*

  • indirgenemez karmasiklik, bilinçli tasarım fikrini savunanlarca *, tek bir temel görevi yerine getirmek için meydana gelmiş ve her biri bütünün işleyişinde kritik önemi haiz, karşılıklı etkileşim halindeki bileşenlerden oluşan sistemleri tanımlamak için kullanılır. öyle ki, bu bileşenlerden herhangi birinin eksikliği sistemin tümden iş göremez hale gelmesine sebep olmaktadır.

    bt savunucuları bu tür karmaşıklığa sahip organ ya da sistemlerin bileşenlerin ancak bir bütün halinde seçilimde avantaj sağlayabilecek bir niteliği öne çıkardaklarını, dolayısıyla da evrimin açıkladığı gibi yavaş yavaş, ufak değişikliklerle oluşamayacaklarını iddia etmektedirler. onlara göre böyle sistemlerin ortaya çıkması ancak bir hedefe doğru, belirli bir yönde evrilmekle mümkündür ve bu ancak akıllı bir tasarımcı ile açıklanabilinir.

    klasik olarak kullanılan örnek omurgalı canlıların gözleridir. göz, retinasından, merceğine, sinirlerin ve kan damarlarının yerleşim ve konumlarından onu dolduran sıvıya kadar, her biri sistemin çalışabilmesi için zaruri bileşenlerden oluşmuştur. retinanın evrimi, ya da merceğin oluşumunun tek başına seçilimde bir avantaj sağlaması düşünülemez; göz ancak bütün parçaları ile birlikte ortaya çıkarsa bir avantaj sağlayabilir ve bu da doğal seçilimle açıklanamaz denmektedir.

    yine klasikleşmiş başka bir örnek bakterilerin hareket etmekte kullandıkları kamçıcıklarıdır*. bt fikrine gönül vermişler, işlevini görebilmesi kırk kadar proteinin bir arada çalışmasına bağlı olan bu sistemin doğal seçilimle evrilerek oluştuğu fikrine sıcak bakmamakta - sıcak bakmak bir yana, bunu imkansız görmekte; bahsi geçen proteinlerden herhangi birinin eksikliğinin kamçıcığı anlamsız kılacağını, dolayısıyla da kamçıcığın evrim teorisyenlerinin iddia ettikleri gibi bir seçilim baskısı ile meydana gelmiş olamayacağını iddia etmektedirler.
  • indirgenemez karmaşıklık olgusunu örneklemede kullanılan organ ve sistemlerin nasıl oluşabileceğini açıklamaya çalışan karşı argümanlar mevcuttur. yukarda örneklenen kamçıcık da dahil bir çok indirgenemez karmaşıklıkta sistemin nasıl oluşabileceğine dair yollar ve bu yollara deliller gösterilmiştir. örneğin kısmi yerdeğiştirme bunlardan biridir.

    sonradan bir araya gelerek karmaşık sistemler meydana getiren bileşenlerin önceleri başka görevlerle, başka avantajlar sağladıkları için ortaya çıkmaları da oldukça sık rastlanan bir durumdur. misal kulağımızda bulunan ve her biri bir diğerine hesaplanmışcasına iyi uyan üç kemik - örs, çekiç ve üzengi - indirgenemez karmaşıklığa argüman olmamışlardır zira bu kemiklerin çok erken atalarımızdan itibaren varoldukları ve başka amaçlara hizmet ettikleri bilinmektedir.
  • bt savunucularının gösterdikleri argümanları yanlışlamak mümkün olabilir. öte yandan bana kalırsa indirgenemez karmaşıklık kavramının biyolojiye uygulanmasında, gösterilen argümanlar dışında - kimi zaman bu argümanların yanlışlanması aşamasında da ortaya çıkan - daha temel, daha kavramsal bir hata sözkonusudur.

    insan soyutlayarak düşünme eğilimindedir. ellerimizde kaç parmak olduğunu sorulduğunda parmaklarımızı vucudumuzun geri kalanından soyutlayarak düşünürüz. aynı şeyi bir bakterinin kamçısını ya da bir memelinin gözünü düşünürken de yaparız. oysa hem parmaklar, hem kamçı hem de gözler daha büyük bir organizasyonun parçasıdırlar ve biz onları çevrelerinden soyutlayarak hayal edebildiğimiz için ayrı birer sistemmiş gibi görünürler - oysa elden ayrılmış parmakların ya da kafatasından çıkartılmış gözlerin herhangi bir işlevi yoktur. göz mesela, "iş gören" bir sistem oluşunu vucudumuzun bir parçası olmasına borçludur.

