• shingeki no kyojin'in mangakası. adam resmen ishida uryuu'ya benzemektedir.

    hajime kardeş : http://myanimelist.net/people/11705/

    ishida uryuu : http://www.zerochan.net/995984
  • son dönemin en popüler mangalarından shingeki no kyojin'nin mangakasıdır.

    bir yerlerde kadınlarda beğendiği özelliklerden birinin de kıl olduğunu okumuştum. bu japon arkadaşımız kıllı kadınları beğeniyormuş. uzakdoğu fetişleri de böyle oluyor sanıyorum. (bkz: swh)
  • shingeki no kyojin'i (bkz: attack on titan) yaratmış olan mangaka. japonya'nın hita şehrinde doğmuştur ve memleketine çok bağlı bir insandır. çizim yeteneği ortalamanın altında kalsa da senaryo yazma konusunda çok başarılıdır ve genel kültür seviyesi yüksek bir insandır. herhangi bir akademik eğitim almamasına rağmen politik yozlaşmalarla ve komplekslikle dolu bir senaryo yazmış olması bunu gösterir. zamanında bbc'ye verdiği bir röportajda o zamanlarda mangasını yayınlayacak bir yayın şirketi bulmak umuduyla tokyo'ya geldiğini fakat gittiği her şirketin çizim kalitesi yüzünden kendisini kapıya koyduğunu söyler. en son kodansha'ya gelir ve manga serileşme için onay alır. sonrası malumunuz seri dünyaca ünlü bir hale gelir animesinden sonra. eğer mangam kabul görmeseydi internet kafede çalışacaktım diyor röportajın bir yerinde. şanslı ve yetenekli bir abimizdir kısacası.
  • bu mangakanın hikaye anlatımı ve kurgusu, kohei horikoshi'nin perpektif çizimi, inoue takehiko'nun zarif çizimleri (vagabond özelinde) ve ishida sui'nin karakter tasarımlarına gerçekten imreniyorum. bu insanlar ve daha saymadıklarım, düşünceme göre gerçekten çok iyiler.

    umarım bir gün onlar kadar iyi çizebilirim.~
  • hajime isayama'nın game of thrones hayranı olduğunu okuyunca aot'un wiki'sinden, baya şaşırmıştım. adam bildiğin manyağıymış meğerse. ilk 6 sezonunu beğenip sonrasındakileri beğenmemiş, bloğunda öyle yazıyormuş wiki'deki ingilizce çeviride.

    bunlar da dizideki karakterlerin manga şeklinde çizimleri ;

    görsel

    görsel

    görsel
  • milyonları bir sağa bir sola vuran deha.
  • uzun zaman sonra oturup etraflıca bir entry yazasım geldi. isayama sensei, nasıl senin gibi olunur anlayamıyorum. insan neler yapmalı böyle bir şeyi düşünebilmek için? adamın çizim işine girişmeden önce bunların tamamını düşünmüş olması gerekiyor, bu nasıl mümkün olabilir? bu kadar komplike ve mükemmel serilmiş bir hikaye, 2009 yılında aklına nasıl gelebilir? yıllar boyu nasıl sessiz kalabildin her şey sanıldığından milyon kat daha derinken?

    insanlara saygı duymanın kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum. çoğu kişiye saygı duyarım yaptıkları için. ama insanlara tapacak kadar duymam, çünkü eğer o kişi ne başardı ise en az onun kadar çalıştığımda muhtemelen aynı şeyi elde edebileceğimi düşünüyorum. iş her ne kadar zor olsa bile. doğru koşullar altında aynı şeyi yapma potansiyelim olmalı. ama sen... böyle bir şey olamaz. aklım almıyor.

    insanlar sana sorduklarında nasıl düşündüğünü; köyümde izole dağlar, jurassic park falan dedin ve inanıyordum sana. nasıl yalan söyledin ve bunca yıl sessizliğini koruyabildin? shounen denildi yıllarca, sessizce bekleyip güldün sanırım içinden. ve değdi sanırım.

    anlayamayanlar için biraz daha pratiğe dökeyim, adamın böyle bir şeyi yazma ihtimalini çok saçma görüyorum. aklım almıyor kısaca. bu kadar mükemmel bir "şey" nasıl sıradan bir insanın aklına gelebilir?

