• herkesin kendine yonttugu, aslen bir "mulkiyeliler birligi yonetim kurulu secimlerini kim kazanacak" kavgasi olan tartisma konusudur.

    http://www.odatv.com/n.php?n=mulkiye-0701101200

    http://www.mulkiye.org.tr/…liktenhaberler&itemid=35
  • ayılığın rant sağladığı ülkede metastaz yapan organizmalarin yapmak istedigi hasar. ehh gitti adamlar efendiler ayilara kaldı koseler baska ne beklenebilirdi ki .. sömürdüler ülkeyi eylediler viran yazık ..

    " allah allah”diye geçirdim içimden, “hiç buralara gelmez. oysa her gün burada şimdilerde…”

    yiğit gülöksüz’den söz ediyorum. sonra çıktı nedeni, mülkiye vakfı yönetimi proje yarışması açmış, o da jürinin başı mı olmuş ne? 100 bin liraya patladı bu deneme. paranın büyük bölümü ona giderken, projeler de yok olacaktı. o zaman öğrendim, benim için vazgeçilmez binanın yıkılacağını, bahçenin yok olacağını. yarışmaya nasıl da kitch projeler başvurmuştu, anlatamam.

    dahası da var. o akşam, oturduğum masanın bitişiğinde bir genç, orman mühendisiymiş. belli ki yeni mezun. vakıf yöneticisi, “biçim bahçedeki ağaçların bir değeri var mı?” diye soruyor. allah allah, mülkiyeliler birliği yönetimi tarım işine mi girecek? genç mühendis, “hiçbir değeri yok” demesin mi? daha sonra bu sözde ormancının imzasıyla, “elimizde bu ağaçların değersiz olduğuna dair rapor var” denilecekti. kaç yıllık at kestanesi ağaçları, bahçenin albenisinin sahibi yeşillikler, böylesine bir garibin imzasıyla yok edilme aşamasına gelecekti. açık söyleyeyim, ormancıya değil, onu yetiştiren hocalarınaydı eleştirim…

    ***
    ben mükiyeli değilim, o yüzden üye de değilim. mülkiyeli olsam sesim çok fazla çıkar, isyanımı herkes duyardı. tam 30 yıldır, hemen her gün oturduğum yerin yıkılışına nasıl sessiz kalırım? bunun için babam olsa tanımam. buna karşın mülkiyelilerle ilgili hiç yazmadım, bilmem neden… ama hepsi hepsi 14 kitabım var, üçünde mülkiyeliler birliği geçer. nasıl geçmesin ki; birlikte oturma onurunu yaşadığım; hadi yitirdiklerimizi sayayım, yaşayanlara sayfa yetmez;

    aziz nesin, tahsin saraç, rıfat ilgaz, can yücel, asım bezirci, ahmet arif, hasan hüseyin, erdal öz, zihni anadol, emil galip sandalcı, atilla ilhan, nehar tüblek, altan erbulak, kemal sunal, ruhi su, uğur mumcu, rafet genç, adnan yücel, mahmut tali öngören, adnan satıcı, yücel özel, prof. yaşar sabuncu, prof. neşe genç, prof. bahriye üçok, prof. aydın güven gürkan, erdal inönü, abdullah baştürk, bahri savcı, muammer aksoy, ismail hakkı önal, cüneyt canver, yavuz gökmen, özden alpdağ, sivas’ta katledilen behçet aysan, asaf koçak, erdal ayrancı, uğur kaynar, metin altıok…

    bunlar hemen aklıma geliverenler. düşünsem üçe katlanır bu isimler. bu nedenle mülkiye binası ve bahçesinin her cm karesinde dört beş anı sarkar benim için….

    “kardeşim bırak anıyı manıyı da geleceğe bakın artık!” diyen aklı evvel de çıkar. anıları bırakıp geleceğe bakan bakar da, ancak şaşı bakar! cia aklıyla, abd yaptırttı bunu 12 eylül’ün kaş göz arpacık paşalarına… geçmişin onurlu ne kadar anısı varsa, kazınmaya kalkıldı. şimdi o anılar dirildikçe halk başını kaldırmaya uğraşıyor! anladın mı şimdi 12 eylül’lü genç kardeşim!

    ne aydınlar dilekçesinin hazırlanışına, ne işçi direnişlerine, ne sinema günlerine, ne tiyatro şenliğine ev sahipliği yapmasını çok önemsemiyorum ama mülkiyeli tayfuntalipoğlu’nun açtığı sergiye çağırdığı melih gökçek denilen adama, her yere girilemeyeceğini mülkiyeli üyelerin öğretmesiyle övünç duyarım. (ah tayfun ah… ‘ben hiç marksist olmadım ama beni öyle sanırlar’ diye de demeç vermiş yenilerde. ilahi tayfun, biz seni hiç öyle görmedik de sen kendini öyle sanırdın!)

    o gökçek ki, bu nedenle mülkiye binasının yıkılmasını sağlayacak değil bir kişiye, en az üç kişiye akp’den milletvekilliği yolunu açar. kaldı ki, gökçek’in kızılay_konur için özel, ranta dönük planları vardır. konur 2’de bu nedenle faşistleri örgütletmiş, 6-7 ay önce konur 1’e, f tipi polislerle birlikte saldırılar yaptırmış, halkevleri gençleri tarafından püskürtülmüşlerdi.yediğimiz gazı hiçbir mülkiyeli unutmuş olamaz. mülkiye’den en az 20 kişi fırlamış, gözü dönmüş polisin karşısına dikilmişti. onların arasında pir sultan abdal derneği’nin genel sekreteri de vardı… mülkiye bunun için de önemli bir yerdir!

