*

  • il hakemi olarak da adlandırılan amatör lig hakemleridir. lise ve dengi bir okuldan mezun olmuş, en az 18 en fazla 26 yaşında olan, erkekler için 175 kadınlar için 165 cm' den kısa olmayan, tam teşeküllü hastaneden alınmış hakemlik yapabilir ibareli sağlık raporuna sahip herkes bulunduğu ilde açılmış aday hakem yetiştirme kurslarına katılabilir. bir hafta süren bu kurs boyunca fifa tarafından yayınlanan futbol oyun kuralları kitapcığının 12 kuralı kursiyere anlatılır ve bu kurallar dahilinde hazırlanan 50 soruluk teste tabi tutulur. testte 60 puanlık barajı geçen kursiyer atletik teste katılma şansı yakalar. 6*40 m ve 20*150 m çabukluk, kuvvet ve dayanıklılık testine tabi tutulan kursiyer aday hakem olarak anılacağı en az 6 ay en fazla 2 sezonluk stajerlik dönemi başlar. c klasman olarak anılan 3. lig hakemliğinin de alt kategorisi olan il hakemliği sadece bulunduğu şehirde icra edilen amatör müsabakalrda orta yada yardımcı hakem olarak görev alır.

    yukarıda anlattığım üzere gayet zor ve meşakkatli bir eğitim süreci geçiren amatör hakemler sürekli kendilerini geliştirip üst klasmanlarda yer almayı amaçlarlar. bunun sonucunda gayet zevkli geçen müsabakalar içeren amatör ligler en güvenli ve hatasız maç çıkarmak isteyen hakemler tarafından yönetilirler. burada takımların tutumları hakemlerin de dahil olduğu güruh olan insan ırkının psikolojisi direkt olarak etkendir. ve seyirci olarak addedilen, futbol oyun kurallarının 12 den teşkil olduğundan da habersiz diğer bir guruh tarafından da her zaman hakir görülürler. bacasız sanayi olarak anılan futbol sektörü, her zaman popüler olanın yanında olan vefasız bir oluşumdur. amatör hakemler de bu kategorinin en altındadırlar.
  • futbolda en çok dayak yiyen kişilerdir. genelde jandarma yahut polis alır bunları futbolcuların/taraftarın elinden.
  • (bkz: murat özcan)
  • zor iştir. gerçekten sabır gerektirir, hayattan feragat etmeyi gerektirir. sadece üst ligleri takip edenler sezonu 34 haftadan ibaret zannederler ancak 45 haftayı geçtiği olur. hele bir de yukarıyı hedefleyen biriyseniz ister istemez iş,ev,hakemlik dışında birşeyiniz kalmaz. haftanın iki günü antreman vardır. akşam işter çıkar bir dünya yol gider antrenman yaparsın. en az iki haftada bir eğitim için çağırılırsınız. akşama kadar işyerinde dolmuş olan kafaya kurallardaki ince değişiklikler veya uygulamalarda dikkat edilmesi gerekenleri doldurmaya çalışırsın. haftasonu kesinlikle çalışılmayan bir işyerin olmak zorundadır çünkü maçlar cumartesi veya pazar, hatta iki güne birden saat farketmeksizin gelebilir ve tebliğ edildikten sonra geri iade durumu gibi birşey sadece zaruri durumlarda kabul görür. öyleki sezon bitmeye yaklaşmışsa aynı sahada sadece orta sıraları ilgilendiren maçlar denk düşüp, siz de önceki hafta oynanan maçta 7.9 vb. bir not almışsanız aynı gün hiç nefes almadan 4 (yazıyla dört) maça çıkarsınız. bazen şampiyonluk, bazen küme düşmemek için oynayan takımlara karşı sahada bulursunuz kendinizi. maç saat 15:00 gibi verilse sizin bütün boş gününüz ölür. istanbul gibi bir metroköyde yaşıyorusunuzdur. istanbulda saha kıtlığı vardır ve aynı gün aynı sahaya maçlarınız gündüz verilmek zorundadır(henüz bu sene yeterli ışıklandırması