*

  • "yağmur oğlum, bugün tam bir buçuk yaşındasın. vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. sana bir de resmimi yadigar olarak bırakıyorum. öğütlerimi tut, iyi bir türk ol. komünizm bize düşman bir meslektir. bunu iyi belle. yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. ruslar, çinliler, acemler, yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır. bulgarlar, almanlar, italyanlar, ingilizler, fransızlar, araplar, sırplar, hırvatlar, isponylollar, portekizliler, romanlar, yeni düşmanlarımızdır. japonlar, afganlılar, amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır. ermeniler, kürtler, lazlar, çerkezler, abazalar, boşnaklar, arnavutlar, pomaklar, zazalar, lezgiler, gürcüler, çeçenler, çingeneler, içerideki düşmanlarımızdır. bu kadar çok düşmanla çarpışmak için hazırlanmalı. tanrı yardımcın olsun." (n. atsız)

    şaşırtıcı değil mi. hiçbir mhp'linin ağzından bu kadar açık itiraflar duymadınız herhalde.
    tv'lerde bahçeli 'nin çizmeye çalıştığı imaj, kendisinin "halkları seven, ciddi bir politikacı, mhp'nin ise "insan hakları savunucusu, halk dostu" bir parti olduğudur.

    öyle midir gerçekte?

    değildir elbette ama mhp, bu imaj değişikliğine 80 sonrası gitmeye çalıştı. özel olarakta "eski kurt" türkeş'in ölümünden sonra canla başla imaj değiştirmeye çalıştılar.

    fransızcadan türkçeye giren "imaj" kelimesinin anlamları arasında "görüntü, hayal" kelimesinin karşılığı olduğu da türkçe sözlüklerde sayılmaktadır. bu bir yanıyla doğrudur. gerçeğini gizlemek isteyenler kendilerine ait olmayan görüntülerle bir imaj ve hayal yaratmaya çalışırlar. işte mhp'nin son süreçte yapmaya çalıştığı da budur. çünkü mhp'nin tarihinde hiçbir makyajın silemediği, silemeyeceği pislikler vardır. bunun için moda deyimle imaj değişikliğine gitmeye çalıştılar. ama gelin görün ki, kırk yıllık eşeğine gelinlik giydirerek pazarlamaya çalışan köylünün durumundan pekte farklı bir duruma düşmediler. elbette puslu havayı bulduklarında, dişlerini göstermekten, dillerini bıçak gibi keskinleştirmekten geri durmadılar.

    biraz daha geriye gidip, bir başka kafatasçı düşüncenin alıntısını yapalım. bu da 30'lu yıllarda milletvekillliği yapan esat bozkurt'a ait: "türk bu memleketin yegane efendisi, yegane sahibidir, salt türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır; hizmetçi olma, köle olma hakkı. dost ve düşman dağlar bunu hakikati böyle bilsinler."(milliyet gazetesi l9 eylül l930- aktaran suat parlar gizli devlet, sy.207)

    kendilerinden olmayanı "düşman" ilan eden, "köle" liliği layık gören bir anlayıştı mhp'nin gerçeği. fikri neyse zikri de o oldu. "katli vacip" görüldü düşman olan herkesin.

    şimdi geriye dönüp bu kanlı tarihin sayfalarını açalım birer birer, her sayfada göze çarpan gerçek; işkence ve katliamların çuval cinayetlerinin, bombalamaların altındaki imzanın mhp olduğudur.

    turancı - milliyetçi görüşleri hitler'den alan, abd yardımlarıyla bu fikri büyüten mhp, fikrini yazı üzerinde bırakmadı. abd'nin gayri meşru çocuğu mhp kurulduğu l960'lı yıllardan bu güne düşman ilan ettiği tüm milliyet ve mezheplerden halklara kan kusturdu.

    ağustos l968 tarihli gazetelerde hemen her gün "komando kampları" ile ilgili haberler ve resimler yer alıyordu. birileri komando eğitimi alıyordu, ama ne için, ne yapacaklardı bu eğitilen komandolar?
    o zaman cmkp'nin genel başkanı olan a. türkeş bu komando kamplarına ilişkin 19 ağustos 1968'de bir açıklama yaptı: "komünistler memleketi sahipsiz sanıpta sokak hakimiyeti kuramazlar. memleketimizde onların anladığı dilden konuşacak milliyetçi çocuklar var. bunun için gençlerimizi mücadeleci olarak yetiştiriyoruz."(reis s.yalçın d. yurdakul, sy. 3l)

    işin rengi anlaşıldı. sokak hakimiyetini "komünistlere" bırakmayacak, gereken dilde, konuşacak milliyetçi gençler yetişiyordu bu komando kamplarında.

