• daha okumadan aklimi bir çok soruyla kurcalayan kitap olmustur. çünkü bence kitap daha temelinden çok yanlis. hakkinda yazilan yazilara göre, kitap 'akraba tecavüzüne maruza kalmis minikler-çocuklar ve genç kadinlar' i anlatiyor. ama kendisi ensesti konu aldigini savunmus. halbuki bu ensest degil tecavüzdür. enseste dahildir ama ensest daha genis bir kavram. bu açik ara tecavüze tekabül eder. safi ensestten bahsedebilmesi için isin diger kismini yani, gönüllü bir sekilde yapilan yakina akraba iliskileri ve evlilikleri de ele almasi gerekir. ki bu da türkiyede çok fazla. kardesini dogurmak çok güzel bir isim olmus, kitabin konusu açisindan. ama ele alinan gerçek ensest degil, yakin akraba tecavüzüdür. tabi anlatilanlardan ve yazarin iddalarindan yola çıkarak söylüyorum bunu.
  • türkiye'de ensest gerçeğini gösteren kitap içeriğinde bulunan aşağıdaki ifadeler kan donduruyor.

    - "hakim bey, bahçenize diktiğiniz ağacın ilk meyvesini başkasına verir misiniz?"

    - "babanın ihtiyacını gider, ne olur, bak bize zarar verecek."

    - "abindir ne olur, evlenene kadar yapmak zorundasın".

    - baba oğluna cinsel istismar uygularken anne, "biraz daha dayan, ne olacak ki?" diyordu.
  • herkesin bildiği fakat bilmezlikten geldiği sorunu tüm gerçekliğiyle aktarmış tebrikler.
  • sarsıcı bir isimle, sarsıcı gerçek vakalarda sunulmuş kitap...

    bu platformda yazdığım bir entry üzerine ulaştı büşra hanım bana. anlattığım bir vaka hakkında konuştuk. belki bir saatten fazla... ikimiz için de zor bir konuşmaydı. samimiyetini, iyi niyetini anlamamak imkansızdı. bu konuda başka çalışmaları da var ve amacının prim yapmak olmasını geçin, ciddi bir tepki ile de karşılaşmayı göze alarak bu işe girdiğini düşünüyorum. süreç içerisinde yaşadığı zorlukları anlattığı kadarıyla biliyorum.

    ama şunu da biliyorum ki konuşmak normalleştirmek değil asla. tam aksine farkındalık yaratmak adına gerekli. bir öğrencimin şu sözünü asla unutmam: "ben, her kızın babası ile bunları yaşamak zorunda olduğunu, sadece konuşmanın ayıp olduğunu sanıyordum."

    çocukluğumda, ensest diye bir şeyin olduğunu tv. programlarında öğrendim. lise yıllarımda ise iris galey adında bir yazarın babam öldüğünde ağlamadım adlı kitabını okuduğumda, hem okuduklarıma inanamadım, hem de farkındalıkla açtım gözlerimi. evet, psikolojim çok da olumlu etkilenmedi bu bilgiden ama, tacize maruz kalan biri olsaydım, uyanışım gerçekleşecekti. yıllar sonra bir öğretmen olduğumda, bu konuda direkt yardımcı olmaktan imtina etsem de, işaretleri okumayı öğrendim. gerekli yerlere nasıl bilgi verileceğini, çocuğa ilk nasıl yaklaşılacağını, neler yapılmaması gerektiğini...

    bu konuşuldukça anneler de çocuklar da bilinçlenecek. mevzuya uyanacak. kadınlar meslek sahibi olmak, sapık bir kocanın eline bakmamak, yavrusunu teslim etmemek için çalışacak. bırakın, birileri bahsetsin. abisinden, babasından hamile kalan masum çocuklar bir de töre ikiyüzlülüğüne kurban gitmesin.

    tesekkürler büşra sanay... birilerinin cesur olması gerekiyordu. aldırma, devam.
  • muhteşem bir kitap. insanların görmek istemediği ama bu topraklarda çok fazla yaşanan gerçekleri tüm çıplaklığı ile anlatmış bir eser. kitabı aldım ama okurken gözümden yaş geldi. bazı yerlerde biz ne zaman bu kadar iğrençleşmiş insanlar olduk dedim. yazarın prim derdi olacağını zannetmiyorum zaten cnn türk'de haber spikerliği yapıyormuş. şeref yoksunu ve allah korkusu olmayan insanların neler yapabileceğine tanık oluyorsunuz. kitabın bana göre en vurucu sahnesi.