    ***
    çok şükür dünya’nın birçok yerini gördüm. mülkiyeliler birliği gibi bir yere rastlamadım. bunu bir gazeteci olarak söylüyorum. ülkenin başkentinin tam göbeğinde, bahçeli, ağaçlıklı bir yer. yeni moda; itici, kitch, lükse iştahlı, yabancı bir yer değil. görmüş geçirmiş ve oturmuş… bunun da önemi yok ama kentin yazarı çizeri, sanatçısı, siyasetçisi, örgütçüsü, sendikacısı ve de bürokratı burada! ve çok şükür içki var. içki varsa haber de var. gündüz bakanlıkta yüzüme bakmayan bürokrat, iki kadeh parlattıktan sonra ceketimi çeker, “ gel bak ne anlatacağım” diye…. tam 47 ödülüm var gazetecilikte, en az 35’i mülkiyelilerden geldi iyi mi?

    evet bu yıl 30. yılım. 30 yıldır mülkiyelilerde otururum. randevularım da burada gerçekleşir. ‘bu akşam ne yapayım” diye hiç düşünmedim o yüzden. en az 30 ülkeden ki çoğu yabancı, hiç arayıp sormadan mülkiyelere gelirler beni bulmak için. masa arkadaşlarımla, dostlarımla övünürüm her daim. garson kardeşlerimi, hayatta kalan tek varlığım anamdan fazla görmüşümdür. nasıl vazgeçerim mülkiyelilerden… o kadar kaynaşmışız ki, kim yazdıysa ekşi sözlük’te, benim için “bugüne kadar niye mülkiyelilerin önüne büstü dikilmedi hala anlaşılamadı” denilmiş. ne büstü, oraya kabul etmeleri bile onur benim için!

    abartmıyorum. kaç kez kulaklarımla tanığım. adam istanbul’dan, adana’dan, diyarbakır’dan, izmir’den, samsun’dan gelmiş, sarılır telefona;

    -bil bakalım neredeyim?

    öyle ya mülkiyelilere gelmek yalnız biz ankaralılar için değil, tüm türkiyeli demokratlar, aydınlar için onurdur.

    ***

    bitti diyorduk ki, yeniden gündeme getirildi yıkım. bazıları yenileme bekliyordu binalar için. otel neredeyse bir yıldır “sağlam değil” gerekçesiyle kapatılmış, mülkiyemiz çolak bırakılmıştı zaten… sağlam olmayan binada uzun süre lokanta müdürü yatarken bir kısım idari personel çalışıyordu. alt kattaki pastane ise vızır vızır işliyordu. bu nasıl iş? “depreme dayanıklı değil” allah allah ankara birden bire deprem bölgesi mi olmuştu? bir odtü’lü hocanın bu konuda rapor verdiği söyleniyordu. izin versinler, bir değil beş hoca imzasıyla mülkiye binalarının ‘dünya’nın en sağlam binaları’ olduğuna dair rapor getirseydim.

    “efendim bina yıkımı ve yapımı için görevlendirilen müteahhitin biri akp’li diğeri fettullahçı. gökçek’in adamları” söylentisi çıktığında aldırmadım. bunca parayı dökecek adamlar tkp’li olacak değil a! ama ortaya çıkıveren projeyi görünce içim cız etti. koca mülkiye sıfırlanıyordu. bir daha asla o görkeme, o onura, o tarihe ve müşteriye ulaşamayacak, kapısının önünden bile geçmeyeceğimiz, üstelik yeni moda kitch bir bina…

    gerçek mülkiyeli diyeceğim, genç yaşlı insanlar ayağa kalktı. mülkiyeli olsun olmasın…. ne güzel!

    polemik değil amacım. yönetimin hemen tümü arkadaşım, kardeşim. yaşamım boyunca ne kadar büyük yanlışlıklar yaptıysam onların da yapma hakkı var. yanlışlarımı nasıl kötü niyetle yapmadıysam, onlar da öyle. ve iyi haber; onlar bu niyetlerinden vazgeçtiler. mart ayında yapılacak genel kurula kadar en azından…

    umudum tümden vazgeçip, yeniden yönetime gelmeleri. güç ve dikkatlerini mülkiye olarak ülkenin kötü gidişatına dur demek konusunda ortaya sermeleri, dahası öncülük etmeleri… beni de sevindirdiler ya, teşekkürlerimi sunuyorum!

    hasan uysal "

    (bkz: http://mulkiyebinalarinikoruyalim.blogspot.com/…tml)
hesabın var mı? giriş yap