    sokak hakimiyetini nasıl sağlayacaklar, konuşulacak dil neydi, sonraki yıllarda çok iyi görülecekti. hem de insanların aklından hiç çıkmamacasına işlenecekti bu dil, bu hakimiyet tarzı. öyle var mıydı emperyalizmin yeni sömürgesinde dik başlı olmak, haksızlığa baş kaldırmak, hele hele devlete kafa tutmak, adalet istemek, grev yapmak, demokratik eğitim istemek, doğruları yazmak... bunlarda ne oluyordu? emperyalizmin çocuğu mhp dize getirecekti hepsini.

    kime karşıydılar? komünizme. komünist kim?

    o dönemin bir chp milletveklinin dediği gibi "evinde kırmızı gece lambası yakan"da dahil herkes... bir diğer ifadeyle kendilerinden olmayan herkes "komünistti". bu "komünistlere" gereken dersi vermek için komando kamplarında cinayet sabotaj, baskın üzerine kurs gördü türkeş'in "çocukları"

    ilk "işleri" 3l aralık l968 de a.ü. siyasal bilgiler fakültesi öğrenci yurdunu basmak oldu. baskına giderken "işe " çıkalım diyorlardı birbirlerine.
    "kampta her çeşit silah vardı. bir kaleşnikofun yanısıra çeşitli otomatik ve yarı otomatik silahlar bulunuyordu.."(itiraflar, ali yurtaslan, sy. 3l)

    silahlar kan kustu. önce vedat demircioğlu'nu vurdular. sonra kanlı pazar'da duran erdoğan ve ali turgut aytaç'ı...
    l9 eylül l969 da mehmet cantekin, 23 eylül l969'da taylan özgür, l4 aralık l969'da mehmet büyüksevinç ve battal mehetoğlu'nu, katlettiler. l970'e gelindiğinde sayı 8'e çıktı. sayı çıkacaktı daha... 70 sonrası kitlesel katliamlarda binlerle ifade edildi faşist kurşunlarla toprağa düşenler. silahlar kan kustu amacına uygun olarak. amaçları, halkı sindirmek, susturmak, kendi deyimleriyle "köle" haline getirmekti. kanlı pazar'da işçiydi kurşunların hedefi, öğrenci yurdunda vedat demircioğlu...

    70 öncesi partileştiler, cmkp'den mhp'ye, komando kamplarından, tit'e etko'ya kadar örgütlendiler. 71 cuntasında türkeş "görevi şerefli türk askerine bıraktık" diyecekti. "şerefli türk askeri"nin yarım bıraktığını mhp' liler mhp' nin yarım bıraktığını "şerefli türk askerleri" tamamlıyordu. al gülüm ver gülüm. ama dökülen halkın, aydınların, gençlerin, işçilerin kanıydı.

    cunta sonrası örgütlenmeye ağırlık verdiler. sokak katillerini besleyip büyüten cıa ve türkiye oligarşisi onları iktidara taşıdı. ı. ve ıı. mc dönemlerinde yüzde 3 oyla iktidar koltuğuna ortak edilen mhp devlet içinde kadrolaştı.

    bunun anlamı şuydu; daha organize, daha planlı, cinayetler işlenecekti bundan sonra. ve artık tek tek işlenen cinayetlerin yerini toplu katliamlar alacaktı. emir büyük yerdendi. mhp bu emri uygulamaya geçirmek için işe başladı.

    16 mart 1978
    16 mart günü eczacılık fakültesinin önünde patlayan bombalar gök gürlemesini andırıyordu. şimşekler çakmış yağmur boşanmıştı. ama yağan yağmur değil gençlerimizin kanıydı.

    okuldan öğrenciler topluca çıktılar. okulları iki yıldır faşist işgal altında olduğu için her gün topluca gelip gidiyorlardı.
    adına "merasim birliği" denen polis ekipleri yoktu o gün. oysa polis şefi reşat altay mhp'li sivil faşistlere katliamlarını gerçekleştirmeleri için daha rahat bir ortam hazırlıyordu. kalabalık eczacılık fakültesine doğru ilerledi. korkunç bir patlama sesiyle irkildi beyazıt. ardından kan kusan namluluların uğultusu duyuldu. havada kollar, bacaklar, insan parçaları uçuştu. patlamadan geriye kalan kan gölünde 7 öğrencinin cansız bedeni yatıyordu. onlarca yaralı vardı meydanda. ve yıllarca bu görüntüye tanık olanlar fakültenin önünde yere uzanmış yatan cesetleri belleğinden silemedi.

