*

  • nazım hikmet kültürevi, nazım hikmet kültür merkezi adıyla yeni yerinde açılıyor. adından da anlaşılacağı gibi bir evin alabileceğinden çok daha fazlasının yapıldığı çalışmalar artık kadıkoyde sanatkarlar sokagındaki yeni yerinde genişletilmiş ve teknik açıdan kusursuz bir merkezde yapılacak.16 ekim 2004 itibariyle açılmış olan merkezde acık hava sineması, konferans konser sergi seminer salonları, müzik studyosu, kutuphane , fotograf ve goruntu ısleme atolyeleri mevcut
  • nazim kulturevi nin "nazim in estetik duzeyine yarasir" profesyonel etkinlikler yapmak uzere kendini yenilemesiyle olusan kurumun ismi. isil ozgenturk soyle yaziyor merkezin acilisi hakkinda:

    "okulu, ermeni ustalar 1902'de yapmışlar, en güzel karoları döşeyip en yüksek duvarları örmüşler. en aydınlık pencereleri açmışlar ve en üste de dünyanın en sıcak, en albenili, en baştan çıkarıcı tiyatro salonunu kondurmuşlar.
    bir güzel okul olmuş. yıllar yılı çocuk sesleriyle daha da şenlenmiş. en güzel tiyatrolar oynanmış, en acılı aşk sohbetleri yapılmış, diplomalar alınmış ve yaşam pek çok insan için burada başlamış. sonra yıl 1987'ye gelmiş, çocuk sayısı azaldığından okul kapanmış ve yıllarca öyle mahzun, öyle boynu bükük beklemiş. vakıf malı olduğu için kimseler içeri girip bu güzelim binayı yeniden yaşar kılamamış. yıl 2004'e gelmiş, türkiye cumhuriyeti, avrupa birliği'ne uyum yasaları çerçevesinde azınlık mallarıyla ilgili yasayı değiştirince, iyi bir şey olmuş ve bina, bir kültür merkezi yapma hayali kuranlar tarafından kiralanıp ali usta ve ekibinin ellerine teslim edilmiş. onarılması ve kapısına nâzım hikmet kültür merkezi yazısı konması için.
    ben kadıköy altıyol'daki bu ermeni ilkokulunu onarım başladığında gidip görmüştüm ve iki ay sonra açılışa gittiğimde gözlerime inanamadım; ali usta ve ekibi, gece-gündüz çalışarak okulu yeniden onarmışlar. ve kapısına nâzım hikmet kültür merkezi levhasını asmışlar. belki ki, bu iki aydaki mucize, parayla pulla elde edilmemiş; bu mucize, nâzım' ın mısralarını ezbere bilen, onu komünist olduğu için bir kat daha fazla seven ali usta ve ekibinin inanılmaz özverisi sayesinde olmuş. türkü söyler gibi bir çırpıda, en içten emeklerini koyarak binayı bitirmişler.
    alt katta, girişte nâzım'ın en güzel büstlerinden biri kapıdan her gireni selamlıyor. masaların her birinde, ilginç bir teknikle basılmış nâzım hikmet'in fotoğraflarından biri gözünüzü alıyor. her fotoğraf insanı anılara sürüklüyor. vatan hasreti, inanç, hapis günleri, yaşamı ne pahasına olursa olsun hak ederek yaşama isteği, aşk, daha pek çok duygu sizi alıp uzaklara, son romantik komünistin yaşadığı o muhteşem zaman parçasına götürüyor.
    üst katlarda, her biri bir başka amaçla kullanılacak sınıflar var. kimi müzik atölyesi, kimi sinema atölyesi, kimi plastik sanatlar atölyesi olarak çok yakında hayata geçecekler. sınıflara, o yüksek tavanlara, o aydınlık pencerelere hayran olmamak elde değil.
    sonra yeniden cilalanan, çatısı onarılan tiyatro salonu, insanın ‘'hadi hemen bir oyun koyalım'' diyesi geliyor. bu arada benim en çok hoşuma giden şeyi söylemeliyim, bahçede küçük bir açık hava sineması yapılmış. her türlü kısa film, uzun film gösterimine imkân tanıyan küçücük bir sinema. bu bölgede oturanlar yaşadı; rüzgârın ılık ılık estiği yaz akşamlarında en güzel filmleri izlemenin keyfine varacaklar. tabii çekirdek yemek serbest olmalı. yoksa kimse gitmez.
    merkezin açılış günü koşarak gelenleri de ayrıca anlatmam gerek. bütün eski ve yeni nâzım dostları oradaydı. kiminin saçı sakalı ağarmıştı, kiminin beli iki büklüm olmuştu, ama hiç yitirmedikleri inançlarıyla oradaydılar. bu arada genç insanların sayısının çok fazla olduğunu söylemeliyim. büyük çoğunluğu da sigara düşmanı; o gün orada sigara sayısını epeyce azalttım.
    açılışın en güzel anlarından biri, ali usta'yı sahneye çağırdıkları andı. ali usta, yüzünde işini iyi yapmış insanların iç huzuruyla sahneye çıktı ve plaketini aldı. neredeyse ağlayacaktı, kendini tuttu ve şöyle dedi: ‘'bu benim en mutlu günüm. 47 yaşındayım, hayatımda hiç bu kadar mutlu olduğum bir an olmadı.''
    açılışta, okulu yıllardır kültür merkezi yapmak isteyen, ama yasalardan ötürü bir türlü kiralayamayan kadıköy belediye başkanı selami öztürk de vardı. kültür merkezini çok beğendi, ayrıca nâzım'ın bir dünya vatandaşı olsa da en çok kadıköylü olduğunu sıkıca belirtti ve ‘'bizim kültür merkezi ne zaman bitecek'' diye soran caddebostanlı seçmenlerine ‘'en kısa zamanda'' diye söz verdi. bence hemen telefona sarılıp işlerin hızlandırılması için talimat verecek. rekabet her zaman iyidir. kazanan kim mi olacak, elbette siz, ben, o, hepimiz... (19 ekim 2004, cumhuriyet)
  • çok iyi bir gençlik korosuda olan harbi kültür merkezidir
  • cayi guzel olan mekan. kutuphaneyi formalite kurulmus bir yer olma havasindan cikarip gercekten islevsel hale getirmeleri, ozellikle gorsel medyayi da isin icine sokmalari faydali olabilir. alternatif bir kulturun yeniden yesermesi konusunda calismalari hatri sayilir cinsten. etkinlikler, okumalar ve tartismalar hem insanlari entelektuel anlamda gelistiriyor hem de yasamlarini kaliteli hale getiriyor. ben de vakit buldukca solugu nazim da aliyor ve guzel caylarindan bir bardak iciyorum.
  • yazın kavurucu sıcağında bahçesinde serinleme imkanı bulabileceğiniz mekan, ayrıca akşamları bahçesinde ışıklar * yandığında yeşilçam filmlerindeymişsiniz hissine kapılmanız mümkün. ve konserin,tiyatronun,kitap okumanın,çayın tadı orda bi başkadır.
  • son açıklamasıyla, akape (ak parti) nin bütün olumlu icraatlarını bir bir saymış, seçim öncesi bi güzel tanıtmış, gizli akape'li olduklarından milleti şüphelendirtmiş olan teşkilat...

