• haftasonunu büyükada'da geçirdikten sonra kesinlikle katıldığım önerme. evden çıkmadan geçirdiğimiz sessiz sakin, huzurlu bir cumartesi günü ve gecesinden sonra pazar günü aşağı inince gördüklerime ciddi ciddi inanamadım. böyle bir istila olamaz. çocukluğumdan beri neredeyse her sene yazını kışını gördüğüm, tonla anı biriktirdiğim, istanbul'un rant uğruna heba edilmeden güzel kalmayı başarmış belki de son bölgesinin war of the worlds setine dönüşmesi içimi acıttı.

    büyükadada'da pazar öğleden sonrası için gözlemlerim:

    - çarşı ve sahil kesiminde metrekareye 2 insan düşecek bir kalabalık var ve bunun abartmıyorum 2/3'ü arap turist
    - profil genellikle 3-4 çocuklu, bebek arabalı, kucakta ağlaşan çocuk taşımalı geniş aileler ya da parmak arası terlikle 3-5 erkek birden gezen sap ekipler
    - herkesin elinde fosforlu mavili, pembeli, sıvı sabun renginde abuk sabuk dondurmalar. (ne kadar absürt bir manzara olduğunu anlamak için göt göte duran ve delicesine dondurma yalayan 500 insan düşünün)
    - yerler çöp. çocuklar cips yiyip paketini rahatlıkla yere bırakıyor ve kimsenin umurunda değil.
    - meydandaki 10 metrekarelik çimene bile altı aile oturmuş.
    - anneler çocukları resmen çarşının içindeki ağaç diplerine işetiyorlar.
    - faytonlar yol ortasında durmak mecburiyetinde kalıyor. sokakların ortasında yürüyüp atlara dokunmaya falan çalışıyorlar. zavallı hayvanlar stresten kafayı yemiş.

    en çok dikkatimi çekense, arap ırkının doğayla uzaktan yakından bağının olmadığını net bir şekilde görmem oldu. adalar'a gitmenin bizim için mantığı nedir? iki ağaç göreyim, çime yatayım, bisiklete bineyim, gaza gelirsem denize gireyim, kafa dinleyeyim, kendimle biraz baş başa kalayım vs değil midir? hangimiz salak mado dondurması yiyip alışveriş yapmaya gidiyoruz? bu adamların kültürünün bana en garip gelen kısmı bu işte. aşağısı zombieland'e bağlamışken yukarılardaki mesire yerlerinde sadece türkler var, bisiklete sadece türkler biniyor, denize sadece türkler giriyor. bunlarsa sadece dondurma yalayıp, yemek yiyip, hediyelik eşya alıp, kaldırımlara oturup geri dönüyorlar. adamlar ülkelerinde sadece bunlar yapılabildiği için net bir şekilde beton, alışveriş ve kalabalık seviyor. dışa dönük ve değişime açık olmadıkları için de büyükada'ya bile gitseler 15 dakika yürüp çimende deniz manzarasına karşı oturmak yerine çarşıda kaldırıma oturup orada yemek yiyorlar (ki gerçekten yanlarında getirdikleri örtüyü kaldırıma serip yiyen aileler gördüm).

    bu insanları arap oldukları için aşağılamıyorum. kaba, görgüsüz, tüketimden başka bir eğlence bilmeyen, doğaya sırt çevirmiş, tembel ve aşırı konformist bir topluluk oldukları için aşağılıyorum. ırkçılıkla salaklığa tahammül edememek farklı şeyler. zaten belirli bir seviyede olanların bu gerizekalılığın içine dahil olmadığından eminim. bunlar dışındaki bir insanın şu ortamda eğlenebilmesi, mutlu olabilmesi cidden imkansız. şehir insanının et yemenin, kitleler içinde yaşamanın, çocuk yaparak çoğalmanın, para kazanıp harcama döngüsünün vs gerekliliğini sorguladığı bir çağda adamlar bir asır geriden geliyor. bu insanlar köylü değil, kendilerine medeniyet ulaşmamış değil. paraları var ki 6 kişi türkiye'ye tatile gelebiliyorlar. çocukların elinde tablet var. erkekler yarım yamalak ingilizce bile konuşabiliyor. o nedenle içinde bulundukları yozluğu koşullarla, imkansızlıklarla ya da yoksullukla açıklamanın mantığı yok. yozluk koca bir halkın kültürüne dönüşmüş durumda. acı ama durum bundan ibaret.

    kısacası, insan kendi çomarına bile zor tahammül ederken istilacı yaşam formlarından üstün bir zeka gösteremeyen bu kadar yabancıyı bu kadar göz bebeği bir yerde görmeyi kaldıramıyor dostlar.
  • istanbul adalar'ın ingilizlerce istila edilmesi halinde bu kadar dırdır etmeyecek ırkçı orospu çocuklarına dert olmuş olay.
  • bölge halkını bilmem ama bölge esnafının yüzünü güldüren durumdur.
  • çekirge sürüsü ile ayni sosyolojik yapıya sahip topluluk. yemek yemek daha çok yemek.
  • ilk entry 2016'da girilmiş.