    görüntüler belleğinden silinmeyen biri de gördüğü vahşeti yıllar sonra anlatabildi ancak. hatice özen'in arkadaşıydı;
    "...yaralanmış gibi gözükmüyordu, yardım etmek için eğildim, kollarından tutup kaldırmaya çalıştım kolları öne doğru geldi. omuzları yoku sanki. dikkatle kaldırıp baktığımda gördüm ki sırt boydan boya yarılmış, içerdeki organlar dışarı çıkmıştı, bomba sırtına gelmişti.."(kurtuluş gazetesi)
    zevk alıyorlardı bu tablodan, gencecik insanların parçalanmış bedenlerini seyrederken kadeh tokuşturuyorlardı görevlerini yerine getirmenin mutluluğuyla.

    görevlerini belirlemişti türkeş; "....bakacaksınız, herhangi bir hareket, söz fikrimize, türklüğe uygunsa alacaksınız, zarar veriyorsa sileceksiniz..."(mhp iddiannamesi-türkeş'in yeni ufuklara doğru yazısınıdan)
    "silme" harekatı halkın her kesimini kapsadı.
    alevi, kürt, solcu...
    esnaf, memur, aydın, sanatçı...
    ev kadını, öğrenci veya çocuk...
    işkence yaparak, ırzına geçerek, boğarak, öldürdükten sonra televizyon kutularına koyarak, bombalayarak sindirmeye çalıştılar kendilerinden olmayan herkesi.
    katiller aynı zamanda ırz düşmanıydılar, cinayetlerine ahlaksızlıklarını da eklediler. soygun için girdikleri evde hiçbir şey bulamayınca "boş çıkmamak için evin kızının ırzına geçerek başbuğlarının talimatını yerine getirdiler."(ali yurtaslan- itraflar)

    piyangotepe katliamında 6 işçinin kafasına kurşunu sıkmadan önce gaspettikleri taksinin şoförüne tecavüz ederek görevlerini yerine getirdiler.

    itrafçı ömer tanlak bakın bu "görev anlayışını" nasıl dile getiriyor; "... halim adında bir ajanın daha önceden yattığı dernekte, selahattin gözlükaya tarafından iğfal durumuna getirilmesi ve ertesi günü bunun bütün ülkücü camiaya anlatılması"nı görmüştü tanlak. (ömer tanlak, itiraflar syf. 85)

    etlik'te kendilerine haraç vermeyen bir tüpçünün dükkanını havaya uçurmayı planlayarak, erzurum numune hastanesindeki yaralıları, yaralıları ziyarete gelenleri kurşunlayıp öldürerek görevlerini yerine getirdiler.
    aksu ipek fabrikasının kapatılmasını, üretimin durdurulmasını, işçilerin elebaşlarının işten atılmasını istiyorlardı. çünkü bu fabrikada ülkücülerin faaliyetine izin vermiyordu işçiler. "hemen silahı alarak ve üç dinamit lokumu ile hareket ettik. altımızdaki araba genel müdürlüğündü. çok hızlı bir şekilde genel müdürlüğü geçmiş, fabrika önüne gelmiştik. baki ceylan cebinden çıkardığı kırıkkale marka 7.65 çapında silahla ateş etmeye başladı. sıktığı üç el mermi ile iki kişiyi de vurmuş, bunlardan biri ise ölmüş olması gerekli..."(ömer tanlak, itiraflar, syf. l00)

    bu ve benzeri cinayetlerle mhp'nin katliamlar altındaki imzası açığa çıktı. ülkeyi kan gölüne çeviren mhp'yi halk tanıyordu artık. bir şekilde karşılaşmış, saldırılardan veya sonuçlarından etkilenmişti.
    bu dönemde şevkat çetin ügd başkanlığına getirildi. görevi "teşkilatı" temize çıkartmaktı.
    hemen bir anket hazırlattı, ülküdaşlarına dağıttı.
    anket 70 sorudan oluşuyordu ve hemen cevaplandırılacaktı.
    sorular mı?
    "türkiye'nin bugünkü durumu?"
    "hiç silah kullandınız mı?"
    "silahınız olsa, karşınıza bir komünist çıksa hemen vurur musunuz? vb...
    hemen vururum diyenler çetin'in sınavından geçtiler.
    bununla birlikte "semt başkanlarına" talimat göndererek "güvenilir ve gözükara" bozkurtların listesini istediler.
    listedekiler ve anketten geçenler 20-25 kşilik gruplar halinde ügd genel merkezi'nde toplandı: "türkiye'nin hali malum komünistlerle ülkücüler savaş halindeler. bizim de görevimiz, komünistlerle savaşmak ve vatanımızı bunlardan temizlemektir. bu her ülkücünün en büyük vazifesidir. sizler de artık bu savaşta yerinizi almalısınız. bunun için biz haydi dediğimiz zaman hemen harekete geçecek durumda olmalısınız. her an için bizden gelecek emirleri bekleyin."
    öğütleri alanlar etko üyesi oldular.

