• bright eyes'in 25.01.2005 tarihinde piyasaya surecegi son iki albumunden bir tanesi.ilk izlenimim hareketli parcalarin daha bi on planda oldugu yonunde.daha fazla dinleyip oyle yorum yapmak gerek ama.ayni tarihte cikacak diger album icin (bkz: digital ash in a digital urn)
  • bir hafta kadar önce fileliste sızmış albüm.
  • bugün itibariyla çikmiş bright eyes albümlerinden folkve country türlerine daha yakin olani. conor oberst'in zaman zaman çatlayan sesi ve tam basamadiğinda gitarindan çikan "hatali" olarak nitelendirilecek ama bright eyes için artik belirleyici özelliklerden biri olan bu özellikler bu albümde de görülmekte. ve eminim her zaman olduğu gibi yine harika şarki sözleri vardir bu albümde de, lyricler hakkindaki yorumumu daha ileriki bir tarihe erteliyorum şimdilik ve sadece track listingi sizlere sunmaktan gurur duyuyorum

    1. at the bottom of everything - (with jim james)
    2. we are nowhere and it's now - (with emmylou harris)
    3. old soul song (for the new world order) - (with emmlou harris)
    4. lua
    5. train under water
    6. first day of my life
    7. another travellin' song
    8. landlocked blues - (with emmylou harris)
    9. poison oak
    10. road to joy

    ilk dinleyişte aklimda kalan şarkilar first day of my life, old soul song, we are nowhere and it's now. ikinci kadin vokalin emmylou harris ile olmasi beni üzdü, çünkü eskiden kadin vokalleri orenda fink ve maria taylor (bkz: azure ray) yaparlardi. acaba diyorum ki bu folk albümüne daha mi yatkin emmylou harris'in sesi ama bilemiyorum ben orenda ve maria'yi birazcik özledim ve de albüm biraz fazla folk olmuş, eğer digital ash in a digital urn ile ayni günde çikmasalardi bu albümden kesinlikle nefret ederdim bunu biliyorum. şimdi ise her iki alandaki yeteneğini ortaya koyduğu için conor'a biraz daha sevgi gösterisinde bulunmak istiyorum, ve sevgili yengemiz winona rydera hürmetlerimi göndermezsem olmaz ki.
  • hemen hemen ayni anda yayinlanan dijital ash in a digital urnalbümünden farkli olarak eski bright eyes albümleri gibi akustik gitar üzerine kurulu olmasi.we are nowhere and it's now albümde göze çarpan bir parça.
  • şu güne kadar nedense yapmacık bulduğum conor oberst çıkmış, akustik bir "ok computer", "in the aeroplane over the sea" ayarına yakın bir neutral milk hotel tonu tutturmuş. iki kardeşten çıkar çıkmaz bir klasik olarak niteleneni bu ve kesinlikle tüm övgüleri hak ediyor. en fazla ikinci dinleyişten itibaren sürekli geri dönüp tadına biraz daha varmak isteyeceğiniz bir albüm. sanırım şimdi şarkı ayırmak biraz haksızlık olacak ama yine de lua, at the bottom of everything ve politik yanlışçı landlocked blues ilk beş-altı dinleyişte diğerlerinden bir burun öne çıkanlar.
  • bu albümde first day of my life vardır, o da yeter zaten.
  • albümün dünyanın en güzel şarkısı kontenjanı için (bkz: first day of my life)
  • aynı zamanda one tree hill ikinci sezon on dokuzuncu bölümünün adı.
  • insan zihninde bazı duygularla, kavramları eşleştiriyor. bu bazen sizin kontrolünüzdeki bir süreç iken bazen ise hakkında mantıklı nedenler sunamayacağınız kadar içsel olmakta. mesela ben uykusuz olarak başladığım bir pazartesi günü ile bu albümü neden ve nasıl eşleştiriyorum hiçbir fikrim yok. belki adının yarattığı mecaz.

    uykum var, kafalar ve vücutlardan oluşan bir ofisteyim. ucuz dergilerin, niteliksiz haberlerin vaktimi çalmasına izin veriyorum. adını bile söyleyemediğim üçüncü dünya ülkelerindeki haberler canımı sıkıyor. albüm de böyle başlıyor. düşen bir uçak, çiçek sulayan anne ve ölümü tanrı'ya kavuşmak olarak gören baba...

    ben ise haftasonunu düşünüyorum, şarabın tadını sevmediğim halde neden kör olana kadar içmiştim ki? dönen tekerler ve yollar, korkulan tanrılar, sarı kuş ve garip gece uykusu. aylardan kasım. evden çıktığımda yağmur vardı ama şimdi iyi gibi. albümün ortalarındayım, hayatın da. conor oberst gibi hissetmiyorum bu konuda. ayrıca maaş için çalışmaktansa piyangonun çıkmasını tercih ederim. belki böyle de hoşlanırsın benden. bunu ve daha birçok şeyi merak ediyorum, gelebilir misin eve?

    biliyorum gelmezsin, aslında çoktan gittin. ben burada sıkışıp kalsam da mutluyum sanırım. sarı kuşun sen olduğunu anladım mesela. tutukluğum bittiğinde halen heykel gibiydim. koltukta sarhoş bir halde oturuyorum, her an bir şeyler tersine dönüyor. sanırım yalnızlığın sesi artık mutlu ediyor. sonra korkularımı düşünüyorum, onları bulmam lazım ya da bir köpek gibi sinebilirim belki. her neyse, şu an tek yapabileceğim bir yolculuk şarkısı yazıp, beni ait olduğum yere götürecek o trenin gelmesini beklemek. önümde beyaz bir kağıt bekliyorum, pencereden vuran güneş beni yatağa götürene kadar da bekleyeceğim sanırım.

    üstte anlattığım zırvalıkları unutun. ben unuttum. yeteri kadar otum var, gece uyuyabileceğim kadın da. tamam kabul, başka birisinin sesine sahip olsam dünyaca ünlü bir şarkıcı olabilirdim ama ne önemi var ki, başarısızlığın sesi kulağa daha iyi geliyor. şu an sabah ve ben tamamen uyandım.
  • çok geç keşfettiğim için mutlu olduğum albüm.

    eğer bu albümü çıktığı zamanlarda dinlemiş olsaydım, o zamanlar çok genç olduğum için şarkılarda anlatılan muhteşem hikayeleri böylesine içselleştiremeyecektim ve aklımda sıradan bir albüm olarak kalacaktı. şimdi şöyle bir düşünüyorum da, iki yıldır sürekli olarak dinlediğim birkaç albümden biri haline gelmiş.

    albüm öyle içten, öyle sıcak ki; sanki çok sevdiğiniz biri size mutluluğunu veya üzüntüsünü anlatıyormuş gibi hissediyorsunuz. şarkıların oluşturduğu bütünlük hissi, solist conor oberst'ın titreyen sesi (bkz: conor oberst) ve enstrümanların sade ama etkili kullanımı bu albümü eşşiz kılıyor. şarkı sözü olarak ise açık ara favorim. umarım herkes bu albümü bir kez dinleme şansı bulur.
hesabın var mı? giriş yap