    müsterih ol kardeşim; biz o sorunu hallettik. arap kardeşlerimiz artık vatandaşlık bağıyla, en az senin benim kadar türkler. bir yanda mülteci statüsü, öte yanda 250 bin dalırs. o iş kolayyyy!
  • katıldığım önerme olmakla birlikte ben özellikle fotograf çekme örgütüne dahil olanlarına ekstra bir ayar olmuş durumdayım.

    birer ikişer kişi gezmiyorlar, vapurdan inip sürü halinde geziniyorlar. küçücük daracık sokaklar bu sürülerle doluyor.

    sürü demişken, koyun sürüsü bile yaz günü dinlenmek istediğinde bir kenara ağaç altına toplanıp orda yatar bekler. bunlar her iki tarafta kaldırım olmasına rağmen hem kaldırımı hem tüm yolu kapatacak şekilde bekliyorlar. geç gecebilirsen aralarından. telefonla sipariş veremediğim seyleri almak için merkeze indiğimde her seferinde benzer manzaralar oluyor.

    plajlarda sürekli arapça şarkılar calmasını, kulağıma gelen konuşmaların çoğunun arapça olmasını kısaca arapların her yeri istila etmesini artık geçtim de şu fotoğraf çekme terörü nedir yani?

    biri yolun ortasına oturmuş ya da yatmış 20-30 metre ilerisindeki arkadaşlarının fotoğrafını çeker. diğeri yolun ortasında garip garip yürürken diğeri ona tiktok videosu çeker. biri adaya uzaydan inmişcesine her gördüğü şeyin fotoğrafını çekmek ister.

    yahu fotoğrafını da videonu da çek, banane. ama tüm bu saçmalalıkları adadaki tüm insanların en sık kullandığı sokakta yapmak zorunda mısın? hadi yapıyorsun yoldan insanlar geçerken bir ara ver sonra devam et. ben senin kimbilir nerelerde paylasacağın fotoğrafta ya da videoda görünmek zorunda mıyım?

    hele bir de hafta sonu ise... evden çıkıp merkeze yürümek yaklaşık 10 dakika. ve o an bu eylem mini bir beceri oyununa dönüşüyor. "acaba ondortelliuc merkeze yolu kapamış arap kafilelerin içinden geçerek, hiç bir fotoğraf karesine girmeden ulaşabilecek mi?"
  • günübirlikçi keko popülasyonu ile kafa kafayadır. topunun begonville maymun maymun poz verme çabasına sokayım huzurlarınızda. insanlar balkonlarında otururken bile evleri çekip bir de "gaç paradır la bu?" diye bağıra bağıra konuşuyor hayvanlar. iğrenç müzikleri de cabası.
  • adadaki esnaf da degisti bu arada, cocukken gece 3-4e kadar dısarda takılırdım bilirdik ki esnaf yanımızda durur. simdi gunduz vakti bile dısarıda durmanın keyfi yok.

    adaya o starbucks’ı actırmayacaktık.
  • aşırı muhaliflikle ilgisi yok bu başlıkta yazılanların.

    çocukluğum adada geçti, anneannem ve dedemin kabirleri orada, yarım asırdan fazladır orada yaşayan akrabalarım var. bizim çocukluğumuzda da araplar gelirdi ama profil farklıydı. kalbur üstü araplardı ve esnafın sezonda yüzünü güldürürlerdi. kaldıkları otellerden tut yemek yedikleri yerler lükstü, sokaklarda primatlık yapan kişiler değildi. şimdi resmen istila edilmiş durumda adalar. 2 yıldır kabristana ziyarete gidemiyorum. motor iskeleleri karınca yuvası gibi. kendimi adanın sokaklarında eskisi gibi güvende hissetmiyorum ve hiçbir akrabam da eskisi kadar güvende oturamıyor evlerinde.
  • iki kelime ile aşırı yalaka kitlenin rahatsız olmadığı istila durumlarından bir tanesi. insanların tepki gösterdiği şey arapların turizm için ülkemize gelmesi değil hükümetin basiretsiz dış politikalarının yüzünden başka ülkelere vize alamayan vasıfsız leş arap vatandaşlarının ülkenin sahibi kesilmesi.
    sen git malta adalarında tatil yap bakalım oraya gelen arap bu arap mı?
    bütçesi kültürü olan arap bile bizim ülkedeki leş araplar yüzünden tatil için ülkemizi değil yunan adaları ı tercih ediyor.
hesabın var mı? giriş yap