*

  • güftesi, oğlunu kaybeden bir babaya* ait, alaattin yavaşça bestesi. kişiyi asgari bir empatiyle bile gözyaşlarına boğabilecek raddede hüzünlü bir eserdir. sözleri şöyledir efendim:

    kimseyi böyle perişan etme allahım yeter!
    uyku tutmaz, bir ümit yok, gelmiyor artık hiç haber
    ağlamaktan gözlerim görmüyor etrafı artık
    hazreti yakup'a döndürdün beni hükmi kader.
  • bestesi alaattin yavaşca'ya, güftesi rahmi duman'a ait hicaz şarkıdır. sözlerinin başı da şöyle :

    kimseyi böyle perişan etme allahım yeter
    uyku tutmaz bir ümit yok gelmiyor hiç haber
  • üstad alaeddin yavaşça katıldığı bir televizyon programında bu eserini okumadan evvel şöyle takdim etmişti:

    "bu eserin güftesini yazan rahmi duman abimiz istanbul tıp fakültesi'nden doktor bir şairdi. kendisinin bestelenmiş güfteleri haricinde de pek çok güzel şiiri vardır.

    rahmi duman'la istanbul'da karşılaştık, beraber zamanımız geçti. kendisi geç evlenmiştir. seneler sonra kendisinden yaşça küçük olan dünya güzeli cemile hanım'la evlenmiştir. bu evlilikten hiç beklemezken bir evlat sahibi olmuştu. bu evlat daha küçük yaşta istanbul sokaklarında teröristlerin yazılar yazdığı, baskınlar yapıp adam kaçırdığı devrede bundan nasibini aldı. onu kaçırdılar ve karşılığında bir fidye istediler. bu olay uzun sürdü ve o halet-i ruhiye içinde bir babanın, ananın tek evladını böyle bir durumda kaybetmesi onları manevi olarak çok yıktı. o halet-i ruhiye içinde kendisi bu şiiri yazdı..."

    hakan duman 250.000 lira karşılığında ailesine teslim edilmiştir, bunun akabinde rahmi duran: "oğlum kaçırıldığında tek bir haber almadan günler geçti aleaddin bey. içimdeki fırtınayı bu şiire döktüm. beğenir bestelersin belki" diyerek şiiri yavaşça'ya takdim etmiştir.
  • güfteye konu olan olay, çoban ateşi adlı bir dergide şöyle açıklanmış:

    "istanbul thko ekibinin ekonomik gereksinimlerini karşılamak için yaptıkları bir diğer eylem ise toplumda çok değişik tepkilere yol açar. istanbul thko ekibi, dr. rahmi duman'ın köşküne sürekli giden bir kız arkadaşlarından; -köşkte büyük miktarda nakit para bulunmaktadır. diye bilgi alır. bu bilgiyi değerlendiren istanbul thko ekibi, bakırköy, incirli'de bulunan, duman ruh ve sinir hastalıkları kliniği' sahibi dr. rahmi duman'ın yine bakırköy incirli'deki köşkünü soymaya karar verir.

    thko ekibinden ömer ayna, nahit tören, zerruh vakıfahmetoğlu, avni gökoğlu ve ibrahim öztaş, 15 nisan 1971 perşembe günü, dr. rahmi duman'ın köşküne giderler. köşke giden thko ekibi, dr. rahmi duman'ın evde olmadığını görür. köşkte bulunanlar bağlanır. fakat bağlananlardan birisi bağını çözüp kaçarak, polis karakoluna gider ve olayı anlatır.

    polis ekibinin köşke geldiğini gören thko ekibi, ani bir karar verir ve dr. rahmi duman'ın saint george avusturya lisesi'nde okuyan 3. sınıf öğrencisi 15 yaşındaki oğlu hakan duman'ı yanlarına rehin alarak evden ayrılır. hakan duman, erol tulpar'ın okmeydanı'ndaki evine götürülür. rehin tutulduğu süre içinde, vakit geçirmesi amacıyla hakan duman'a che guevara'nın, gerilla günlüğü; ostrovski'nin ve çeliğe su verildi kitapları verilir. bu arada gazetelerin, 'küçük bir çocuk kaçırıldı' diye sürekli manşet atıp, polisin hakan duman'ı aradığı bir sırada thko ekibi, hakan'ın canı sıkılmasın diye yazlık sinemaya film seyretmeye götürür. hakan 15 yaşında olmasına rağmen yaşıtlarına göre fizik olarak gelişkin ve 1.75 boyunda birisidir.

    duman ailesi, istenen fidyeyi vermeyi kabul eder. bu nedenle, ali aydın çığ, dr. rahmi duman ailesinin dostu ve muayenehanesinde çalışan dr. vecihi demiral'la nişantaşı'nda 18 nisan 1971 pazar günü buluşarak istenilen 250.000 liralık fidyeyi alır. üç gün rehin tutulan hakan duman, fidye alındıktan bir süre sonra serbest bırakılır. elde edilen bu paraların bir kısmını atilla keskin ile alpaslan özdoğan, malatya'dan istanbul'a iki kere gelerek bir defasında 150.000 lira, bir defasında da 35.000 lira parayı dağdaki kamplarına götürür. mersin'de buluşan ataol, keskin ve özdoğan daha sonra adana'ya geçerler. eşyaları ataol'dan alan keskin ile özdoğan, nurhak'a giderken, ataol da ankara'ya geri döner..."
  • bekir sıtkı sezgin her zamanki sakin ve fakat müessir yorumuyla eserin kendinden menkul hüznünü bine katlar.

    "hükm-i kader" meselesi, sudaki halkalar gibi çoğalır sayesinde. o taş o suyun da dibini bulur, gelir boğazımıza oturur.
  • hicaz makamının en güzel örneklerinden biridir. 12 yaşında kaçırılan hakan duman daha sonra doktor olmuş, alaeddin yavaşca bir gün sağlık ocağında kendisine rastladığında ellerinden öperek "ben o eserinizde notalara döktüğünüz öykünün kahramanıyım efendim." diyerek kendisini tanıtmıştır.
  • sadrettin hocanın sevenlerinin ısrarı üzerine yorumladığı hali şuradan dinlenebilir.
  • alaeddin yavaşca hoca'nın bestesi.
    bir eserin güftesi ve bestesinin yanında icrasının nasıl güzelleştirebileceğinin en güzel örneklerinden biri olan bu eseri bestekârından dinleyelim
    bu besteye ağlanır, güftesi ile yürekler dağlanır.
    yâkub olup yusuf'unun ardından gözyaşı döktürmesin allah kimse'ye.
  • ...aglamaktan gözlerim artik etrafi görmüyor, hz. yakub'a dönderdi beni hükm-i kader

    güftesi hemen hemen herkes tarafindan yanlis icra edilen hicaz saheser. her zaman söylerim, duygu olmadan siir olmaz efendim
hesabın var mı? giriş yap