• türkçe ve ermenice yayımlanan haftalık agos gazetesi'nin genel yayın yönetmeni... kendisi olaylara tarihi perspektifi ile bakan, bilimsel yöntemlere ağırlık veren, türk-ermeni meselesine sağduyu ile bakabilen bir gazetecidir. nitekim kendisini bu konuyu işleyen bütün tartışma programlarında görebilirsiniz
  • emin colajani onderliginde linc hareketine maruz kalmak uzere olan, varligiyla iyi hissettiren, aydin kisi...
  • "kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlandırmak hastalıktır. kimliğini yaşatman için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıklıdır"
    demiş bir insandır.

    not: hem ermenileri hem türkleri kastettiğini ayrıca vurgulamak gereği var.
  • avrupa parlamentosu'nda düzenlenen "geçmisin gelecegi : türkiye'deki ermeniler" temali konferansta, ermeni diasporasi temsilcisinin etyen mahcupyan ve hrant dink'i "türkiye'nin rehineleri" olarak tanimlamasi üzerine; "biz türkiye cumhuriyeti vatandasiyiz. böyle algilariz ve böyle davraniriz. disaridakiler içeridekilerin hamisi kesilirse, devlet ve toplum da azinliklari disarinin uzantisi olarak görür." cevabini vermis kisidir.
  • bakirkoy'un en buyuk ve eski kitapcisi olan beyaz adam'in sahibi, ya da sahiplerinden(1-2 kardes olabilirler) biridir.
  • hakkında yeniçağ gazetesinde çıkan tehditkâr yazıların ardından, 11 ekim 2004 tarihli birgün'de şu yazıyı kaleme almıştı:

    “yeniçağ gazetesi 'hoş gidişler ola...' başlıklı cuma günkü yazımı manşetine taşıyarak 'ermeniye bak' başlığıyla atatürk'e dil uzattığımı iddia etmiş, kendi algılamasından hareketle de durumdan vazife çıkartıp ırkçı saldırılarına bir yenisini daha eklemiş. gerçi bu çevrelerin gözüne batmak için illa birşeyler yazıyor olmanız da gerekmiyor. eğer ermeniyseniz ve bu kimliğinizle varlığınızı ortaya koymaya çalışıyorsanız bu bile onlar açısından başlıbaşına isyan edilesi bir sebep olmaya yeterli. alışmışlar bir kez ses çıkarmayan ermeni'ye; şimdi hrant gibi kendi kimliğinin onuruyla hareket edenler fena geliyor gözlerine.

    her neyse... olan biten her anımsadığımda buruk bir acı hissettiğim yaşanmış öyküyü bir kez daha anımsattı. paylaşmak isterim.

    yıl 1918, süphan dağı’nın eteklerinde bir köy. zor kaçmıştı olan bitenden. dar sığınmıştı pelteklerden ismail’in köyüne. herkeslerin herkeslerden kaçtığı, herkeslerin birbirinin çaresizliğine sarıldığı yıllardı. karışmıştı köylünün arasına, yaşayıp gidiyordu işte... zararsızdı da allah için. ağılın bir köşesinde yuvalandığı karanlık sığınak, örme duvardaki iki taş arasındaki ince yarık kadardı sanki. hani kertenkeleler olur ya o aralıkların ağzında... hani bir ses duyarlar da birden dalarlar yarığa. tam öyle işte. gizlenerekten yaşar giderdi. arada bir günyüzüne çıkar, yüreği insaf tutanların yanlarına varır,harmanın ucundan tutar, dökebildiği kadar ter döker, iki dilim ekmek yer, sığınağına geri dönerdi. toprağın kan kustuğu zamandı, her bir gayret ıccığ daha yaşamak içindi.

    köylünün yanında yeni adı abdullah’tı. ‘allah’ın gönderdiği’. allah’ın unuttuğu bir delikte yaşayıp gidiyordu işte. ta ki pelteklerden ismail’in sondan üçüncü oğlu memo duvarın dibinde abdullah’ı işerken görene kadar. eğilmiş, ferfecir gözlerini dipten abdullah’ın ‘it ölüsü’ çüküne dikmiş, hınzır hınzır kıkırdıyordu. zıplamasıyla bağıra bağıra koşması bir oldu. ‘koşun laaan’ diye bağırıyordu. ‘koşun laaan koşun, abdullah’a bakın, vallah görmişem, onunki kabuklu, onunki kabuklu!..’

    derler ki, abdullah’ın duvarın dibinden ağıldaki sığınağına kaçışı tıpkı bir kertenkelenin kaçışı gibiydi...az sonra ağıla taşlar yağmaya başladı. çoluğu çocuğu, genci yaşlısı toplanmış ağılı taşlıyorlar, ‘çık ulan gavur, kim olduğunu anladık, çık dışarı’ diye bağırıyorlardı. bir süre sonra bağırışlar yakınlaştı, ayak seslerine dönüştü. ağılın kapısı açıldı. ilk giren her daim abdullah'ı korumuş olan pelteklerin ismail oldu, ardından da öbürleri. ismail ardındakileri durdurdu, bir adım öne atıldı. ‘nerdesin lo abdullah, gel ki seni kurtaram, uzat elini.’

