• deyim yerindeyse, "aşkı bilimle siken" müthiş zeki bir bilimkadını. sohbetlerini dinlemeye doyamadığım "insan davranışı profesörü"...

    aşk, seks, orgazm, sadakatsizlik, kıskançlık, bağlılık, saplantı ve her türlü kadın-erkek ilişkilerini; hormonlar, beyin kimyasalları, evrim, tarih, biyoloji, kimya, antropoloji, sosyoloji gibi türlü bilim dallarından topladığı bilgilerle tutarlı bir temele oturtarak, mantık çerçevesinde öylesine güzel açıklar ki, kendisini bir süre izledikten sonra romantizm filan kalmaz bünyede, her türlü duygunuzu mantık çerçevesinde kendi kendinize açıklamaya başlarsınız.

    aşk dediğimiz şey aslında doğru zamanlamadır örneğin, vücut kimyanızın belli bir şeye ihtiyaç duyduğu (sevilmek, sevmek, sevişmek, üremek vs..) bir dönemde karşınıza bu ihtiyacınızı karşılayacağını düşündüğünüz biri çıkmasıdır. örneğin yumurtlama dönemindeki kadınlar üzerinde yapılan deneylerde çenesi büyük, göğüs kısmı geniş (avcı, güçlü vs..) erkekleri çekici buldukları, babyface denen tiplerin yumurtlama dönemi içerisindeyken beğenilmediği tespit edilmiş... bu gibi birçok deney var kadınlar ve erkekler üzerinde yapılan... üremek isteyen erkeğin geniş kalçalı kadınlara yöneldiği, yalnızca sevişmek isteyen erkeklerin ise dar kalçalı, nispeten daha zayıf kadınlara yöneldiği gibi...

    beynimiz bir başka insanoğlu ile kimyamızın uyduğunu, onunla çiftleşmemiz gerektiğini düşünüyorsa, o kişiden başkasını düşünemeyecek hale gelene kadar saplantı oluşturabiliyor, bu kimyasal değişimler tüm vücudumuzu ele geçirebiliyor, buna saplantılı aşk deniyor örneğin...

    aklıma gelen bazı ilginç şeyleri kısa kısa yazıyorum, yoksa bu kadının sohbetleri uzun uzun dinlenmeli, hepsi ayrı birer ders niteliğinde...

    örneğin, aldatma ya da çokeşlilik denen olay tamamen türün çeşitliliği için beynin bizi yönlendirmesinden kaynaklanıyor, hep aynı karşı cins ile çiftleşmek yerine, türün çeşitliliği adına beynin poligamiye bizi yönlendirdiğini söylüyor. monogam bir hayat yaşamanın türümüze aykırı olduğu, beyin kimyamızın, hormonal altyapımızın, evrimsel geçmişimizin buna nasıl şiddetle karşı çıkmaya çalışırken bizlerin kendimizi sosyal normlar ya da din denen kurallar çerçevesinde kısıtlayarak türümüze aykırı biçimde sadakatli varlıklar olmaya çalıştığımızı söylüyor. üstelik bu altyapının kadın ve erkekte hiç farklı olmadığını savunuyor.

    romantizmin beyinde yarattığı etki kokain ile birebir aynı, şiddetli bir bağımlılık yaratıyor, özellikle ilk dokunuş ve birlikte yaşanan orgazmlar iki kişinin birbirine bağlanmasının şiddetini artırıyor. aşkı saplantılı hale getiren en temel iki kavram bunlar.

    ancak diğer yandan yine evrimsel bir beyin altyapısı devreye girerek bu dokunuşlar ve orgazmlarla artırdığı bağlılığı, iki cinsin ortak bir yavru meydana getirmesi ile beraber durduruyor, ortak yavru meydana geldiği anda erkek spermini yeni dişilere yaymak amacıyla poligamiye yönelirken; dişi, yavrusunu büyütmeye, ona süt vermeye kanalize oluyor, süt verme döneminde hormonlar cinsel birleşmeden alınan zevki ve dolayısıyla isteği bloke ederken, bu dönem sona erdiğinde, dişi de türün çeşitliliği adına farklı erkek türlerini çekici bulmaya başlıyor.

    aldatanlar arasında yapılan bir araştırma, çok yüksek oranlarda eşlerini sevdiklerini ortaya çıkartıyor, evet gerçekten de seviyorlar, insan olarak, birlikte paylaştıkları anılar, geçirdikleri zamanlar vs adına, bir insan olarak o kişiyi seviyorlar, ancak çiftleşme dürtüsü bambaşka bir şey. zaten bu nedenle aldatıyorlar.

    örneğin sağlıklı bir kadın ve erkeğin arkadaş olamayacağını savunuyor, kadın ve erkek ilişkisi üç temele dayalıdır, romantizm, aşk ve bağlılık. beyin bedeni hep bu üçüne yönlendirir, hayatta kalmak için buna mecburuz diyor... aşk bir his değildir, seks için, çiftleşme, çoğalma, üreme için bir araçtır diyor. elde edememenin de aşkı güçlendirdiğini doğruluyor, ancak bunu nedenini de yine müthiş bir mantığa oturtuyor.

    güzel olanı çekici bulmanın mantığını da bir sohbetinde çok güzel anlatıyordu, yine türün devamlılığı, güzel yavrular üretmek adına güzel olanın çekici bulunduğu, kıvrımlı hatların erkeklere çekici gelmesinin de yine yumurtalıkları düzgün çalışan, sağlıklı hamilelik ve emzirme süreci geçirebilecek dişilere yönlenmekle alakalı olduğunu müthiş şık bir biçimde mantığa oturtuyordu...