    tit (türk intikam tugayı), etko (esir türkleri kurtarma ordusu), tüşko (türkiye ülkücü şeriatçı komando ordusu) mhp'nin paravan örgütleriydi. işledikleri cinayetleri bu adlarla üstlenip, kendilerini aklamaya çalıştılar. ama uzun sürmedi bu örtünün düşmesi. cinayetler aynı, failler aynıydı.

    mhp örgütlenmesini kadrolarını militanlaştırmak üzerine şekillendirdi. bu yanıyla ügd mhp'nin vurucu gücüydü. ancak mhp içinde de bir çekirdek örgütü, illegal örgüt oluşturdu. adı, tit, etko, veya özel eğitim grubu fark etmiyordu, işleri aynıydı hepsinin.

    kendisi de etko üyesi olarak yargılanan mhp itirafçısı ali yurdakul'un, "bu şahıs mhp'ye çok zarar verdi, birçok arkadaşımızı cezaevine attı, neredeyse adana'da mhp'yi çökertecekti."dediği cevat yurdakul adana emniyet müdürü idi. adana'da kendisine tit adını veren mhp'nin cinayet çetelerinin peşine düşüp, faşist katillerin yakalanmasını sağladığı çin 28 eylül 1978'de makam arabasının içinde katledildi.

    cevat yurdakul'u öldürenler, yurdakul'un yolunu kesmek için önce bir otomobili gasp ettiler. katilam orada başladı. otomobilin şoförünü öldürdüler, sonra yurdakul'un yolunu kestiler. makam otosu kalbura dönerken yurdakul delik deşik oldu. sivil faşistlere yurdakul'un istihbaratını emniyet müdürlüğü'ndeki faşist polisler verdiler.

    80 sonrası tam 694 öldürme olayından dolayı dava açıldı mhp'ye. tam 694 insanın katledilmesi resmi kayıtlara geçti ama gerçek çok daha fazlaydı. bu rakama devlet tarafından "faili meçhul" diye açıklanan mhp cinayetleri dahil değildi. bu rakama, kahramanmaraş katliamında ölen onlarca yaşlı, genç, kadın, çocuk dahil değildi. bu rakamda yalnızca devletin saklayıp gizleyemediği, yargılamak zorunda kaldığı açık cinayetler vardı.

    peki diğerleri faili meçhul müdür? hayır.

    18 aralık 1978 akşamı maraş'taki çiçek sinemasında başrolünü cüneyt arkın'ın oynadığı "güneş ne zaman doğacak" filmini seyredenlerin üzerine bomba düştü. çığlıklar, panik, izdiham, kan...

    sinemaya bombayı koyanlar dışarıya çıktıklarında "bombayı komünistler attı" dediler. "allahını, peygamberni seven yürüsün, komünstleri, alevileri yaşatmayın. bunları öldüren cennetliktir. maraş, alevilere mezar olacak. müslüman türkiye, aleviler moskovaya. sütçü imam aşkına vurun" sesleri arasında yüzden fazla -kadın, erkek, çocuk, genç, ihtiyar- insan katledildi.

    genç kızlara, kadınlara "müslümanlık, türklük aşkına" tecavüz edildi, hamile kadınların karnı deşildi, saldırıya uğrayanların evleri yakıldı. insanlara işkence yapıldı, ellerinden ağaçlara çivilendi. sinemaya bombayı koyan da, sokağa çıkıp "komünistler attı" diyen de mhp' li faşistlerdi. günler öncesinden belirledikleri evleri işaretlemişlerdi.
    katliamı başlatan bombanın sahibi çatlı'ydı. (ali yurtaslan, itiraflar) katliamı organize eden, bizzat katılanlardan bazıları ise haluk kırcı, ercüment gedikli, ünal osmanağaoğlu, ökkeş kenger'di. (reis- s. yalçın, d.yurdakul)

