• mangal bulamayan apartman insanı için patlıcanları yanıltıcı yöntemler de mevcuttur. fırın tepsisi üzerine bütün halinde yerleştirilen patlıcanlar, fırında aheste aheste pişerken közde yatıyormuşçasına kıvama gelirler. evi hafiften yanık kokutan bi eylem olsa da, közde patlıcan özlemi çeken şehir insanını tamamen avutabilecek bir lezzettir bu. kabukları soyulduktan sonra artık yoğurtlanır mı, içine domates mi doğranır, yoksa hafif tuz serpilip bol zeytinyağı ile mi yenir tamamen kişisel zevklere kalmıştır. fırın versiyonununa alternatif olarak küçük tüp üzerine konan metal plaka benzeri nesnenin üzerinde patlıcanları arasıra çevirmek suretiyle suni közleme yapmak da denenebilir.
  • yaninda sarimsakli yourt olmadan gitmeyen yiyecek
  • kaymaklı bir versiyonu ve kaymaklı ve cevizli bir versiyonu da vardır. ikisi de süperdir.
  • bir alternatif olarak sicak sicakken kabugu cok parcalamamaya dikkat ederek bir tabaga alinir, ortadan ikiye acilip. icine bir parca tereyagi, tuz ve karabiber konur, baslangic olarak afiyetle yenir. ustune rende kasar gecmek olaya ayri bir hava da katabilir.
  • 'közlenmiş patlıcan' adı altında konserve misali raflarda yerini almıştır. cıvık, pelesenk, aslıyla alakasız bişiydir ki raflarda durmaya devam etsindir.
  • (bkz: ali nazik)
  • (bkz: sögürme)
  • mangal ateşi kıvama geldiğinde patlıcanlar ateşte kendinden geçirilir. yanarsa yalnız tad alamazsınız, az pişerse de ağızda kayış misali olur. hafiften suyunu bıraktığı vakit bu mürabek şey ben piştiiiim, oldum artık diye bağırıyor demektir. incitmeden son derece nazik hareketlerle sıcakken kabukları soyulur ki bu, o muhteşem tada varabilmek için yapılması gereken en pis işlemdir. ‘’iiiyy o kırmızı ojeli ellerle mi soyucaksın onları ’’ diyenlere ‘’buyur gel, ağzın değil elin işlesin’’ dediğinizde kımıldatmazlar kendilerini o ayrı. kabukları soyulan patlıcanlar keskin bıçak darbeleriyle isteğe uygun ebatlarda doğrandıktan sonra karma işlemi için derince bir kaba alınır. ama siz ‘’yok biz insanız, 4 kişiyiz, 2 kilo değil de, birkaç tane yeter’’ diyorsanız o zaman normal ebatlardaki bir servis tabağı da işinizi görebilir. doğranan patlıcanları farklı iki türde servise hazırlamak mümkündür.

    şöyle ki; sarmısaklı yoğurtla tüketilecekse patlıcanları tuz ve zeytinyağıyla karıştırdıktan sonra servis tabağına alıp, yoğurdu üzerine dökmek suretiyle, maydonoz ve gözümüzü okşasın, daha çok içine düşme isteği uyandırsın diye bir tutam kırmızı biberle süsleyip afiyetle yenebilir.

    ‘’hayır ben rakı masasında patlıcana yoğurdu layık görmem, ekşi isterim ekişiiii’’ şeklindeki nidaların sahiplerindenseniz eğer limon ( limon suyu değil sakın !, kensisinin suyu olmalı ), mümkünse kabuk soymaya üşenenlerin dövmekten beter ettikleri sarmısak, az miktarda sirke ve tuzla harmanlanan patlıcanları mucize eseri bulduğunuz ( yazdan beri gidilmeyen ve annenin bütün kap kacağı sanki bir daha hiç kullanılmayacakmış gibi kışlık eve götürdüğü bir evden bahsettiğimiz için mucize kelimesi ağız ucuna gelen kelimelerin %90 oranında yumuşatılmışıdır.) uygun bir tabağa alarak servis yapabilirsiniz. süse gerek yoktur. direk yenir. yalnız yerken tadını çıkarabilmek için tüm gün güneşin ılık rüzgarla yaptığı işbirliği sonucu kırmızı kırmızı olan yanaklarınızı daha fazla sızlatmasına izin vermemek için her şeye, herkese rağmen sırtınızı güneşe dönün.
hesabın var mı? giriş yap