• angelina jolie'nin bitten isimli filmde oynayacağı rol
  • kurtadamın dişi versiyonu. kurtadamdan farklı olarak yarı kurtkadınlar da bulunur. bunların hiçbir zaman kurt şekline büründükleri görülmemiştir, ancak her dolunayda regl olarak aynı asabiyeti gösterirler.
  • bir de bu isimde bir dizi vardı zannedersem. trt2'de yayınlanırdı. bu dizi yüzünden modern mitoloji okumak istemiştim. lakin böyle bir bölüm yokmuş. her neyse. orada oynayan hatun ingiliz falandı* ama bayağı güzeldi, oradan yer etmiş aklımda.
  • (bkz: she-wolf)
  • "belirli dönemlerde, belirli etkinlik ya da ilgi alanlarında aynı zamanda hem özgül, hem ortak bir söylem oluştuğunu biliyoruz." der tahsin yücel söylemlerin içinden adını verdiği kitabının ön sözünde.

    sonra da bu dönemlere hâkim olan söylemleri ortaya koymaya başlar. ben gittikçe bizi esir alan ortak söylem konusuna bayağı takık biri olarak bu konuyu ele alan çalışmaları çok severim. neden mi takık biri, çünkü adına söylem dediğimiz bu ağız birliğinin iletişimi öldürme, kesme noktasına her geçen gün daha çok getirdiğini düşünürüm. sözgelimi "kadının beyanı esastır" demiyorsanız eğer, bu söylemin içine girmiyorsanız, söylemin içinde yer alanlar tarafından çoktan bir iletişimsizliğe maruz kalmışsınızdır demek. aslında bu biraz da bizi "faşizm konuşma zorunluluğudur" noktasına getirir. ya da "x kişisi yalnız değildir" demiyorsanız...

    söylemin en kötü yanı bu mudur, emin değilim. bence en kötü yanı her geçen gün birbirine daha çok yapay olarak benzeyen daha doğru ifadeyle benziyormuş gibi yapan insanları bir araya toplamasıdır. bunun sonuçları ne olur dersek, kişiler bu söylemlerin sonuçlarıyla yüzyüze kalmayı göze alır mı? istese de alamaz çoğu zaman, çünkü bir söylem bir kesinleme olduğu için her zaman ihlal edilmeye müsait hâle sokulur. ağzından çıkanla, yaşadığı bambaşka olan bir tutarsızlıklar ordusuyla karşımıza çıkarlar. istekler abartılı, söylemler keskin, davranışlar tutarsız, dünya aldatıcı ve zalimdir sözkonusu kişinin gözünde.

    söylem, kendini spordan sanata, siyasetten sağlığa kadar götürür. bunlardan birini, belki de günümüzün en baskın söylemini tahsin yücel de ele alır, kurtkadın söylemini. yücel'in gözlemlerini bırakalım şuraya,

    "gerçekten de, dergilerinden yansıdığı kadarıyla, çağdaş kadının özgürlüğü ve bağımsızlığı kendini en çok bu noktada belli eder. buna uygun olarak, patronla ilişkiyi
    yadsımamakla birlikte, kendisini rahat yaşatacak, hiçbir
    şey yapmadan, her istediğinin ayağına gelmesini sağlayacak zengin koca düşlerine daldığı görülmez hiçbir zaman. kendini kanıtlamak, hiç kimseye boyun eğmesi gerekmediğini, daha da önemlisi, erkekten üstün olduğunu göstermek durumundadır. ne var ki, bulduğu çözüm, romalılar'a karşı ayaklanan spartacus'un amaçladığı çözüme benzer biraz: "köleler ordusu köleleri kurtarır, hemen sonra da eski efendilerini kendilerine köle olarak verir." bir başka deyişle, düzen olduğu gibi korunurken özneler işlev değiştirir. böylece, kadın hem erkeğin egemenliğini elinden almaya yönelir hem de yakın bir geçmişe değin ona özgü olduğu sanılan alanlara el atar: uzakdoğu sporları yapar, asker olur, araba kullanır, motosiklete biner, bol bol da mermi yakar. bir cosmopolitan yazarı, "tetikte kadın eli" başlıklı yazısında, kimi kadınların silah kullanmaya "belki de erkeklerden aşağı kalır yanları olmadığını göstermek için" başladıklarını yazar, ama sonuçta tutumun çok daha köklü bir gereksinim olduğunu sezdirir: kadınların "bunu erkek gibi davranmak adına, erkeklere öykündükleri için" yapmadıklarını, "sadece bir kimlik belirleme çabasıyla örtüştürdüklerini" söyler. örnekleri de bunu doğrular gibi görünür: "22 yaşında, üniversitede öğrenim gören ve sık sık istanbul maslak'taki poligona uğrayan güneş", belki de konuya yeterince kafa yormadığından, "sadece silahlar değil, motosikletler, arabalar, hız yapmak gibi daha çok erkeklerin dünyasına aitmiş gibi görünen her şey fazlasıyla ilgimi çekiyor" diyerek bir geçiş dönemi kadını olduğunu gösterir, ama başka birçokları, bu arada "gayet feminen görünümlü, şık, havalı bir kadın" olan billur, "on metre ötede asılı duran kartondaki adamı bir düşmanım olarak hayal ediyorum bazen, onu neresinden vursam diye düşünmek ve de namluyu ona göre doğrultmak müthiş hoşuma gidiyor" derken, köşeyi dönmüş görünür. kimileri, "cadı" imgesinin fazla çağdışı (ve fazla kadınsı) olduğunu düşündüklerinden olacak, kurtadam söyleninden yararlanarak kurtkadın söylenini yaratır, "ben her dolunayda kurtkadın olurum" diyerek bu ilginç dönüşümünün göstergelerini anlatır bize, kimileri kendi soyadım taşımanın gerekliliğini kanıtlar. cosmopolitan'ın bir yazısında da erkeklere yönelik eski bir öğüt, küçük bir sözcük değişimiyle, "anasına bak oğlunu al" biçimine sokularak hem eş ya da sevgili seçiminde önceliğin kadınlara geçtiği hem de, ister erkek olsun, ister kadın, kişinin yetişiminde belirleyici işlevi her zaman annenin, yani kadının yüklendiği kesinlenir."
hesabın var mı? giriş yap