• freudo-marxism ya da türkçe adıyla freudcu marksizm, geçen yüzyılın deha ismi doktor sigmund freud’un ortaya attığı, dirilttiği ve çok büyük oranda şekillendirdiği psikanaliz biliminin * temel bazı kavramlarıyla, karl marx’ın politik/iktisadi görüşlerinin bir çeşit sentezidir denilebilir.

    freudo-marxism de her fikir gibi bir ihtiyaçtan ve elbette ki teoriye dair bir fikir üretimi olduğu için bir sorudan doğmuştur: “faşizm, neden kitlelere cazip geldi?” [1] aslında varoluşçuları da tetikleyen şey, geçen yüzyılın ortaları için bu olmuştur ve mesela en bilinen örneğiyle, theodor wiesengrund adorno’nun sarf ettiği “auschwitz’den sonra şiir yazmak barbarcadır” sözü de biraz bununla ilgilidir. özelde, en çok gelişme ve aktivite gösterdiği için alman faşizmi, avrupa’nın ve (özelde kıta avrupa’sının) bir çeşit felç geçirmesine sebep vermiştir. ancak, ortodoks marksist ulema tarafından hiç de hoş karşılandığı söylenemez.

    ilk olarak 1920’li yıllarda öncül bir şekilde çekirdeğinden çıkmaya başlayan freudo-marxism, daha sonra avusturyalı bilim adamı siegfried bernfeld ve rus bilimadamı yurinets’in [2] tartışmaya açmasıyla ilk nüvelerini vermiş ve efsanevi yaşamıyla marksist ulema tarafından çoğunlukla hayr ile yad edilmeyen wilhelm reich’ın “dialectical materialism and psychoanalysis” adlı eseriyle, ortamlara akmıştır.

    daha sonra frankfurt ekolü’nün ünlü ismi, michel foucault’ya tavlada penc ü se atan ve kapı alan herbert marcuse,

    [foucault mayıs barikatları zamanında neredeydi?]

    evet neyse michel foucault’ya tavlada penc ü se atan herbert marcuse (herber marküze, severler foucault’yu gencüse) o pek ünlü eseri eros and civilization’da duruma değinecek, erich fromm ise, “beyond the chains of illusion: my encounter with marx and freud” eserinde konu hakkında ateşli karşılaştırmalar yapacaktır.

    bunun sonrasında iş, gilles deleuze & félix guattari & michel foucault troykası tarafından da ele alınacaktır ve konuyu en iyi ele alanlar da yine kendileridir. gilles deleuze & félix guattari ikilisi, freud’un arzu kavramının kusurlu olduğunu, psişik gerçeklik ile üretim (buradaki üretim, kavram olarak desiring-production ile karşılanır) arasında, sigmund freud’un psikanaliz görüşlerinin çatışma yaratacağını ortaya attılar ve anti-oedipus işte böyle ortaya çıktı. anti-oedipus, bir psikanaliz ile ilgili bir kitap değildir, buraya dikkat çekmek isterim, o bir politik kitaptır ve elbette ki daha sonra düzlemler (mesela içkinlik düzlemi gibi) ortaya çıkacak ve guattari & deleuze tarafından şizoanaliz (şizoanalitik arzu kuramı) devreye sokulacaktır.

    __________________________

    [1] gilles deleuze tarafından etraflıca irdelenmiştir bu soru.
    [2] http://www.aen.es/web/docs/revaen90.pdf, s. 159 (ben pek anlamam ispanyol dilinden ama bilgi var diyebilirim bu kaynakta)
hesabın var mı? giriş yap