    eyvah kardeş, nazım kalesini de ele geçirdiler!! n'apcez şimdiii!!

    açıklama (tekrar ama gerekli) : http://www.medyatava.com/haber.asp?id=49526
  • akp nazım'a vatandaşlık hakkını iade etti, bu dinazorlar hala, demokrat akp'nin kuyruğuna takılmadı, mızmızcılık yapmaya devam etmekteler.

    halbuki, gün, zil takıp oynama, akp iktidarına yamanma günüdür.
    salaklık ve riyakarlık bu kadar mı hakim oldu memleket insanına anlaşılır gibi değil.

    nazım kalesini ele geçirmek göt ister ayrıca, yasa ile para ile olmaz o iş.
    açıklama: tekrar ama harbiden gerekli... sözlük dışından okuyunca anlayamıyorlar sanırım...

    öncelikle, akp hükümetinin bu kararının, nâzım hikmet önünde saygıyla eğilmek anlamına geldiğini görüyor, bükemedikleri bileği öptüklerini biliyor ve kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.

    türkiye’nin ilericileri, emekçileri, 2002 yılında “sevdalınız komünisttir!” ibareli afişler ve imza metinleriyle, nâzım’ın 100. yaşını “nâzım yeniden vatandaş olacak” iddiasıyla selamlamışlardı ve toplanan yüz binlerce imza, nâzım’ın bu ülkenin emekçilerinin, öğrencilerinin, ilericilerinin, yurtseverlerinin kalbinde yaşadığının açık bir göstergesi olmuştu.

    akp hükümeti bu kararıyla, hâlâ bu ülkenin bilinç düzeyinin oldukça gerisinde olduğunu ve bu ülkeyi ileriye götüremeyeceklerini bir kez daha ilan etmiştir.

    gericiler ve geriden geliyorlar.

    halkımız nâzım’a vatandaşlığını çoktan iade etmişti.

    akp hükümeti neden bugün böyle bir karar alıyor?