    kadın çok dolu, çok zeki, web'de bulunabilecek çokça da sohbeti mevcut, vakit buldukça izlenmeli, dediklerine katılın, katılmayın, bir vizyon sahibi olmak adına çok faydalı buluyorum bu gibi sohbetleri dinlemeyi.. aklıma geldikçe editlerim buraları belki...
  • aşık birinin aşkının resmini gördüğünde beyninin verdiği tepkinin kokain çekildiğinde beynin verdiği tepkiye benzerliğini modellemiş bilim insanı.
  • anti-depresanların (ssri olanlar) dopamin sinyallerinin gücünü azalttığını, ve bu şekilde romantik sevgi ve seksten alınan zevki öldürdüğünü söylüyor. bu yüzden yaygınlıkları halinde kaygı duyuyormuş (* 18:50'de).
  • "insanlar bana, aşk hakkında bildiklerimin aşkın heyecanını kaçırıp kaçırmadığını soruyor. ben de diyorum ki, hiç de değil. bir pastanın içindeki her bileşeni biliyor olabilirsiniz, ama sonra oturup yediğinizde, hâlâ haz alırsınız. elbette ben de herkesin yaptığı hataları yapıyorum."
    samimi açıklamaları, değerlendirmeler yaparken birçok parametreyi bir arada düşünerek salt bilim değil hayatın içinden yansımalara da yer vermesi ve bütüncül bakışı gerçek bir bilim insanı kılar kendisini.
    cinsel aşkın anatomisi ve why we love* ısminde kitapları mevcuttur.
    ted.com daki konuşmaları dinlenilesidir.
    (bkz: helen e. fisher)
  • sevgi ve seks hakkinda bildiklerinizi yeniden dusundurecek veriler ve fikirler sunan bilim insani. insanin evrimine bir de bu acidan bakmak harika bir sey! neyi, neden yaptigimizi biyolojik acidan incelemek insani hafifletiyor. *
  • ''aslında, mutlu olmak için yaratılmış bir hayvan olmadığımızı düşünüyorum; daha ziyade çiftleşmek için yaratılmış bir hayvanız. mutluluğu ancak kendimiz yarattığımızda bulduğumuza inanıyorum.'' diyerek düşündürmüştür.
  • kendisi şu hikayenin anlatıcısıdır:
    tikal'da, guatemala ormanlarında bir tapınak vardır, en büyük amerika medeniyeti mayaların, en büyük şehir devletinin, en büyük güneş kralı tarafından inşa edilmiştir. adı jasaw chan k'awiil idi.80'li yaşlarına kadar yaşadı, ve ms 720 yılında bu anıta gömüldü. ve maya yazıtlarına göre eşine derin bir aşk duyuyormuş. bu yüzden, eşinin şerefine kendininkinin karşısına bir tapınak inşa etti. her ilkbahar ve sonbaharda, tam ekinoks zamanında(21 mart-23 eylül), güneş kralın tapınağının arkasından doğar, ve gölgesi mükemmel bir şekilde eşinin tapınağını kaplar. ve güneş eşinin tapınağının arkasından batarken, gölgesi kralın tapınağını tamamen kaplayacak şekilde inşa edilmiştir.ölümlerinden 1300 yıl sonra bile, bu iki sevgili hâlâ mezarlarından birbirlerine dokunmaktadırlar.
    -ın the jungles of guatemala, in tikal, stands a temple. ıt was built by the grandest sun king, of the grandest city-state, of the grandest civilization of the americas, the mayas. his name was jasaw chan k'awiil. he stood over six feet tall. he lived into his 80s, and he was buried beneath this monument in 720 ad. and mayan inscriptions proclaim that he was deeply in love with his wife. so, he built a temple in her honor, facing his. and every spring and autumn, exactly at the equinox, the sun rises behind his temple, and perfectly bathes her temple with his shadow. and as the sun sets behind her temple in the afternoon, it perfectly bathes his temple with her shadow. after 1,300 years, these two lovers still touch and kiss from their tomb.
  • kendisinin belirli kitaplarını alıp okudum. temelinde birçok şeyi antropoloji kökenli anlatmasından dolayı kendisinin dediklerini çok dikkate alıyorum. özellikle yaptığı ted konuşmalarını dinlemenizi tavsiye ederim.
    hepimizin aslında ne kadar basit yaratıklar olduğumuzu yüzümüze vurmasından dolayı seviyoruz abla seni.
  • lovely!!!
  • meslegi biyolojik antropolog olan, kalabaliga karsi sunumlari olabildigince net ve anlasilir sekilde anlatan, insanin neyi neden yaptigini ozellikle bilimsel acidan: biyoloji, evrim, norobiyoloji uzerinden inceleyen ve uzerine milyonlarca yil insanlik tarihini, toplumsal ve sosyal gelisimini ekleyen, siyasi, bolgesel, sosyokulturel, ekonomik vb tum degerleri de dikkate alarak insan davranisina anlam kazandirmaya calisiyor.

    ozellikle romantik ask hakkindaki konusmalari harika: https://www.youtube.com/watch?v=hmapzstvvae eksi sozluk gibi yerlerde insanlar standart "gadinlar soyle, gadinlar bunu ister, erkekler boyle, evlilik soyle" diye her gun bikmadan, bi gidim ilerlemeden bosa sallayadursun; bilimin hemen her aracini kullanarak insan davranisini anlamaya ve aciklamaya calisiyor ki bu sayede kendini daha iyi anlayarak, kendine daha uygun bir es secebilesin ve mutlu olabilesin.

    baska bir benzer calisma icin: https://innermammalinstitute.org/
hesabın var mı? giriş yap