    düşündün dedin ki titanlar olsun insan yesin falan filan, oradan intikam ve mc'ı dizeyim. oldu. çok da beğenildi, halihazırda orijinaldi bile. sonra dedin dışardan birileri gelsin içe sızsın. onu da yuttuk. sonra dışarıyı da sevdirdin bize. ilişkilendirdin güzelce. kimin ne tarafı tutacağını bilemeyeceği bir ortam yarattın. oradan da geçmiş ve gelecek ile oynadın. nasıl olabilir bu?

    ilk chapter'ı yazdığında aklında eren'in ne kadar kutsal ve özel olduğu, her şeyin onun istediği şekilde gitmesi gerektiğini biliyordun. asıl amacına ulaşmasına yıllar varken nasıl ilgi çekici kılabildin arada yaşanan bütün bu şeyleri?

    böylesine mükemmel fikir bir insanın aklına nasıl gelir anlayamıyorum. ben de istiyorum böyle bir şey.
  • birgün okuduğu kitapları açıklamasını dilediğim kişi. gerçekten insan ve toplum doğasının limitlerini nasıl çözümlediğini merak ediyorum.
  • .spoilers
    .wall of text

    kuvvetle muhtemel bu yüzyılın en becerikli yazarlarından (ve çizerlerinden) birisidir.

    2017 yılında, shingeki no kyojin'in başından beri kendisiyle çalışan editörü (birden fazla editörleri oluyor ve hala aynı editörlerle çalışıyorlar) park jung-hyun cinayet zanlısı olarak tutuklandığından beri bir takım tartışmalar dönmüştü çevresinde. hikayeciliğinde önemli detayların eski editörünün ürünü olduğunu speküle ediyorlar. benim bu duruma birkaç itirazım olacak. açıkçası aynı düşünceyi paylaşmıyorum. en azından belirli açılardan.

    örneğin, armin'in eren'i sözleriyle dövmesini bekleyen insanlar olmuştu. ancak armin'in içinden geçtiği 20 küsür senelik sürecin sonunda eren'in suratına yumruğu indirmesi aslında beklenilmesi gereken bir tepkidir. aynı biçimde mikasa'nın hiçbir şey yapamamış olması zamanında konu edilmişti ve mikasa'nın basit bir "aşık" olarak yazıldığı öne sürülmüştü. halbuki mikasa, the boys'un özgün hikayesindeki black noir gibi bir rol üstlendiğini öne sürmek mümkün. çünkü ackerman'lar hem birer koruyucu hem de birer tehditler. fakat atlanılan detay, mikasa'nın hikayenin başından beri doğruyu söylemiş olması ve ackerman kurgusuyla birlikte okuyucunun örüntü saptama yetisinin kendilerine karşı kullanılmasıydı. bunu da eren'in mikasa'ya duygusal olarak saldırması ve bir anda alt edebilmesinden anlıyorsunuz. isayama burada kurguda oyunlardan ziyade insan önyargılarının nipseten başarısız olduğu durumları örüyor. ziyadesiyle başarılı bir hikayecilik ortaya koyuyor.

    ayrıca ackerman konusu dolaylı yoldan bambaşka bakış açıları ortaya koyuyor. örneğin, hikayenin duvarlar içindeki insanlığa dair detaylarında net bir ırkçılık söz konusu. ırkçılık var, çünkü kontrol edemedikleri ırklar, duvarların ardındaki monarşi için bir tehdit oluşturuyor. hatta bütün bir ackerman hikayesi bunun üzerine kurulu. asyalı ırkından söz edilmesinin nedeni de bu ve asyalıların veya farklı ırkların kara borsada satılmasının nedeni de bu. isayama, bu detayı atlamıyor hikayesinde. en başından en sonuna kadar bu detay kurguyu yönlendiriyor. ayrıca kenny ackerman'ın bütün motivasyonu bu gerçeği öğrenmesiyle ortaya çıkıyor. öte yandan, hikayenin en önemli detaylarından birisi de eldya dedikleri cermen kabilesinin çocukları, hem adada hem de ana karada duvarların arkasında yaşıyorlar ve bütün çocukları duvarların ardında büyüyor. dolayısıyla hikayenin aslında var olmayan iki tarafında da aynı trajedi, aynı ırkçı yaklaşımlar ve aynı kısıtlanmış bakış açıları söz konusu. sadece iki grubu da ezen burjuvazi farklı.

