• stefan grabinski' nin en çok bilinen romanı. 20. yüzyılın başında doğan makineleşme hayranlığına bir nevi isyan.

    (bkz: welcome to the machine)
  • fırat baş tarafından doğrudan lehçeden çevrilmiştir türkçeye. basılalı ne kadar oldu hala sözlükte bile ne yazarı ne kitap hakkında doğru dürüst bir bilgi yok. yazarı gibi ıskalanmıştır bu hikaye kitabı da.

    kafka seven bunu da sever deyip reklamını da yapayım.
  • roman olmayıp harika bir öyküyle başlayan ve harika öykülerle devam eden bir minör başyapıt, pek de kimselerin bilmediği saklı hazine.

    hatta övmeyeyim yau ben bunu, yok valla, çok boktan kitap, cidden, aman, hiç gereği yok.
  • parapsikoloji ve demonoloji tutkunu yazar stefan grabinski‘nin öykülerinden oluşan 1919 tarihli kitabı; demon ruchu.

    öyküler için korku hikayeleri denmiş olabilir, yanılmayın. yazar beklenilenin aksine; normal hayatında pısırıkken tren vagonlarında bir kaplana dönenlere; hiç bir zaman yapmayacağı tren yolculuklarına biletsiz çıkan ebedi yolculara; yanlış alarmlardaki gizli kodları çözen şüphecilere; terkedilmiş bir istasyonda gelmeyecek bir treni bekleyen umut yolcularına; yolculardan nefret eden kondüktörlere; bir felaket öncesi ortaya çıkan hayaletlere; geçmişini geride bırakırcasına daima ileri gitme arzusundaki makinistlere; gerçek hayatından neden kaçtığını bilmeyen demiryolları amblemlerine; nerede belireceği belli olmayan hayalet trenlere; dördüncü boyuttan gelen sinyallerle çalan işaret çanlarına; uzak bir gelecekte, son teknolojiyle inşa edilmiş bir trende kaderlerine yol alan kaymak tabakası üyelerine; sefere sokulmadan önce uzun bir süre “kör yolda” dinlendirilmiş ve onun özel havasını solumuş vagonlara; sınır istasyonlarda hayatın sınırındaki müneccimlere ve engramlara değinirken korku edebiyatının bildik temalarından yararlanmak yerine daha ziyade insan zihninin karanlık dehlizlerine dalıyor.

    bize “hikayeler” sunsa da yazarın; yol kenarı lambalarının ışığı altında kara zırhlar gibi parıldayan; gövdelerinden boşluğa, tekerleklerin, çarpıp duran çamurlukların, acımasızca ezilen rayların uğultusuna karışan boğuk bir homurtu yayan; gecenin karanlığında uyutucu yankılar uyandıran; ardında sarsılan hava girdaplarının, arkalarda tembel tembel havaya asılan dumanların, isin ve kurumun uzayıp giden rulosunu sürükleyerek, kıvılcımların ve kömür parçalarının kanlı hatırasını dışına atarak soluksuz, doludizgin ilerleyen; kendini koşusuna kaptırmış trenlere, saklayamadığı müstesna bir meyli varmış gibi görünüyor.
hesabın var mı? giriş yap