    çatlı'nın ve kırcı'nın başrolünü oynadığı bir başka katliamda kamuoyunun yakından tanıdığı bahçelievler katliamıydı.
    bu katliamı haluk kırcı'nın kendi ağzından dinleyelim;
    "kapı açılır açılmaz içeri girdik. hepsini yere yatırdık. ne yapacağımız konusunda talimat almak için abdullah'a birini gönderdik. abdullah eter ve pamuk vermiş 'hepsini teker teker bayıltıp öldürelim' demiş. dışarı çıkıp, arabada bekleyen abdullah'la konuştum. 'evde öldürmek zor olacak. ikişer ikişer götürüp öldürelim dedim. 'olur' dedi. iki kişiyi büyük reis'in arabasına bindirip eskişehir yoluna götürdük. müsait bir yer bulup ikisini de yere yatırıp kafalarına ateş ettik. geri döndük. böyle zor olacağını anlayınca abdullah, 'tek tek boğalım bunları' dedi. bir tanesini zorla boğdum, diğer dördünü bu şekilde öldürmekte zor olacaktı. arkadaşları gönderdim. sonrada sedirin üzerinde bulunan dört kişiye yakın mesafeden ateş ederek mermilerin hepsin boşalttım. silahı da götürüp abdullah'a verdim." (l7 kasım 80 h.kırcı, ankara sıkıyönetim savcılığına verdiği ifade)

    elbette mhp'yi örgütleyip sokağa salanlar onların silahlarını da sağladı. 16 mart' larda halka yönelen bombaları, kurşunları, silahları da verdiler.

    tnt' ler ordu malıydı, silahlar emperyalistlerden gelme. katilleri polis teşkilatı korudu, güvenliğini aldı. cinayetlerin istihbaratçısı, planlayıcısı, hazırlayıcısı oldu mit ve polis teşkilatı. yeter ki, "memleketi komünistlerden kurtarsınlar, istikrarı sağlasınlar" ama bu öyle bir istikrar olacaktı ki, emperyalizmin sömürüsü katlanacak ve hızla ilerleyecek, itiraz edenin kafası ezilecekti. istikrar için hiçbir şeyi esirgemedi emperyalizm. kendi adına cinayet işleyecek olan çocuklarını kendi merkezlerinde eğitti.

    mhp yalnızca türkiye topraklarında değil, emperyalizm adına başka ülkelerde de provokasyonlar düzenledi, katliamlar gerçekleştirdi, darbeler tezgahladı. bizzat abdullah çatlı'nın eğitiminde azerbeycan'da komando kampı kurulduğu azerbeycan devlet başkanı aliyev tarafından dile getirildi. daha yüzlercesini sıralamak mümkün.

    mhp bugün de cıa'nın kendine verdiği göreve devam ediyor. mhp, katliamlarına cinayetlerine devam ediyor.

    yakın tarihimizde sivas'ta katledilen, gazi'de katledilen, üniversite kampüslerinde katledilen insanlarımız, susurluk bu gerçeğin ifadesidir. mhp, ne bahçeli'nin tv ekranlarında çizdiği gibi "uzlaşmacı"dır ne de demokrat.
    dün neyse bugün de odur mhp.

    dünkü katliamların tetkçileri bugün meclis koridorlarında bunu dile getiriyorlar zaten,

    "değişmedik" diyorlar. değişmediler.

    kanlı tarihlerini yazmaya devam ediyorlar.

    cemal ruşan

    ----------------------------------------------------------
    ----------------------------------------------------------

    -----spoiler-----
    28 şubat 1997 tarihli mgk müdahalesinin ardından dozu her geçen gün daha da artırılan milliyetçi rüzgârların yelkenini doldurduğu mhp'nin seçimlerde yaşadığı yükselişi, "1980 öncesi görüntüsünden, çete ve mafya bağlantılarından arınmasına" bağlayanları gerçekler doğrulamıyor. mhp'nin genel seçimlerden ikinci parti olarak çıkmasının nedeni olarak basında bu gerekçeler sıralandı, ancak mhp'li milletvekillerinin geçmişine baktığımızda durumun hiç de böyle olmadığını görüyoruz. mhp'lilerin son karıştığı ölüm olayı, dyp'li şıhanlıoğlu'nun ölümü oldu. meclis'te yaşanan olayların baş aktörlerinden olan ve haklarında dava açılan mhp osmaniye milletvekili mehmet kundakçı ile mhp urfa milletvekili muzaffer çakmaklı'nın da aralarında bulunduğu çok sayıda mhp'li milletvekillerin adı, cinayetten çete bağlantılarına, uyuşturucu ve silah kaçakçılığından yolsuzluklara kadar birçok olayda geçiyor. ve mhp'lilerin sicili, "şıhanlıoğlu"nun ailesinden ve halktan dilenecek bir özürle silinemeyecek kadar kabarık.

    mhp lideri devlet bahçeli

    alparslan türkeş'in ölümünün ardından olaylı mhp kongresi'nde genel başkan seçilen devlet bahçeli'nin ordu ve mit'le işbirliği içerisinde olduğu söylentileri basında yeraldı. mhp içerisinde oluşan bir komite tarafından "derin devlet"in adamı olmakla suçlandı. bahçeli'nin genel başkanı olduğu mhp'nin üyesi faşistler, devletin tetikçiliğini yaparak, bugüne kadar birçok demokratın yaşamını yitirmesine neden oldu. "nedense" saldırgan ülkücüler, öldürülen kişilerin demokrat kimliklerinden dolayı "suçlu" oldukları mantığıyla her zaman yargılanmaktan kurtuldu.

