela tarr'ın daha önce bifilmini izlemiş ve sevmiştim. dedik sıkılırsak çıkarız. ama tam emin değildik yani. sonra etkinlik sayfasında çaylar bizden, siz sandviç getirin dediler. bedava çayı gören bünye dayanamadı tabi. esasında çayı çok seven biri değilim. ama bedava olunca tabi şey oluyor.
    daha fazla uzatmak istemiyorum filmi izledik. arkadaşım yanımda oturdu. yarısında uyudu, son on dakika izledi. gerçi bi ara ben de uyudum az bişey tam emin değilim. ama yine de biraz eminim.
    evet filmi izledik ve çıktık. sekiz saatlik bu başyapıt için arkadaşıma dedim ki "yalnız adamlar yapmış"
hesabın var mı? giriş yap