    2006 nisanı’nda abdülkadir aksu, içişleri bakanı olarak bu konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “şahsın kendisinin başvurusunun gerektiği”ni ifade etmişti.

    akp hükümetine sormak istiyoruz:

    acaba, şahıs, kendisi mi başvurmuştur?

    o zaman hukuki karşılığı olmayan bir kararı bugün nasıl alabilmektedirler?

    değerli halkımız,

    nâzım hikmet’in vatandaşlığının iadesi bu ülkenin emekçi halkıyla ve ilericileriyle dalga geçmek değilse eğer, bilinmelidir ki, çok ciddi bir sıkışmanın ürünüdür.

    yolsuzluklarla, din istismarıyla, memleketi satan tavizsiz işbirlikçi tutumuyla ipliği pazara çıkan akp hükümeti, seçimlere girerken yeni toplumsal desteklere ulaşma arayışındadır. bu karar da bunun göstergelerinden biridir.

    bu karar, diğer uydurma demokratikleşme adımları gibi, tayyip erdoğan’a meydanlarda, salonlarda, ertuğrul günay’a açılışlarda, kokteyllerde böbürlenme olanağı sağlamak için alınmıştır.

    hiçbir samimiyeti yoktur.

    akp hükümeti, son dönemde özür dilemeyi bir alışkanlık haline getirmiştir.

    aynı işkencede öldürülen engin çeber’in ailesinden özür dilenmesi gibi, aynı alevi yurttaşlarımızdan özür dilenmesi gibi, aynı kürtçeye ilişkin yasal düzenlemeler yapılmayıp, trt 6’nın açılması gibi…

    nâzım hikmet’in vatandaşlığının iadesi kararı da, bu özür kervanında yerini almıştır.

    akp hükümeti, samimi değildir. din istismarcılığının yolsuzluklarla ayaklarına dolanmasından sonra, bu defa demokratikleşme istismarcılığına soyunmuşlardır.

    bu ülkede her şeyi satılık hale getiren akp, yine tüccarca hesaplar peşindedir.

    akp hükümetine sormak istiyoruz:

    bu kararın ardından 12 eylül’ün vatandaşlıktan çıkardığı övünç kaynağımız yılmaz güney’e de vatandaşlığı iade edilecek midir? bu toprakların en güzel seslerinden biri olan sümeyra çakır’ın vatandaşlığı da iade edilecek midir?

    akp hükümetine sormak istiyoruz:

    vatandaşlık iadesi kararını, kültür-sanat yaşamının sermaye çevrelerine meze edilmesinin önüne geçilmesi de takip edecek midir? sanatçılarımızın sponsor bataklığından kurtulmasına imkan verecek midir? kapatılan ve yağmalanan müzeler, kütüphaneler, senfoni orkestraları, tiyatro salonları, yeniden kamunun hizmetine sunulacak mıdır?

    nâzım’ın sözleriyle “kitaba hasret” halkımız, eşit ve parasız eğitim olanaklarına kavuşacak mıdır? yine nâzım’ın sözleriyle, “yobazın karanlığını”, “yabancının roketini”, “paranın saltanatını” bu topraklardan silmeye doğru devam edecek midir?

    akp hükümetini, âlemi aptal, kendilerini akıllı sanmaktan vazgeçmeye çağırıyoruz.

    akp hükümetini, bu ülkenin değerlerini seçim malzemesi yapmayı bırakmaya çağırıyoruz.

    bu halk, bunları yutmayacak artık!

    sevdalımız komünisttir!

    ve yüreği bu ülkenin emekçilerinin, öğrencilerinin, ilericilerinin, yurtseverlerinin yumruğu gibi sıkılıdır!

    107. yaşında nâzım hikmet’i bir kez daha selamlıyor, halkımızı işbirlikçi riyakârlıkla mücadeleye devam etmeye çağırıyoruz!

    nâzım hikmet kültür merkezi

    yönetim kurulu
  • nazım'ın vatandaşlığa kabulü hususunda yeni bir açıklama yayınlamışlar;

    nâzım’ın vatandaşlığının iadesi ardından yaşanan kimi gelişmeler, ilk açıklamamızdaki temel değerlendirmeyi doğruladı. bu yeni açıklamamızda gelişmeleri nasıl değerlendirdiğimizi ve öngörülerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.