    gözün bir işlevsel bir organ olabilmesi sadece retina, göz merceği, damar ve sinir ağları ile açıklanamaz. ortalama bir insanda beynin hemen hemen çeyreği gözden gelen sinyalleri algılama, anlamlandırma ve yorumlama ile uğraşmaktadır. göz sinirleri anatomik olarak beynin bir parçası olarak düşünülürler. beyin olmadan gözün hiç bir işlevi dolayısıyla da karmaşıklığı yoktur. benzer bir şekilde ince uzun retina hücreleri enerji gereksinmelerini sadece glikoz yakarak karşılayabilirler. onları oksijen ve glikozla besleyen kan, kalp ve dolaşım sistemi olmadan karmaşıklıklarına atfedilen işlevlerini yerine getiremezler. yine yıkılan glikoz artıklarının kandan temizlenmesi, gözün faaliyetini devam ettirebilmesi için aminoasit ve vitaminlerle sürekli beslenmesi gerekmektedir. karaciğer ve böbrekler olmadan bu da mümkün değildir. tüm bu maddelerin vucuda alınması ve kullanılmadan önce işlenmesini sağlayan sindirim sistemi, bedenin dengesinden sorumlu hormonal sistem ve tüm bu sistemler arasındaki koordinasyonu sağlayan sinir sistemi de gözün karmaşık faaliyetlerini yerine getirebilmesi için gereklidirler. yani aslında gözü "tek başına karmaşık bir işi yapan ve her bir bileşeni bu işin yapılabilmesinden kritik önemi haiz bir sistem" olarak düşünmek ve dolayısıyla da ona indirgenemez karmaşıklık niteliğini atfetmek hatalı olabilir.
    aslında indirgenemez karmaşık olan belki de tüm bedenin kendisidir.

    öte yandan bedenin de tek başına varolduğunu düşünemeyiz. tüm varlıkları birbirlerinden ayırarak soyutlamak yine bizim düşünce sistematiğimizin bir paçasıdır. oysa canlılar tek başlarına değil bir ekosistem içerisinde, kendilerine besin olan ve kendilerinin besini oldukları canlılarla birlikte yaşarlar. insanı ya da bir gorili, timsahı, kuşu, balığı, planktonu tek başına ele almak, her birini birer sistemlermiş gibi değerlendirmek, işlemekte olan süreci kavrama bağlamında hatalı olabilir. bir kurbağanın nasıl yaşadığını, uzağa zıplayan kurbağaların neden seçilim baskısı altında kalarak seçilebileceklerini, ya da çıplak bir gezegende neden kurbağaların oluştuğun tek başına kavrayamazsınız. dolayısıyla aslında bir sistem olan ve indirgenemezlik ile nitelenmesi gereken canlılar değil belki de ekolojik sistemlerdir.

    şüphesiz ekolojik sistemler de çevresel koşullardan çokça etkilenmişlerdir. tür içi çeşitlenmelerin çokça çevresel koşulların değişmesi sonucunda oluştuğu, çevresel koşulların ekosistemleri şekillendirmekte önemli bir etken olduğu bilinçli tasarımcılar tarafından da kabul edilebilir. tektonik hareketlerden güneş patlamalarına, mevsim döngülerinden kimyasal etkileşimlere kadar bir çok şey, seçilimin kavranmasında, doğallığın anlaşılmasında etkin olabilir. hatta o kadar ki çevresel koşullarla ekosistemler arasındaki karşılıklı etkileşimi bir arada "birbirlerinden ayrılınca işlevini yerine getirmekten uzaklaşan bir sistemin bileşenleri" olarak tanımlamamız bile mümkün olabilir.
  • bilinçli tasarım savunucularının yaptığı temel olarak şudur:

    dünya'yı aldım, ekosistemlerden oluşmuş bir gezegene indirgedim. ekosistemleri aldım bir arada yaşayan türlere indirgedim. türleri aldım bir arada çalışan sistemlere indirgedim. sistemlere baktım; bunlardan bazılarının indirgenemeyecek kadar karmaşık olduklarını düşündüm. böylesine karmaşık ve indirgenemez sistemlerin doğal seçilimle adım adım evrildiğine inanmayı uygun bulmuyorum. işin içerisinde bir yerlerde bir tasarım olduğunu kabul etsek her şeyi açıklamak daha kolay olurdu.

