• sabah metroda gelirken iki tane erken öğrenci sevgilinin ayrılığın kıyısından geçen konuşmalarını gözlemledim.

    kız çok güzel. deli gibi seviyor oğlanı ve belli ki bir mevzu geçmiş aralarında. kız, olayın çocuğun düşündüğü gibi olmadığına inandırmaya çalışıyor ama ne inandırmak. mazoşist bir şekilde yalvararak kaybetmekten korktuğunu belli ede ede kölesi oluyor o an. "nasıl bir insan bu kadar aciz olabilir ki?" diye düşündüm. hani o yalvarmayı görseniz acırdınız kıza.

    çocuk da çok yakışıklı. kendinden emin bir ifade ile göz ucuyla inanmamış şekilde bakıp kasım kasım şekilde dinliyor kızı. ama sanırsın bir kıvanç tatlıtuğ bir tom cruise. "ben nasılsa bundan ayrılsam başka kızları bulurum" özgüveniyle baktıkça kıza kız, "yalvarırım bak öyle değil" diye diye inandırmaktan gözlerinden yaş süzüldü yanaklarına.

    sonra o çocuk onu gözyaşlarının aktığı yerden öptü onu. beklediği o idi çünkü. acıtmak. kendisi için ağlandığını, kaybedilme korkusunun yaşandığını görmek. bu hazzı bu biricikliğini yaşamak.

    buyurun memleketin hastalıklı ilişkilerden bir kesite. o an ikisinin yanına gidip kafalarını birbirlerine tokuşturasım geldi. yahu hiç mi doğru dürüst içinde oyunlar olmadan net ifadelerle ilişkilerini yaşamazlar insanlar? neden böyle yollara başvururlar, güç oyunlarıyla orgazm olmaya çalışırlar? neden rahat rahat sevemez kimse?

    geleyim bu çifte;

    şimdi bak güzelim önce senden başlayayım. daha çok küçüksün. hayatına yeteri kadar insan girdiğinde insanlara yalvararak hiçbir şekilde onları elinde tutamayacağını ögreneceksin ama şimdiden bilmende fayda var tabii ki. böyle yalvarıyor olmanın karşılığı hiçbir zaman "ne guzel ya bak beni bu kadar seviyormuş demek ki" olmayacaktır. bunu bil olur mu? hiçbir zaman verdiğinden daha fazlasını almayacaksın yalvarmakla. sadece o kişinin bir alternatif bulana kadar stepnesi olacaksın. bir gün bunu anladığında artık "seni seviyorum" diyenler kısa bir yan dudak gülümsemesi bırakacak sende.

    sana gelince delikanlı, şu an seni seven o kızın değerini bilmiyor da kasıyorsun ya hani? belki bir gün bu kadar seni seveni çıkmayacak karşına. hayatına yeteri kadar insan girdiğinde herkesin seni "nasıl olsa öyle deli gibi sevmediğini" göreceksin. ve bir gün sen de sana hayvan muamelesi yapanların peşlerinde bulacaksın kendini. "vay be onun gibi biri yokmuş demek ki" dediğinde de o köle muamelesi yaptığın kız artık gerekli derslerini almış bir kadın olarak inançsız boş gözlerle devam edecek hayatına.

    bir gün o kızın edindiği tecrübeler "erkekler şöyledir" başlıkları altında toplanıp milyonlarca etikete dönerken aynı etiketleri de sen de kadınlar için yapıp onlara yapıştıracaksın. sonra o etiketler başkalarına yapıştırılacak ve kocaman kocaman önyargılara dönüşecek ve hiçkimse hiçkimseyi anlayamayacak sizler yüzünden.

    daha basit sevemez misiniz birbirinizi mesela?

    tanım: boktan ilişkilerdir.
  • bizzat benim yaşadığım ilişkidir. bir fark var ben evliyim ve yalvaran taraf hep ben oldum. bu gün ise boşanma aşamasındayız.
    bu gibi hastalıklı ilişkiler yaşamak istemiyorsanız. bildiğim bir gerçek var; hiç bir zaman sevdiğiniz insanı değiştirmeye çalışmayın, çünkü asla değişmeyecektir. seviyorsanız kötü huyları ile sevin.. bir kıstas daha; sevdiğiniz insanın size değil, başkalarına nasıl davrandığını gözlemleyin. çünkü yarın size de öyle davranacaktır.
  • (bkz: belli ki bir mevzu geçmiş aralarında)
    (bkz: düşündüğü gibi olmadığına)

    helal olsun piçe. genelde kadın tarafını tutarım da mevzuyu bilmeden ne güzel ahkam kesmeler bunlar amk... belki de eleman hatunu eski sevgilisiyle evde buldu? "aıyh çocukta da ne kasılma, istiyor ki kız ağlasın."
    sana ne amcık? belki çocuk o öpücüğü gururunu çiğneyip kondurdu amk?
  • üniversitede etrafımda gördüğüm bütün insanların ilişkisidir. biri kıskanıyor diye kafayı yer diğeri kıskanmıyor beni diye.. biri zeki diye bozulur biri çok tembel diye sinirlenir. garipler..
hesabın var mı? giriş yap