    mehmet gül
    mhp istanbul milletvekili mehmet gül'ün adı, 16 mart 1978'de beyazıt'ta 7 öğrencinin ölümüyle sonuçlanan katliamda geçiyor. 27 nisan 1978'de istanbul emniyet müdürlüğü tarafından gözaltına alınan gül'ün, 191030 fiş numarası ile kaydı yapıldı. sıkıyönetim askeri mahmekesi'nde 16 mart katliamının sanığı olarak yargılandığı davadan beraat etti. o dönemde istanbul üniversitesi'nde ?reis? olarak tanınan istanbul ülkü ocakları şube başkanlığı'nı yürüten gül'ün ismi ilk kez istanbul valiliği'ne gönderilen bir ihbar mektubunda ortaya çıktı.

    mehmet kundakçı
    mhp osmaniye milletvekili mehmet kundakçı'nın adı bahçelievler katliamında geçiyor. 12 eylül öncesinde ülkücü gençlik derneği genel yönetim kurulu üyesi ve hukuk masası başkanı olan ali yurtaslan'ın ?itiraflar? adlı kitabında, katliama katılanların arasında mehmut kundakçı'nın da ismi yer alıyor. kundakçı bu suçtan 6 ay cezaevinde kaldı. ügd'nin polisle ilişkisini kundakçı'nın sağladığı, esir türkleri kurtuluş ordusu sanıklarını sakladığı, aktaş başkanı mustafa çürük'e yedi silah verdiği belirtiliyor.

    kamil günay
    mhp tekirdağ milletvekili kamil günay, istanbul'da 1977 yılında kıbrıslı iki öğrenciyi kaçırarak birini öldüren ve birini ağır yaralayan yedi ülkücüden biri olarak yargılandı.

    muzaffer çakmaklı
    susurluk'un baş aktörlerinden sedat bucak'ın ortağı mhp urfa milletvekili muzaffer çakmaklı, uyuşturucu kaçakçılığıyla suçlandı.

    namık hakan durhan
    mhp malatya milletvekili namık hakan durhan, mehmet korkmaz ve hasan yasin adlı iki gencin vurulması olayından sorumlu tutularak 8 yıl cezaevinde yattı. mhp malatya il teşkilatı yöneticiliği de yapan durhan "bir hay huy içinde geçen o yılların acılarını unutup, önümüze bakmalı ve politikacılar ülkeye huzur getirmek için çaba göstermeli" demişti.

    ismail hakkı cerrahoğlu
    istanbul ülkü ocakları genel başkanlığı yapan ismail parlak, adam öldürmekten yargılandı. 12 eylül öncesinde çıkan demokrat gazetesi'nin muhabirini öldürmekten yargılanan parlak, o dönemde yurtdışına kaçtığı, davanın zaman aşımına uğramasından sonra ?cerrahoğlu? soyadını alıp türkiye'ye döndü.

    ali güngör
    şu an bağımsız milletvekili olan ancak meclis'e mhp içel milletvekili olarak giren ali güngör, 13 nisan 1970'de sol görüşlü dr. asteğmen necdet güçlü?yü, ibrahim doğan adlı ülkücü ile birlikte öldürdü. olayda kullanılan ?6815296? seri numaralı tabanca jandarma teğmen fehmi altınbilek'e, ?6815248? seri numaralı silah jandarma teğmen mustafa ilerisoy'a aitti. altınbilek ve ilerisoy'un mhp genel merkezi'nde ülkücülere özel harp eğitimi veren subaylardan olduğu iddia ediliyordu.

    fahri yüksel
    mhp malatya milletvekili fahri yüksel'in adı, 7 haziran 1979'da malatya'da öğretmen nevzat yıldırım'ın oral çelik tarafından öldürülmesi olayına karıştı. elazığ sıkıyönetim mahkemesi'nde açılan davada suçlu bulunan yüksel, cinayeti çelik'in işlediğine dair 19 aralık 1980'de polise ifade verdi. yüksel'in cezası kesinleşti ve infaz edildi.

    adnan uçaş
    mhp gümüşhane milletvekili adnan uçaş hakkında müteahhitken yolsuzluk yaptığı iddiasıyla dava açıldı.

    ali halaman
    mhp adana milletvekili ali halaman'ın kendisine ait makineli tüfekler, 1978'de urfa'da portakal sandığı içinde yakalandı.

    mustafa verkaya
    maraşlı ülkücü militan ve mhp istanbul milletvekili mustafa verkaya'nın adı ali yurtaslan'ın itiraflarında geçti. istanbul'da ve fatih'te ülkü ocakları teşkilat başkanlığı yapan verkaya, varna'da abdullah çatlı'nın ökkeş çokuçkun ve gabriel aktürk aracılığıyla ilişki kurduğu silah kaçakçısı ile görüştü. ülkücülere gelen silahların verkaya adına geldiği ileri sürüldü. mhp'nin yılma durak başkanlığındaki "eğitimciler" kadrosunda yeraldığı söylendi.

    mehmet şandır
    mhp hatay milletvekili mehmet şandır'ın adı mhp iddianamesinde geçiyor. hergün gazetesi muhabirliği ve gümrük ve tekel bakanlığı kontrolörlüğü yapan şandır, musa serdar çelebi ve yılma durak ile birlikte tümaş a.ş.'nin ortaklığını yaptı. şandır'ın ortakları musa serdar çelebi ve yılma durak'ın mhp'nin ?eğitimciler? olarak bilinen, militanları eğiten ve eylemleri yönlendiren kadroda yeraldığı biliniyor. her iki ortağın isimleri suikast olaylarında geçti.

    ahmet çakar
    mhp istanbul milletvekili ahmet çakar'ın adı 16 mart katliamı'na karıştı. istanbul cumhuriyet savcısı yardımcısı muhittin cenkdağ 24 mart 1978'de istanbul 1. bölge şube müdürlüğü'ne bir yazı göndererek, katliama adı karışan listede istanbul üniversitesi hukuk fakültesi 4. sınıf öğrenci ahmet çakar'ın adını da bildirdi.

    armağan yılmaz
    mhp uşak milletvekili armağan yılmaz, ali yurtaslan'ın itiraflarına göre 1980 öncesinde bahçelievler emek beştepe bölgesinde bulunan nene hatun yurduna saldıran ülkücü grubun ikinci başkanıydı.

    ahmet kenan tanrıkulu
    mhp izmir milletvekili ahmet kenan tanrıkulu, abdullah çatlı ile birlikte 1990'da zürih'te bostadel cezaevi'nden kaçtı. yanlarında 2 yugoslav ve 2 italyan da bulunuyordu.

    mehmet yandır
    12 eylül 1980 öncesinde gümrük kontrolorü olarak çalıştı. mhp yöneticileri ile para ilişkileri olduğu, ayrıca papa suikastinde adı geçen musa serdar çelebi ve tümpaş adlı şirkette adı geçen yılma durak ile ortaklık ilişkileri saptandı. mhp iddianamesinde adı geçen yandır'ın mhp militanlarını eğitim ve eylemlere yönlendiren kadroda yer aldığı biliniyor.

    recai yıldırım
    mhp adana milletvekili recai yıldırım, 1979 yılında adana'da ülkü ocakları başkanlığı yaptı. aynı dönem adana'da yaşanan birçok solcu cinayete adı karıştı. adam öldürmekten yargılanan yıldırım'ın dosyası zaman aşımına uğradı.

    yusuf kırkpınar
    mhp izmir milletvekili yusuf kırkpınar, 1968'de izmir ülkü ocakları kurucuları arasında yer aldı. 12 eylül döneminde mhp davasında tutuklu bulunan kırkpınar bir süre cezaevinde tutuklu kaldı. ülkücü mafya babası haluk kırcı verdiği ifade de 7 tip'li öğrencinin katledilmesi olayında arandığı dönemde izmir'e geldiğini ve dönemin mhp izmir il binası'nda kırkpınar ile görüştüğünü söyledi. kırcı, izmir'de kırkpınar'a ait tuana cafe'ye ortak olduğunu adı geçen cafeye susurluk çetesi davasından yargılanan enver ulu ile ercan ersoy adlı polislerin sık sık geldiğini itiraf etti.
    --------------------------------------------------------------------------------

    ?bağımsız? mehmet ağar
    ankara emniyet müdürü olduğu dönemde semra özal'ın programlarını kaçırmadığı için adı ?papatya bürokrat? olarak da geçen ağar'ın istanbul ile ankara'da emniyet müdürü olduğu dönemde, çok sayıda demokrat insan işkenceden geçirildi, gözaltında kaybedildi, sokaklarda ?faili meçhul? bir şekilde öldürüldü; emniyet içerisinde mhp'lilerin hakimiyeti arttı. tansu çiller'in hükümete gelmesiyle ?papatya bürokrat?lığını bu sefer çiller için sürdürdü. ödülü ise emniyet genel müdürlüğü, daha sonra da dyp listesinden meclis'e girmesiyle adalet ve içişleri bakanlığı oldu. ağar'ın adalet bakanı olduğu dönemde, cezaevlerine saldırının zemini hazırlandı. adli tıp kurumu'nun kadroları işkenceyi gizleyecek şekilde rapor veren doktorlar ve tefecilerle yenilendi. susurluk kazasından sonra içişleri bakanlığı görevinden istifa eden ağar'ın, çeteye silah ve yetki belgeleri verdiği, topal cinayeti zanlısı üç özel timci polisi ve uyuşturucu kaçakçısı yaşar öz'ü sorgulamadan serbest bıraktırdığı ortaya çıktı. ?devlet için bin operasyon yaptık? diyen ağar, ?devlet sırrı? diyerek bilgi vermedi. ağar, emniyet müdürlüğü yaptığı illerde faili meçhul cinayet, gözaltında işkence ve ölüm olaylarında artış oldu. çiller'in koltuğunu sarsıcı faaliyet yürüten ağar, dyp milletvekilleri listesinde kendisine yer bulamayınca elazığ'dan bağımsız milletvekili adayı oldu.

    kaynak: http://www.evrensel.net/01/02/07/dosya.html

    --------------------------------------------------------------

    muhsin yazıcıoğlu

    - alevilere insan gözüyle bakmayan şahıstır
    - maraş katliamının azmettiricilerindendir.
    - madımak oteli'nin müze olmasına karşı çıkan şahıstır.
    http://213.243.28.155/…e=15.2.2009&articleid=921822
    - bahçelievler katliamı'nın azmettiricisi olan abdullah çatlı ankara ülkü ocakları başkan yardımcısı iken, ankara ülkü ocakları başkanıdır. olaylar bilgisi dahilindedir. ayrıca katliamda kullanılan otomobil, kısa süre öncesine kadar kendisinin kullanımında idi.
    - itirafçı ali yurtaslan'ın sözleriyle sol'u bitirmek üzere bombalama ve katliam emirlerini veren kişilerden biridir.
    - 1978'de cezaevinde çıkarttığı isyanla birkaç kişinin öldürülmesinden sorumludur.
    - katliamlarda kullandığı haluk kırcı'ya yardımlarını anlatan, para yardımlarında da bulunduğunu itiraf eden kişidir.
    - 1978'de balgat katliamı sanıklarından mustafa pehlivanoğlu ile birlikte yakalandığında ali yurtaslan'a göre, "ankara'ya geldiklerinden bir saat kadar sonra yazıcıoğlu şubeye telefon etti. 'bu size son ihtarım. abdullah'ı bırakmazsanız ankara'nın 150 yerinde bomba patlatacağız' diye tehdit etti. gerçekten de ihtar olarak demirtepe köprüsü'ne bir bomba konulmuştu. polis patlamadan bombayı aldı. abdullah, tehditten sonra bırakıldı."
    - hrant dink olayında ilgisi bulunan kişidir. teke tek adlı programda konuşulanlar ilgi çekicidir:
    fatih altaylı : ?yasin hayal bomba attıktan sonra hapse girince ailesine 1 milyar verilmiş bbp tarafından??
    muhsin yazıcıoğlu : ?şimdi efendim ..düzeltelim yasin hayal?in attığı bomba değil, maytapları bir araya getirip yapmışlar işte, bomba sayılmaz.. o gün çocuk koymuş maytapları, koyduktan sonra bir kız çocuğu geçiyomuş ordan ona bir şey olmasın diye yasin hayal kızın üstüne atlamış yaralanmış, bakın o yüzden de hafifledi cezası? çocuğun ailesi şimdi mağdur olunca tabii? verilmiş.

    "
    --------------------------------------
    --------------------------------------
    (bkz: akp'nin türkiye'yi bölme planı/@albastropos)
  • pkk'lı köpeklerin, siyasal islamcı iki yüzlü yavşakların ve tabi ki kızıl sosyalistlerin -aslında pkk'lılarla paraleldir bunlar- gündeme getirmeye çalıştığı hayallerdir. bana bir mhp'li gösterin ki çorum ve maraş olaylarını sahiplensin. bunun açıkça provokasyon olduğu ortadadır.
  • hdp'nin iki yıl önceki halini hatırlamayanların geçmişe gömenlerin 30 yıl önceki konuları hatırlayıp nefret odağı yaratma çabası.
  • kendini sütten çıkmış ak kaşık sananları açıp okuması gereken tarih.

    hangisinin hesabını vermişler?
  • kurt gorunumlu bir siyasi partiden stepneye evrilmek de bu tarihin bir parcasidir. lol.
hesabın var mı? giriş yap