    nacizhane demeye çalıştığım ise şudur:
    evrim bütünselci (holistik) bir süreçtir. oksijenli solunumun evrimini fotosentez yapan canlılardan ayrık olarak kavrama imkanı nasıl yoksa, gözün, kamçının, mitokondrinin evrimini de süreç içerisinden cımbızla çıkartıp anlama imkanı olmayabilir. evrimi indirgenmiş sistemlere uygulamaya çalışmak, süreçleri sonuçlarına bakarak kavramaya çalışmak kadar behude bir çabadır; yapmamak gerekir.
  • tek tek incelendiğinde anlam/işlev/kullanım alanı muhteviyatına sahip gibi görülen parçaların, bütünden gayrı kaldığında işlemez bir hale geleceğini savunuyor.

    akıllı tasarımcı bir ise, her şey bire ulaşmakla manen "1" oluyor.

    o bir olmadan her şey eksik ve iş göremez raporlu. mekanizmanın dişlileri küçük küçük kanayan diş etleri yüzünden takma dişe dönüşüyorlar.

    bu durumda ne oluyor ? lokalize tanrılar meydana geliyor. parçalarının kontrolüne sahip veya sırf bu kullanım alanı kendisine "bir" tarafından tahsis edilmiş minik tanrılar, sayaçları son rakamını gösterene dek işlevlerini yerine getiriyorlar. sonra evrileceği tarih aralığının başında, üstüne düşen son vazifenin bilinciyle başkalaşıyor ve başka bir sürecin parçası oluyorlar. doğal çevrim, çevrimiçinin kaosunu yaratıyor. ama her kaos karmaşa değildir, açıklanamaz sanılan da aslında çok açıklanabilir, çok mantıklı bir şey. her şeyin bire evrildiği, bire döndüğüdür.
  • insan gozu'nun indirgenemez karma$ik bir yapi oldugunu savunanlarin argumanlarini richard dawkins the blind watchmaker'da bir guzel curutmektedir. $imdikinin %5 kapasitesi ile cali$an bir goz, hic goze sahip olmamaktan cok daha avantajlidir. %20'lik bir goz %5'lik bir goze gore avantajlidir. goz bu $ekilde evrim gecirerek gunumuzdeki karma$ikligina ula$mi$tir. burada onemli olan kavram birikimli secilimdir.

    peki %5'lik bir goz nasil olabilir? i$igi algilama yetisiyle uzaktan yakindan ilgisi olmayan bir tur du$unelim. bu turun bazi uyelerinin gecirdigi bir mutasyon ya da bir eksaptasyon sonucunda kafasinda minik bir perde olu$abilecegini ve bu perdeden gecen i$inlarin duyumsanabildigini varsayalim. bu varsayim evrim surecinde olamaycak bir $ey degildir, ayni zamanda pek karma$ik da degildir. bu perde sayesinde bireyler ortamda sadece i$ik olup olmadigini ve belki de $iddetini duyumsayabileceklerdir. bu ozellik, turun diger uyeleri uzerinde oldukca bariz bir avantaj saglar. bu goze sahip bireyler daha ba$arili olur ve genlerini cocuklarina aktarirlar. boylelikle bu %5'lik goz siradan bir ozellik olur. %10'luk gozde i$igi algilamanin ustune bir de renkleri algilama eklendigini du$unelim. bu da kesinlikle bir avantajdir ve sonraki nesillere aktarilir. cok cok kucuk geli$imler bile, ornegin gozun az i$ikta gorme yetisindeki ufak bir arti$ bile avlanmada ve ya$am-olum durumlarinda ufak bir avantaj saglayacaktir, ve bu ufak avantaj bireyin ya$amini surdurmesini saglamaya yetebilir. insan gozunun $u anda sahip oldugu karma$ikliga sifirdan gelmi$ olabilecegini (birikimli secilim ile ve milyonlarca yilda) kurgulamakta pek de zorluk oldugunu du$unmuyorum.

    gozun indergenemez karma$iklikta oldugunu savunanlar evrimin birikimli secilim ile ilerledigini ve soz konusu olan (ve insan aklinin hayal etmekte zorlandigi) zaman araliginin fazlaligini goz ardi ediyorlar diye du$unuyorum.
  • belki de "nasıl indirgeneceğini bir türlü bulamadığım karmaşıklık" diye isimlendirilmesi gereken kavram. karmakarışık bir organın basit parçalara indirgenip indirgenemeyeceğini tartışmadan önce çok daha basit bir şeyin farkına varmalıyız:

    1. eskiden karmaşık sistemler yoktu.
    2. şimdi var.
    3. demek ki bunlar oluşabiliyor.