olan sahalara gece maçları için izin verildi). sizin veya diğer iki hakem arkadaşınızın (amatörde dördüncü hakem yoktur) aracı yoksa küllüm yandınız demektir. kurtköy, ömerli, şile, riva alemdağ gibi yerlere gitmeniz gerektiğinde maçtan evden çok çok erken çıkmanız ve yolara düşmeniz gerekir. türkiyede malesef insanlar hala görüntüsüne göre not almakta olduğundan maça takım elbise ile gitmeniz gerekir ve sırtınızda bavul (çanta değil) vardır. çünkü içine kısa kollu ve uzun kollu olmak üzere minimum 3 renk forma, krampon, terlik, havlu(çoğu sahada duş olmadığından bazen almıyorum yanıma, ağırlıktan tasarruf) kural kitabı, yardımcı hakem ve dördüncü hakem işbirliği kitabı, müsabaka ile ilgili evrakların olduğu klasör, düdük, kart,bayrak vb. malzemeler koyarsınız. maçtan en az 1-1,5 saat önce sahaya varırsınız ki ısınma, maça hazırlık, memorandum, takımların ve sahanın kontrolü gibi işler için zaman yetsin. maça çıkarsınız zaten kimse sizi beğenmez. ne isaya ne musaya derler ya o hesap. beş dakika önce penaltı verdiğiniz takımın hocası taç atışında yanlış karar verdiğinizi düşündüğü için 5-0 öndeyken delirebilir. oyuncular zaten tümden sıkıntı. top oynadım bende ama hiç aşırı uçta bir adam olmadım. hakemi aldattığım oldu belki ama abuk subuk konuşmak gibi bir derdim hiç olmadı yani. zaten ilk yarı bitmeden beyne giden oksijen kesildiğinden verdikleri tepkileri tahmin edemezsiniz. kuralların ne olduğundan iste zaten çoğunun haberi yok. adamın giysi, gereç veya teçhizatında değiştirmesi gereken birşey var, sanki evde salondan mutfağa girer gibi çıkıyor sahanın dışına, sarısı varsa ikinci sarı kart ver ihraç. sonra vay arkadaş hakem yaktı bizi. arkadaş ben orda o kuralı uygulamasam zaten birkaç hafta sonra sen olayın suyunu çıkartacaksın. mahalle maçından farkı kalmayacak. onu da geçtim gözlemci siyah-beyaz hata diyecek kitleyecek. gözlemciniz şanslıysanız kuralları uyguladığınız için size notu doğru dürüst verecek. yoksa zaten emeğiniz komple çöp. sen maçı elinde tutmak için uğraş, oyuncular sahada kalsın diye ototrite kurmaya çabala, oyuınun hızın kesilmesin diye risk al vs vs. başıma geldiğinden biliyorum böyle bir maç sonunda ne benim ne yardımcıların görmediği, hatırlamadığı bir olayı (bir oyucu başka bir oyucuya tekme atmış ama hiç tekme yiyenden de, takım arkadaşlarında da ses çıkmamış ne enteresan dimi) söyleyip 7.9 not verip konuşmadan küfür edebilir size. bu kadar çaba sonunda bir üst seviye olan bölgesel hakemlik için uğraşırken son iki, üç hafta torpil telefonları filan derken listede ilk sıralardayken bir anda fasulyeden adama dönüşebilirsiniz. ama hakemler arasında çok azında yakalayabildiğiniz dosluğu, bir işiniz düştüğünde siz anlamadan yardım eden arkadaşlarınızı, onlarla aynı sahaya çıkıp maç yönetmenin keyfini, antreman ve semine sonraları gidilen akşam gezmelerini, ortak sohbetlerinizi bırakamazsınız. seversiniz bu işi. vücudunuz iş temposunun arasına sokmaya çalıştığınız bu aktiviteler yüzünden biter, kafa yorgunluğunuz sizi mahveder ama gönlünüz hep o yeşil sahalardadır. hiçbir meslekte yoktur gel sende bu işi yap diyen, katıl buraya diyen ama hakeme gidin sorun hemen gel der size. gel sende hakem ol.
hesabın var mı? giriş yap