    elbette diziye yansıtılmayan çok ufak tefek detay olduğu gibi, dizide gereksiz yere yer kaplayan detaylar da mevcut. mesela mikasa'nın eren'i tokatlaması, dizinin mikasa karakterini insanlaştırma girişiminden fazlası değil. aslında isayama, mikasa'yı bir tık daha insan dışı bir varlık olarak portre etmeye çalışıyor ve bu çabasının sonucunda mikasa'nın kendi içinde çelişkiler yaşayan ve bunlarla çarpışan bir karakter olarak karşımıza çıkmasını sağlıyor. ayrıca reiner ve bertolt'un insanlaştırılmaları dizide çok geç gerçekleşiyor, ancak isayama net bir biçimde reiner'ın annie'yi kurtarmak için zeke ile savaşıp kaybettiği sahneyi çiziyor.

    uzun lafın kısası, isayama'nın yazarlığına editöryel müdahalenin bu kadar etkili olduğunu düşünmüyorum. bunu öne süren örneklerin de tartışmaya açık olduğunu önermem mümkündür. buna karşın, örneğin, sasha'nın erken ölümü gibi bir takım detaylarda editöryel girdileri isayama'nın ciddiye aldığını söyleyebiliriz - ki bence yerinde önerilerdir bunlar. bunun dışında bütün bir hikayenin açıklarla dolu olmaya başladığı gibi bir görüş çok acayip geliyor bana, çünkü ilk bölümünden son bölümüne kadar net bir tutarlılık söz konusu. bu tutarlığı oluşturmak için elbette bir takım "convenience" tipi kurgular kullanılıyor ama rica ediyorum, cermenlerin dünyayı ele geçirip gücü romalılara kaptırdığı bir hikayede böyle kurgulamaların olması devede kulaktır.

    şu notu da düşmek isterim. bana kalırsa isayama'nın yazdığı en trajedik karakter reiner braun olmaktadır. çocuğun bütün bir hayatı kendisiyle çelişen düşünceleri, kendi varlığını kendisiyle tartışması ve yaptıklarından duyduğu derin pişmanlık yüzünden aklını kaybedecek noktaya gelmesinden ibaret. karakteri o noktaya taşıyan her şey kendi kontrolünün dışında, ancak kendisini yönlendiren olay örgüsünün vicdansızlığına rağmen yanlış seçimler yaparak kurgunun korkunçluğuna destek verdiği gibi benliğini de yitirmesine neden oluyor. hatta hikayenin iki ana karakterinden birisinin reiner olduğunu söylemek mümkün, çünkü reiner'ı yaptıklarına sürükleyen her şey yüzünden bütün bir hikaye bu yönde ilerliyor. grisha'yı eren'i bir titan yapıp kendini yemesine yönlendiren şey reiner'ın marley'e dönmek yerine duvarlara saldırması çünkü.

    öte yandan, olay örgüsünde konuyu tek anlayan kişi annie leonhart. çok açık bir biçimde "bütün eldyalılar ve marleyliler yalancı" diye anlatıyor bakış açısını. ne kadar haklı olduğunu hikayeyi bilen herkes kolayca kabul edebiliyor. bu nedenle içlerinden konuya uzak gibi görünen, çünkü boş yere savaştığını düşünen ve bu yüzden kimseyle ilişki kurmak istemeyen tek kişi annie.

    bir de yıllar sonra şunu fark ettim ki connie aslında eren ile mikasa kırması bir karaktermiş her zaman. ikisiyle de benzer şeyler yaşamış olması bir yana, hikayenin son bölümlerine nasıl inatçı ve nasıl güçlü olduğunu bir anda fark ediveriyorsunuz. jean ve connie'nin bir noktada daha da öne çıkmalarını hep hoş buldum bu nedenle. marleyli eldyalıların da insanlaştırılması önemli bir rol oynadı burada elbette. çünkü son bölümlerde bu karakterlerin kendi dünyalarıyla çelişmeye başladıklarını fark ediyorsunuz. hatta floch karakterinin katalizör olarak işin içine bir anda girmesi bu açıdan bir önem taşıyor. çünkü floch doğru nedenlerle yanlış şeyler yapan bir karakter ve bizim ekibimiz (hem adalı hem marleyli) bu durumun farkında oldukları için işin sonunda şeytan olmayı seçiyorlar. şeytan olmaya zorlanıyorlar. erwin smith gibi.

    kuş bakışı bir daha gözden geçirdiğimizde, isayama'nın modern çağın en önemli yazarlarından biri olduğunu yinelemek doğru olacaktır. kurgu ve hikayeciliğini başarılı bulup bulmamak belki bireyin bağlamı çerçevesinde önerilebilir, ancak kesinlikle hikayecilik adına yeni yeni çıtalar ekledi isayama.

    ne yaparsa yapsın mutlaka okuyacağınız bir yazar ve çizer.
hesabın var mı? giriş yap