    şimdi diyelim ki bilimsel yasalarımız numara 3 ile çelişiyor olsun. bu durumda bunun açıklaması din kültürü ve ahlak bilgisinde mi aranmalıdır, yoksa gözleme dayanan, yanlışlanabilir ve öngörü yapabilen -yani kafirlik devegüreşinde evrimden aşağı kalmayan- başka bir teoride mi?
  • bilim ve felsefi kavramların birbirileriyle yüzgöz, senli benli olmadan geçinebilecekleri kavram/fikir. pozitif bilimci kimligi olan bir insan önerme olarak diyebilirki "indirgenemez karmasiklik kümesine dahil olabilecek tek kavram noktadır". böyle bir cümle doğrulanabilir, yanlışlanabilir bilimsel bir önermedir. öte yandan dini kimliği olan bir insan fikir olarak diyebilirki "indirgenemez karmasiklik tanrının bir sıfatıdır". bu cümle doğrulanabilir, yanlışlanabilir olmadan kişinin kendi ve felsefi kaynaklarından beslenen bir düşüncedir.
    bilgisayar kavramını örnek olarak verirsek bir noktada diyebiliriz ki "bilgisayar bilinçli bir tasarımın ürünüdür"*. ses kartı, işlemci, ekran kartı gibi parçalar için herbiri tek başına bilgisayar denen meretten bağımsız düşünüldüğünde anlamsız olacağından indirgenemez karmasiklik tanım olarak kullanılabilir. sonra bt savunan biri çıkıp soyle diyebilir: " bakın bilgisayarı oluşturan parçalar tek başlarına bilgisayarı açıklamak için yetersiz. bilgisayarı daha küçük parçalari ile tanımlayamam*. bu nedenle bilgisayar bilinçli bir tasarımın ürüdür."
    peki fraktal boyutu bir alt kata indirgesek? mantık devreleri ve transistörler bilgisayarın temelidir. bilgisayar teknolojisinin gelişimi sürecinde gerçekleştirilmesi istenilen işlemleri (gereksinimleri) en iyi şekilde karşılayan devre planı ayakta kalmış sonraki donanımlarda kullanılmıştır. ilk bilgisayarlardaki basit devre elemanları hep bir arada, kullanıcı taraflı seçilim sonucu "evrimleşmişlerdir". ve diyebilirizki günümüzdeki sound blaster ses kartları, bilgisayar bütünü dışında anlamsız olarak nitelendirilebilecek ayrıntılı aletler olsada bir zamanlar "bip" dışında ses üretemeyen devre üniteleri idiler.sonra sonra yeni devreler (biliçli yada biliçsiz şekilde) üretildi, daha canavar oyunlar piyasaya sürüldü, koşullardaki gereksinimleri arttı ve gece oynarken, sesle odumuzu hoplatan veya mp3lerle çılgın attıran* ses kartları oluştu.
    kısaca kişisel olarak diyecegim odurki: sistem, onu oluşturan parçalardan daha fazlasıdır ve/fakat indirgenemez karmasiklik bu noktada sitemin açıklanmasında bilimsel ve felsefi olarak hiçbir katkı sağlamayan bir kaçış noktasıdır *.
  • u bir evrensel turing makinesi, p tüm duran programların kümesi olsun. x elemanıdır p olmak üzere -diğer bir deyişle x bir program-, |x| x programının uzunluğunu göstersin.

    2^(-|x|)'in tüm duran programlar üzerinden toplamını alalım. (p üzerinde toplam)

    elde ettiğimiz bu sayıya babayı indirgersin karmaşıklık denir. bu veri kümesi sıkıştırılamaz bile..

    biyolojide de indirgemeciliğin eninde sonunda sonunun geleceğini, çoğullaşmanın beklenebileceğini ve uzman doğabilimcilerin tekrar araştırmalarda lider konuma geleceğini söyleyen bilim adamları vardır. *
hesabın var mı? giriş yap