    ismail’in eli abdullah’ın uzattığı ele değdi değmesine ama, birden irkilerek geri çekti. uzattığı kanlı bir deri parçasıydı. ismail ardındakilere döndü.
    ‘hadin lan, bırakın garibi, çıkıyoruz.’

    rahat kodular ondan kelli sünnetli abdullah’ı...dokunmadılar bir daha.
    çocukluğunda kertenkele avlayanlarınız bilir. uzanıp tuttuğunuzda sadece kuyruğu kalır elinizde.

    yıl 2004, yeniçağ “ermeniye bak” diye manşet atmış. birileri yine kertenkele avına çıkmış besbelli. ve ben şimdi –yanlış değerlendirilmesin, ürktüğümden ya da sindiğimden değil elbet- kendimi “kertenkele abdullah” gibi hissediyorum, iyi mi? mazur görün sürüngenlik işte!”
  • bakirkoy ve pangalti beyaz adamin ortaklarindan, diger ortaklar da kardesleridir evet.
  • bektasiye sormuslar nie namaz kilmiyosun die. o da kuran'da namaz kilmayin yazio ben de o yuzden kilmiyorum die cevapliyo. soranlar "abovvv!!" diyorlar tabii; gostermesini istiyorlar. hoca da aciyo kitabi gosteriyor. gercekten de namaz kilmayin yaziyor. birisi hocanin "namaz kilmayin" yazan yerin yanina koydugu basparmagini kaldirmasini istiyor. kaldirinca bi de goruyorlar ki "abdestsizseniz namaz kilmayin" yaziyor.

    "türk’ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, ermeni’nin ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur. yeter ki bu mevcudiyetin farkında olunsun" lafini duydugumda ben de anlamadim. "abovv!" dedim.

    simdi buna gelmeden once sunu da ekliim. ben de universite okudum*.yurtta kaldim. o zamanlar ortam full hukuk fakultesi ogrencisi kayniyordu. cogunlugu normal olsa da, aralarinda asiri sagci, solcu, islamci tipler de cikardi. boyle konusmaya, tartismaya korkacaginiz; yaninda rahat oturmak icin illa ki "abi sen de haklisin bak bu konuda, eger x y'yi sevmekse/desteklemekse/kabul etmekse en buyuk x benim" demek zorunda kalacaginiz tipler. bu adamlarin hakim savci olduklarinda siyasi davalarda kendi siyasi goruslerinin etkisinde kalmalarini anlamak zor degil.

    bu yazinin onceki kismini ntv kanalinda ozetlediler. denilir ki "ermeni diasporasi, ermeniler ve asala yillar boyunca yaptiklariyla/soyledikleriyle turk halkinin kalbine oyle kin tohumlari ektiler ki; 'ermeni' kelimesi dusman, 'ermeni dölü' sifati orospu cocugu anlamina gelmeye basladi. turk halkinin damarlarinda akan bu kin ve nefret dolu kanin bosaltilmasi ve yerine doldurulacak temiz kan -yani iyi niyetli normal dusunceler- bu nefret tohumlarini eken ermenistanin ve ermeni diasporasinin yapabilecegi birseydir. bunu yaptigimiz takdirde ermenistan ve ermeniler icin daha huzurlu bir yasam ortaya cikacaktir. tabii turkler icin de" .
    ulan ucuncu sinif cocuguna anlatsan anlar lafi. ama bizim hakim bey savci bey anlamamis. kardesim birakin artik emin colasan okumayi. biraz da felsefe, tarih okuyun. south park seyredin.

    cikista bi avukat* "hrant dink ceza alirsam ulkeyi terkederim demisti. hadi terketsin" diyor. tamam hrant dink terketsin burayi. ama siz de bu memleketi biraz uzaktan sevin. sikmayin, bogmayin.
  • kendisine verilen cezayla bu ülkede adaletin ne kadar adil olduğunu gösteren yazardır.
    "fikir hürriyeti...ifade hürriyeti...hadi avrupa birliğine giriyoruz...demokratik bir ülke burası...ama yanlış anlamayın ha!herkese karşı da demokrat değiliz...ne gerek var...adın hasan değil hrant ise sana demokratik davranmayız,davranamayız...
    türkler ve ermeniler mi?1915 falan ha?herkes bizim dediklerimizi tekrarlamalıdır bu konuda...bir ayin gibi...koro halinde...tek gerçek bizimdir...biz bir yumruk gibi...tek yürek tek millet...biz bize benzeriz...farklılıklar tiksindirir bizi...ya sev ya terk et...ama farklı?...hayır,farklı düşünemezsiniz..."
    (bkz: ermeni konferansinin mahkemece durdurulmasi)

    ey hrant dink,sen hep doğrulardan yanaydın...seni üzmesin bu saçmalıklar,bu hep aynı şeyleri tekrarlayan koro,seni anlamaktan aciz olan bu tuhaf zihniyet.
    çünkü özgürlükten yana olanlar,demokrasiden yana olanlar senin yanında her zaman...
  • duruşmalardaki iyi hali sebebiyle, türklüğe hakaret suçundan aldığı 6 aylık cezası ertelenen kişi.
hesabın var mı? giriş yap