    " ben pipi sütü sevmiyorum"
    " bir baba denen şerefsiz kendi kızıyla ilişkisini haklı çıkarmak için nasılsa biriyle yapacak önce benle yapsın şeklinde."

    bu kitabı okumak için cidden psikolojiniz sağlam olmalı.
  • umarım ses getirir ve görmezden gelinen bu toplumsal probleme karşı duyarlılık artar
  • ayşe arman’la yaptığı röportaj hürriyet-ayşe arman-büşra sanay
  • kitabın adı beton gibi suratıma çarptı. düşünsene bir, pardon düşünme yada sizin ailede hiç olmaz böyle şeyler, hep başkalarında olur..

    vallahi herkesten iğrendim.
  • aşağıdaki linkten bbc türkçe röportajını görebilirsiniz yazarın;

    https://www.youtube.com/watch?v=_3dd6joigf0
  • öncelikle yazara teşekkür etmek istiyorum çünkü bizim gibi ülkelerde hasır altı edilen meselelerle uğraşmak kolay değil. eminim pek çok kez engel olmak isteyenler, vazgeçmesini telkin edenler, ayıplayanlar, eleştirenler olmuştur. o ise hiç aldırmadan bunu kitaplaştırmış ve tokat gibi çarpmış gerçekleri suratımıza.

    kitabı bir hafta sonu d&r da gördüm ve ilgimi çekti. eve geldiğimde araştırmak istediğimde imza günlerinin iptal edildiğini gördüm, hiç şaşırmadım. kitabı 12 gün gibi bir sürede bitirebildim. çünkü sindirmesi mümkün olmayan, aralıksız okunamayan yaşamlar var içinde. acılar var, dram var. çok ağır okuması.

    okuması bile bu kadar ağırsa yaşaması nasıldır? empati yapmak bile çok zor. bizim bunları görmek istemememiz, görmezden gelmemiz bu olayların yaşandığı gerçeğini değiştirmiyor ne yazık ki. mağdurlar hala mağdur, tecavüzcüler hala başka çocuklar için birer tehdit. yukarılarda bir yerde prim denmiş de prim böyle yapılmaz. eğer kitabın içinde bu bir hikaye olarak alınsaydı ve pornografik içerik barındırsaydı, detaylıca yaşananlar açıklansaydı, normalleştirilseydi, erotikleştirilseydi olabilirdi bu söylenen, tıpkı sen anlat karadeniz dizisindeki kadın şiddeti gibi bir hal alırdı o zaman.

    fakat bu kitap öyle değil. bir çok uzmanla, avukatla, psikologla, doktorla, hakimle, mağdurla vs. görüşmeler var. birebir anlatımlar var. dosyalar, dehşet verici ifadeler var. bu kitap fazlasıyla gerçek. birilerinin bunları deşmesi,farkındalık yaratması gerekiyor. mağdurların yardım alabileceğini, suçlu olmadığını, bunun sona erebileceğini bilmesi gerekiyor.

    yalnız bu kitapta bir nörologla yapılan görüşmede beyin tümörü yüzünden üvey kızına tacizde bulunan bir adam "şimdi bu adam suçlu mu?" şeklinde anlatılmış. yazar doktora "peki hastalıksa kadınlarda da var mı?" diyor ve doktor da maalesef karşılaştığım tüm olaylar erkeklere aitti, sanırım bizim kromozomlarla gelen bir şey tarzında bir cevap veriyor. bilim erkekleri aklamak için kullanılmış yine, yeniden. kitapta bu kısımdan inanılmaz derecede rahatsızlık duydum.

    bunun dışında okuması zor, ağır bir kitap. fakat hepimizin bu konuda bilinçlenmesi, işaretleri tanımayı öğrenmesi, karşılaşılırsa verilebilecek tepkileri az çok bilebilmesi, çocuklara mahremiyet eğitimini doğru verebilmesi, özellikle öğretmenlerin çocuklar için ne kadar hayati bir rolünün olduğunu fark edebilmesi gerekiyor.

    bonus olarak içinde pek çok kitap, araştırma ismi zikrediliyor. bir de "atlıkarınca" isimli film var mert fırat'ın oynadığı ilksen başarır'ın yönetmenliğini yaptığı. yönetmenin kitapta söylediği şeyler çok hoşuma gitti ve çok takdir ettim kendisini.

    ülkemizde bu konuda farkındalık yaratmaya çalışan herkese yürekten teşekkür ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap