*

  • bu dizeleri tespit eden hazret.

    zalimler el urup hep şemşir-i canrübâya
    kasdettiler serâpa evlâd-ı mustafâ'ya
    devran olup müsâit ol kavm-i bîhayâya
    islam dündü bîdâdî serhadd-i intihâya
    kimler eder tahammül ya rab bu iptilâya
    âmâc edip vücûdun bin nâvek-i kazâya

    düştü hüseyn atından sahra-ı kerbelâ'ya
    cebrail var haber ver sultan-ı enbiyâ'ya.

    cûş eyleyip belâya manend-i mevc-i tûfân
    keşi-i ehl-i beyt'i kıldı şikest ü virân
    maktul olup serâser ashâb-ı âli zîşan
    yektârev oldu ol meh çün âfitab-ı rahşân
    her yandan etti savlet hınzîr-veş yezîdân
    sertâbepâ vücudun zahm eyleyüp kızıl kan

    düştü hüseyn atından sahra-ı kerbelâ'ya
    cebrail var haber ver sultan-ı enbiyâ'ya.

    ahsâb-ü âlinin hep kibari ve sigari
    bir bir kılup önünde azm-i huzûr-i bâri
    dilteng edip susuzluk tâ arşa oldu sâri
    ezvac-ı tâhiratın feryâd-ı bîkârları
    her yüzden etti tazyik a'dâ o şehriyârı
    âhir çıkup elinden dâmân-ı ihtiyârı

    düştü hüseyn atından sahra-ı kerbelâ'ya
    cebrail var haber ver sultan-ı enbiyâ'ya.

    yârân edip serâpa mest-i mey-i şehâdet
    meydanda kaldı tenha ol mihr-i ecv-i hâcet
    bu hâl olup adûya sermâye-i cesâret
    etrafın aldı birden ol kavm-i pür dahâlet
    yetmiş iki yerinden mecruh olup nihâyet
    bundan ziyâde harbe hak vermeyüp icâzet

    düştü hüseyn atından sahra-ı kerbelâ'ya
    cebrail var haber ver sultan-ı enbiyâ'ya

    ol şâh-ı dinpenâhı tenha görünce düşman
    etti hücûm-u savlet şiddetle her taraftan
    bir hâle vardı âhir zanm-ı hadeng-i âhen
    manend-i kasr-ı cennet cisminde oldu rûşen
    envâ-ı yârelerden her canibinde revzen
    kâzım olup nihâyet bîtâb harb ederken

    düştü hüseyn atından sahra-ı kerbelâ'ya
    cebrail var haber ver sultan-ı enbiyâ'ya
  • bir dönemin izmir valisidir. izmir'in yerel, güzel günler mecmuası'nda şöyle demiştir: "bugün; hudutlarımız hiç bir vakit bizim olmayan ne tuna ve savadadır. ve ne de ırkımızı mütemadiyen kemiren ve milyonlarla türk mezarını dolduran afrika ve arabistan çöllerindedir. mütevazi hudutlarımız hariminde fakat daima medeni, müterakki hamlelerle; siyasî ve içtimaî sahada imar, irfan, iktısat ve kudret hamlelerile milli kültürümüzü yükseltmeğe çalışacağız. [...] gazi heykelinin kulaklarımıza ve ruhlarımıza daima fısıldadığı telkin budur..." (15 eylül 1932)
  • nam-ı diğer koniçeli musa kazım paşa (1821-1890). kendisine ait divan-ı kazım paşa’dan bir kaside:

    dür-i deryâ-yı şeref, gevher-i envâr-ı sadef
    hem-ser-i şâh-ı necef, seyyide-i pâk-tebâr

    bedr-i tâm nısfet-i mihr-i sipihr-i şefkat
    lücce-i merhamet-ârâyiş-i sadr-îsâr

    hacle-pirâ-yı harem, fahr-i nisâ-yı âlem
    kurre-i ‘ayn-ı ümem, dürre-i tâc-ı ebrâr

    nûr-ı misbâh-ı hüdâ, şem’-i şebistân-ı safâ
    ümm-i şâh-ı şühedâ bint-i nebiyy-i muhtâr

    burc-ı bedrin, şeref-i fâtımatü’z-zehrâ kim
    bir kemîne kulıdur ben gibi çerh-i devvâr

    bız’a-i fahr-i cihân kim hadem ü câriyedür
    âstânında celâl ü şeref ü ‘izz ü vekâr

    o yegâne-güher-i kân-ı tahâret ki sürer
    kudsiyân basdığı hâke yüzini leyl ü nehâr

    nergis-i ravza-i ruhsârı ‘uyûn-ı haseneyn
    bülbül-i gülşen-i didârı hıbâb-ı kerrâr

    ka’be-i ‘ismetine nûr-ı nebî pûşide
    harem-i ‘iffetine hıfz-ı ilâhî dîvâr

    dest-i iclâline olmazdı sezâ bir bilezik
    kurs-ı hurşîdi hilâl eylese çerh-i devvâr

    köhne pûşidesine kâr-ı kef-i himmetinün
    felegün atlas u istebrakı olmaz istâr

    ölçemez sâha-i ikbâlini mi’mâr-ı hıred
    tûl-ı eb’âd-ı semâ olsa elinde pergâr

    çıkamaz şâhika-i câhına şeh-bâz-ı hayâl
    toğrıdan toğrıya ger olsa hulûda tayyâr

    kişver-i menziletin kılmağa keşf ü tahmin
    ne kadar dönse tolaşsa felek-i kec-reftâr

    binde bir kıt’asınun ‘aşrini kat’ eylemeden
    pây-ı ikdâmın ider seng-i fütûr âbile-dâr

    inse yüz sürmek içün ferşine ‘arş-ı a’zam
    tutamaz sâye gibi gün yüzine karşu karâr

    mâh u hurşîdi görenler ser-i kûyında sanur
    iki pervânedür olmış ser-i şem’i nevvâr

    âteş-i kahırun ednâ şererin görse olur
    cîve âsâ eriyüp hey’et-i dûzah-ı ferrâr

    yaraşur meş’ale-i seb’a-i seyyâre ile
    olsa ‘akkâm rikâbında sipihr-i seyyâr

    ka’be-i ‘âlem-i ‘ismet ki bi-rabbi’l-ka’be
    harem-i ka’be ider bâbına ferş-i ruhsâr

    kalbi sandûka-i esrâr-ı resûlü’s-sakaleyn
    vechi mir’ât-ı hudâvend-i kerim ü gaffâr

    serverâ, muhteremâ, seyyide-i pür-keremâ
    ey nihâl-i ni’amı nahl-i tecellî-ismâr

    sensin ol melce’-i ‘âlem ki der-i cûdundur
    maksim-i lutf u kerem maşrık-ı nûr-ı envâr

    misli yok, bülbül-i şeydâsı kulun kâzım’dur
    olsa da gülşen-i na’tünde nevâ-sâz hezâr

    serverâ, hâke düşürdi yüzümi gerd-i kusûr
    ayak altında bırakma elüm al gel kurtar

    koyma evlâdlarun başı içün merhamet it
    bir alay düşmene karşu olam üftâde-i nâr

    böyledür mu’tekidüm hazret-i hak’dan dile sen
    mazhar-ı rahmet olur sınf-ı le’im-i küffâr

    hamdü li’llâh ki hem mü’min ü hem çâkerünem
    şu kadar var ki kusûr itmişem ’isyânum var

    günehüm her ne kadar ekber ise nisbet eyle
    olamaz lücce-i ihsânuna bir katre-şümâr

    merhamet eyle amân bendene sultânum aman
    o zamân kim tutasın nezd-i ilâhide karâr

    elde pirâhen-i pür-hûn-ı hüseyn ile hasan
    serde destâr-ı dem-âlüde-i zât-ı kerrâr

    düşmenânundan idüp ‘arz-ı şikâyet hakk’a
    bendegânun kılasın mazhar-ı fevz-i bisyâr

    vâyemend-i şeref it ‘izz-i şefâatle beni
    reşk ide hâl-i perîşânuma hiyel-i ebrâr

    pâk olup dâmen-i dil çirk-i ma’âsîden hem
    ola cürm ü günehüm hâl-i rûh-ı istiğfâr

    sıdk ile gayrı du’â eyle bilindi maksûd
    vardı tasdî’a recâ gâyete irdi güftâr

    tâ ki heycân-ı mahabbet ile kenz-i mahfî
    eyleye nev-be-nev izhâr-ı nukûd-ı âsâr

    zevk-i rû’yetle olup çeşm-i dil ü câm karîr
    meşhed-i pâki ola kenz-i defîn-i envâr
hesabın var mı? giriş yap