• fransız izlenimcileri arasında da adı geçen germaine dulac'ın "la souriante madame beudet" si 1922 senesi için oldukça etkileyici bir kadın öznelliği içerir. kocasından fena halde sıkılmış bayan beudet'nin ondan kurtulma arzusunu kendi hayal dünyası içinden seyrederiz. güzel ve matraktır.
  • sinemanin ilk kadin sanatcilarindan da biridir, avant-garde ve documentary'e daha yakin olupla souriante madame beudet (1923), la coquille et le clergyman(1928) -bunun senaryosu antonin artaud 'a ait- gibi gibi filmleri vardir.
  • filmografisi soyledir:
    ames d'hommes fous (1917)
    fê te espagnole, 1919)
    la belle dame sans merci (1921)
    ame d'artistes (1925)
    la coquile et le clergyman (1926)
    l'oublié (1927)
    disque 927 (1929)

    (bkz: copy paste)
  • 1930 öncesi sessiz sinemanın en izlenebilir işlerini çeken yönetmen.
  • dünyanın ilk sürrealist filmini yapan kadın.
    (bkz: la coquille et le clergyman)
    (bkz: #87287016)

    dulac'ın sinemanın gelişiminde oynadığı role rağmen, hakkında yapılan araştırmalar ve incelemeler çok sınırlı. bu incelemeler daha çok yönetmenin feminist tavrı ve kariyerindeki en önemli iki film hakkında yazılanlardan oluşuyor. feminizmi kurumsallaştıralım derken kadının yaptığı tarihi işler gözden uzak bırakılmış.

    yönetmen hakkında yapılan tek kapsamlı iş, tami williams'ın 2014'te çıkardığı "a cinema of sensations" kitabı. sayısı oldukça kısıtlı birkaç makaleden ve williams'ın yazdıklarından çıkardığım bazı notları türkçeye çevirdim:

    1900’lü yıllara yaklaşırken paris sanat ve bilimin merkezlerinden biriydi. dulac, 1924’te eve dergisine verdiği röportajda bu dinamik ortamı film kariyerinin temeli olarak gösterir. dulac’ı anlamak için ailesiyle ve albert dulac ile olan ilişkilerini de göz ardı etmemek gerekir.

    babası görev yeri sürekli değişen bir ordu memuruydu. annesi, germaine’in küçük kardeşinin hayatını kaybetmesi sonrasında uzun süreli bir depresyona girdi ve hiçbir zaman düzelemedi. çocukluk ve ergenlik yılları boyunca evdeki bu dengesiz atmosfer sebebiyle çoğu zaman paris’teki büyükannesiyle birlikte yaşadı. ergenliğine kadar olan dönemde sanatla ilgilenmesine vesile olan modern bir aileye sahip olmasına rağmen bu ailenin muhafazakar, gelenekçi bir tarafı da vardı. ergenlik yıllarının sonunda, bir katolik yatılı okuluna başladı. bunlar, germaine’in direnen, aktivist kimliğini ortaya çıkmasına yardımcı olan durumlar arasında sayılabilir. dulac’ın ailesiyle ilgili en önemli detay üst sosyal sınıfa ait olmalarıdır.

    amiens şehrinde doğmuş olmasına rağmen bunun “bir hata” olduğunu ifade ederek “tamamen parisli” olduğunu söyledi. dulac’ın paris’in kültürel yaşamı ile olan bağlantısı sadece sanat estetiğinin temelini atmakla kalmamış, aynı zamanda sosyal bilincini şekillendirmeye de yardımcı olmuştur. ilerici karakteri, yetişkin hayatının ilk yıllarında, özellikle de 1901'den 1906'ya kadar, kariyerine feminist bir gazeteci olarak başladığında kendini göstermiştir.

    bu dönemlerde kendisini hala “yüce bir güce inanan biri” olarak tanımlamasına karşın din karşıtı ve feminist tavırlarıyla öne çıktı. hinduizme ilgi duydu. dulac, paris toplumunda kendisine yer edinmeye çalışırken albert dulac ile tanıştı ve albert bu geçişin gerçekleşmesine yardımcı oldu. 1905 yılından 1920’ye kadar sürecek bu beraberlik daha çok entelektüel seviyede kalmıştır. bunda germaine dulac’ın cinselliğinin gelişimi de etkili oldu.

    1916’da germaine dulac, albert’in maddi desteğiyle bir prodüksiyon şirketi kurdu. aynı sene edmond van daële’nin yönettiği “ la lumière du cœur ” filminin yapımcılığını üstlendi. film bir silah üretim tesisinde geçiyordu. birinci dünya savaşı’nın zamanlarında film endüstrisi büyük ölçüde savaşa bağlı, vatansever temalarla propagandacı filmler üretmeye yönelmişti. la lumière du cœur günümüze ulaşamamış filmlerden biridir. dulac’ın ilk yönetmenlik denemelerinden birçoğunun günümüze ulaşamadığı düşünülmektedir. yapım dosyaları, afişler, yazışmalar ve fotoğraflar, dulac'ın kayıp filmlerinin biçimsel unsurlarını bugün anlamamıza yardım eder.

    1916-1918 arasında altı film yönetti veya yapımcısı oldu. bazı erken dönem filmlerinde resim, müzik ve edebi eserlerden etkilendiğini gösterse de dulac’ın erken dönem yönelimleri ağırlıklı olarak tiyatro ile olan ilişkisinden gelir. dulac, tiyatro ruhunu sadece ana karakterlerin dramının yaşandığı ortam olarak değil, hayatın farklı kesimine mensup insanların yüz yüze geldiği bir dünyanın temsili olarak kullanmıştır.

    savaş sonrası dönemde, abd filmleri fransız pazarına hakim olmuştu. bununla birlikte, abd’nin üretim teknikleri fransız sineması için bir model oldu. dulac 1919 yılında yazdığı “ ayons la foi ” makalesinde şöyle der: “ kendimizi düzeltmek yerine tüm özgüvensizliğimizle başkalarını örnek alıyoruz. ben kendi şarkımızı dinlemeye ve kendi yolumuzu izlemeye inanıyorum. kendimize bakalım ve kendimizi bulalım. başkalarını taklit etmeyelim, üretelim. ” dulac, özgünlüğü fransız filmlerinin başarısı için bir ön koşul olarak gördü.

    fransa'daki ı. dünya savaşı sonrası dönem, toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin çelişkilerle doludur. savaş sırasında, birçok kadın önceden eşi benzeri görülmemiş kişisel ve profesyonel özgürlükler yaşadı. ancak savaşın yıkıcılığı ve binlerce insanın hayatını kaybetmesi güçlü bir muhafazakâr söylemin ortaya çıkmasına neden oldu. bağımsızlıklarının tadını çıkardıktan sonra birçok kadın sadece anne olmak ve nüfusu artırmak görevleriyle eve dönmeye hazır değildi. savaş sonrası dönem, “yeni kadın”ın ortaya çıkışına şahit oldu.

    cinsiyet meseleleri, dulac’ın filmlerinde merkezi nitelik taşır. kadınlara günlük hayatta ne yapmaları gerektiğini dikte etmeye çalışan muhafazakar yapı, dulac’ın sanatını derinden etkiledi. ekonomik olarak oldukça hassas bir yapıda olan kriz öncesi dönemde, doğrudan kendi feminist ideallerini ifade etmesi profesyonel intihar olacağından dolayı anlatmak istediklerini çoğu zaman muhafazakar duyarlılığı fazla sarsmadan ifade etti.

    dulac son kurgusal filmlerini 1930 baharında yönetti. sesin sinemaya girişiyle krize sürüklenen fransız sineması, dulac gibi sıra dışı bir yönetmeni daha fazla ayakta tutamadı. dulac bu yıldan sonra filmlerde son derece kısıtlı özgürlüklere sahip bir “süpervizör” olarak bir süre daha sinemanın içinde yer almaya devam etti.

    bu zamanlarda eski kimliğine geri döndü ve haber videoları çekmeye başladı. bunun yanında önemli topluluk ve derneklerde aktif olarak rol aldı. 20 temmuz 1942’de paris’te hayatını kaybetti. yönetmen hakkında yapılan sınırlı sayıda incelemeler ve araştırmalar ışığında, dünyanın modern sinemanın bir öncüsü olan germaine dulac’ın önemini gözden kaçırdığı rahatlıkla söylenebilir.

    ek:
    (bkz: la souriante madame beudet)
    (bkz: #87287076)
hesabın var mı? giriş yap