*

  • alie bireylerini teker teker ikna ettikten sonra girdiğiniz sınavlarda elenmekten kurtulup binbir zorlukla girdiğiniz konservatuvardan müzisyen oldum diye sevinçle mezun olduktan sonra iki yıl ortalarda kalıp, gazeteden ilanlara bakarak iş aramaya başladığınızda olduğunuza olacağınıza lanet okuduğunuz mesleğin tanımı... bir orkestrada çalsanız da ayrı dertleri vardır bunun. lakin seviyorsanız bu mesleği çok da umurunuzda olmaz aksilikler, çalar ve yaşarsınız...
  • hayatın bir insana verebileceği en güzel birkaç hediyeden biri.
  • çok zor olan bir durum. müzik konusu o kadar geniş bir konu ki, teorik kısmını geçsen bile uygulamada onlarca fırın ekmek yemen gereken bir hadise. sabun köpüğü gibi yaz şarkıları yapan pop şarkıcısı olmaktan bahsetmiyorum bu arada. müzisyen olmak ciddi ciddi emek isteyen bir iştir.
  • çaldığın enstrüman ile ilgili neredeyse her gün, uzun saatler etüt yapmayı gerektirecek durum.
  • gercekten zor bir ise benziyor tabii ne istedigine de bagli biraz.
    http://i.imgur.com/0m1wh.jpg
    being a musician today means
    composing, writing, playing, singing,
    arranging, recording, producing,
    mixing, mastering, videoing,
    uploading, designing, promoting,
    booking, performing, blogging,
    messaging and filing tax returns.

    and all you wanted was some sex.
  • müzik insanı olmaktır. işin içinde emek varsa o iş, iştir arkadaş.
  • dezavantajları, müzisyen olmayanlar için angarya gözükür, hatta " hadi len ordan artiz, bulmuşta bunuyo hava yapıyo" gibi sözlerle tenkit edilebilir.oturup adam gibi müzik dinleyemezsiniz, ya enstrumanlarda yapılan atraksiyonlara, yada aranjör, burada neyi düşünmüş ne hissederek şundan şunu yapmış şuna geçmiş diye düşünürsünüz.heleki canlı müzik olan bir yere gittinizmi gittiğiniz diğer kişilerin canını sıkarsınız, ya yapılan ufak ve çoğu kişinin farketmeyeceği bir hatayı kafanıza balyoz inmişcesine farkedip, yada tam tersine yapılmış güzel bir hamle yüzünden aniden o ortamdan o konudan uzaklaşıp müziğe odaklanırsınnız, tabi gittiğiniz kişileri gıcık edersiniz, heleki önemli bir buluşmaysa sevgili gibi, vay halinize. bir çok defa başıma geldiği gibi, biraz evvelde yaşadığım bir başka traji komik olay ise şöyle; yakınınıza koyduğunuzu bildiğiniz cep telefonunuzun zil sesinin aynı frekansında tonunda başka bir ses duyduğunuzda pavlovun köpeği gibi sıçrarsınız, sanki telefonunuz uzakta bir yerde kalmış ve çalıyor diye.aslında çokta fazla forsu (bkz: galat-ı meşhur) yoktur zannedildiği gibi, ancak gerçekten büyük işler yapmışsanız "bişey" oluyorsunuz, zibidilikten bişey ' e terfi de incecik saçma bir çizgi, " bişey" olmaya milim kalsa bile zibidisinizdir.daha çok dezavantajı vardır, ama sökülüp alınamayacak çok güzel bir şeydir müzik, isteğim dışında bile devamlı dönüyor kafamda ama bundan hiç rahatsız olmadım...
  • kim müzisyen olmayı başarmışsa şapkamı çıkarırım zira ben kendimi bu lakaba yakıştıramıyorum o derece yüce bir isim geliyor kulağıma. müzisyen kime denilir?
  • lisede dayakla enstrüman çaldırılmasaydı şu an hala keyif alabilirdim. piyano çalarken parmaklarına toplu iğne batırılmasaydı hala keyif alabilirdim. “bilmem kim 8 saat çalışıyor sen kaç saat enstrüman çalıştın bugün?” denilerek psikolojik şiddete maruz bırakılmasaydım hala keyif alabilirdim. “sadece klasik müzik çalacaksın başka tür çalmak yok!” denilmeseydi hala keyif alabilirdim. matematik-türkçe gibi derslerde ders işlemek yerine enstrüman çalışmaya gönderilmeseydim üniversitede başka bir bölüm okuyarak enstrüman çalmaktan hala keyif alıyor olabilirdim.
    ama almıyorum artık.
    bunu da kolay kolay her müzisyene anlatamıyorsun. uzun süreli konservatif eğitim alanlarla muhtemelen dertlerimiz ortaktır. çünkü uzun süreli işkenceye maruz bırakıldık.
    artık performe de etmiyorum zaten. öğretmen olmayacağım dediğim yolda tc koşullarında paşa paşa öğretmen de oldum bir şekilde. derste öğrenciye bir şeyler göstermek için enstrümanı elime alınca bile gözüm dolar oldu.
    ilginç bir yere konumlandı benim için müzik.
    keşke daha erken varsaydık farkına da dönseydik bir şekilde.
    türkiye'de müzisyenlerin çok çok az bir yüzdesi gerçekten iyi kazanır. büyük çoğunluğu da sigortasız işlerde piyasayı düşüren ölü fiyatlara ay sonunu getirme mücadelesi verir. ben de artık sırf uğruna 14 yaşından bu yana mücadeleler verdim diye bu tutkuyu romantize edemeyeceğim. açlık romantize edilebilir mi ya? günün sonunda bu bir iş ve para kazanmamız gerekiyor.
    kimse bu yönünü konuşmaz müziğin. çok havalı gözüküyor değil mi? rock n roll. he aynen.

    tanım: müzisyen olmak eşittir aç olmak.
hesabın var mı? giriş yap