• tam "hukuk bizim gibi toplumlarda en çok sermayeyi korur" diyecekken, memleketteki sermayenin durumu aklıma geldi aniden.
  • hukuk sadece mülk sahiplenmesi yapmış azınlığı korumak için yaratılmıştır.
  • hukuk koltuğu korur. sen o koltuğun tekerleği olmamakta direnirsen, seni söker atar ki yerine başkasını taksınlar.
  • haksızlığa uğramış toplumsa toplumu, bireyse bireyi korur ya da koruması gerekir. vay arkadaş başlığa bak ya.
  • bu soruya foucault iktidar, marx kapitalizm, gramsci ise hegemonya kavramını kullanarak cevap verir.

    iktidar, hukuk kurallarını belirlemek için toplumdaki elitlerin; toplum mühendisliğine soyunarak karar aldığını belirtir. ancak hukuk kuralları belirlenirken, "iktidar karşısında topluma hareket alanı bırakılmalıdır" der. iktidarın meşruiyeti ve hukuk kurallarının geçerliliği de buna bağlıdır. örneğin, köşeye sıkıştırılmış ve kendisini savunamayacak bir kişi ile diğeri karşısında iktidar ilişkisi yoktur. herkes kendisini savunabilmelidir. bu açıdan, hukukun bireyi ve toplumu koruması mümkün olabilmektedir.

    marx, kapitalist sistemlerde elit azınlığın; yani bir avuç burjuvanın devletin tüm organlarına hakim olması dolayısıyla hukuk kurallarının toplum yararına değil, burjuva çıkarına olduğunu belirtir. devlet ve devlete ait bütün organlar zengin azınlığın elinde, sömürü düzenine zemin hazırlar. bireyi veya toplumu değil; toplumun çok küçük bir azınlığını korur.

    gramsci ise marx'tan yola çıkarak, nasıl oluyor da zengin bir azınlığa, yığınların karşı çıkmadığı sorusuna cevap aramaya çalışır. bu, hegemonya kavramı ile alakalıdır. devleti yöneten azınlık, devletin ve devlete ait bütün organik organları kullanarak ideolojisini toplum geneline yayar. kamuoyunu istediği şekilde biçimlendirmek suretiyle oluşabilecek karşı çıkmaları engeller. yani devlet, bir azınlık tarafından oluşturulan hukuk kurallarının benimsetilmesi ve bu kurallara karşı oluşabilecek itirazları önlemek adına çalışır. hukuk bu anlamda bir iktidar mekanizmasıdır. bireyi veya toplumu değil; bazı zengin bireyleri korur.

    özetle; hukuk, iktidarın fahişesidir. bireyi veya toplumu koruması durumu, kuralları koyanların niteliği ile ilgilidir.

    atatürk, medeni bilgiler kitabında hukuk kurallarının bireyi ve toplumu koruması yolunda bir rejim istediğini belirtir. kamuoyu, örgütlenme oldukça önemlidir ve bunlar iktidarın tavırlarını düzeltmesi için gereklidir; sürekli olarak düşüncelerle desteklenmelidir. bu serbestlikten oluşabilecek kötülüklerin önüne geçilebilmesi adına da yasalara, kurallara ihtiyaç vardır. yasalar, herkesi kapsayan ve hem bireyi hem de toplumu koruyan nitelikte olmalıdır.

    hukukun bireyi mi yoksa toplumu mu koruduğu sorusu paradoks örneğidir. yeri gelir topluma karşı bireyi, yeri gelir bireye (diktatöre) karşı toplumu korur. niteliği, kuralları belirleyenlerin niteliği ve mevcut dinamiklerin değerlendirilmesiyle alakalıdır.
  • kimi korur bilmem ama; koruması gerekenler dururken, gidip zenginleri koruyorsa ciddi sıkıntı var demektir.
    (bkz: günümüz türkiyesi)
  • hukuk öncelikle kendini korumalıdır. kendini koruyamayan hukukun kimseye faydası olmaz. bizde hukuk doğrudan hukuk eliyle yıpratılıyor hanidir.
  • toplum, bireylerden oluşur. bireyleri korumadan toplumu koruyamaz.
  • “suç işleyen biri serbest bırakıldı haberlerde duyuyoruza” yanıt vermek isterim.
    hukukumuzda dünyanın birçok yerinde olduğu gibi tutuksuz yargılama esastır. tutuklu yargılama istisnadır. davası görülüp hakkında hüküm verildikten sonra işte o serbest bırakılanlar eğer gerçekten suç işlemişlerse içeriye giriyor ama maalesef medyanın da etkisiyle sanki hırsızlık yapmış birinin hiç ceza almayacağı zannediliyor. hukuk hakkında bihaberlerin sırf bu uygulamayı örnek göstererek hukuk zengini korur demeleri abestir, cahilliktir.
hesabın var mı? giriş yap