    kendisini vatandaşlıktan çıkaran 1951 tarihli bakanlar kurulu kararnamesini iptal eden yeni kararın resmi gazete’de yayınlanmasından sonra, nâzım hikmet artık “resmen” türkiye cumhuriyeti vatandaşı oldu.
    konuyla ilgili yaptığımız 6 ocak 2009 tarihli ilk basın açıklamamızda, akp’nin toplumsal meşruiyet açısından bir sıkışma yaşadığını vurgulamış, toplumsal desteğini tazelemek için muhtelif konulardaki özürcülük kervanına nâzım’ın adını da karıştırdıklarını belirtmiş; bu uygulamada herhangi bir samimiyet ve “demokratlık” aranamayacağını ifade etmiştik. bizce akp, yine tüccarca hesaplar peşindeydi. peki, tüccarca hesap nedir?
    tüccarca hesap, dokunduğu her şeyden rant elde etme hırsıdır.
    tüccarca hesap, mülk sahiplerinin “babalar gibi satma” dürtüsüdür.
    tüccarca hesap, sattığının arkasındaki emek, alın teri, yaşam kavgası, mücadele ve tarihten “marka değeri” imal etmektir.
    akp’nin nâzım üzerinden güttüğü tüccarca hesap nedir peki?
    nâzım üzerinden neyin rantını toplamaya, neyi “babalar gibi satmaya” kalkıyorlar?
    nhkm olarak bu konuda bir açıklama daha yapmak zorunda hissediyoruz kendimizi.
    zira, daha vatandaşlık gündeminin üzerinden saatler geçtikten sonra, önce tayyip erdoğan meclis grup konuşmasında nâzım’ın itibarını iade ettiklerini belirterek “kimsenin yapamadığını biz yaptık” dedi; iki gün sonra akp izmir il teşkilatı bir gazetede tam sayfa ilan verdi; ardından emine erdoğan, “gazze’ye destek için istanbul buluşması”nda nâzım’ın “kız çocuğu” şiirini okudu.
    tüm bunlar bir “barışma”, “hukuk ayıbını ortadan kaldırma”, “hakkını teslim etme” anlamına gelmekte midir?
    biz “asla” diyoruz!
    tüm bunlar, toplumun kolektif aklı ve vicdanını teslim almaya tahvil edilmektedir. ülkenin bilimsel, sanatsal, kültürel birikimini ve geleceğini, sermayenin hesaplarına bağlamaktır.
    çünkü nâzım’ın vatandaşlığından elde edecekleri ranta göz dikenler, barışa, sevgiye, kardeşliğe, adalete, eşitliğe, özgürlüğe, iyiye, güzele, doğruya yer bırakılmayan bir memleketi geri dönülmez bir uçuruma götürmektedirler.
    bilimi, sanatı, kültürel yaşamı sermayenin kucağına iten; bilime, sanata ve kültüre, sadece tüketim ve zevk peşinde koşan bencil bir insanlık yaratmak ve bu insanlık kavrayışını yeniden-üretmek için üretim alanı tanıyan bir zihniyetin icraatlarıdır.
    sadece tüketen ve zevk peşinde koşan bir insanlığın yaratılması, insanlığın küçültülmesidir.
    nâzım “büyük insanlık”ın şairidir.
    nâzım’a kıskançlıkla sahip çıkıyoruz, çünkü büyük insanlık’a sahip çıkıyoruz.
    dünyanın ve memleketimizin aydınlık geleceğinin, insanlığın küçültülmesiyle değil, büyütülmesiyle kurulacağını biliyoruz.
    toplumsal yaşamı, komşu ülkelerle ilişkilerini, insanlığa dair hesaplarını çıkar, fırsatçılık, sadaka, ulufe dağıtımı, alım-satım çerçevesinde şekillendiren, sıtmayı gösterip vereme razı eden icraatlara önderlik eden bir iktidarı ve “först leydi”leri, nâzım’ın yakasından düşmeye çağırıyoruz.
    el âlemin ağzı torba değil elbette… yasakçılığı da savunacak değiliz.
    ama biliyoruz ki nâzım, bu çıkar hesaplarına, rantiyeliğe, içten pazarlıkçılığa, emekçilerin sırtındaki först leydi şovlarına büyük gelir!
    ilan ederiz ki, “barış” deyip her fırsatta savaş çığırtkanlığı yapanların, “dayanışma” deyip sadakaya mahkûm bir toplum yaratanların, “ilerleme” deyip toplumu tv ekranlarına ve alış veriş merkezlerine hapsedenlerin, “demokratik toplum” deyip toplumu cemaatlere bölenlerin, bir de “nâzım” deyip nâzım’ın onurunu, inadını, umutlarını, kavgasını pazara çıkarmalarına izin vermeyeceğiz, sessiz kalmayacağız.
    evet, nâzım bütün insanlığındır!
    o insanlık ki, eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barış için verdiği mücadeleyle büyüyecektir!

    nâzım hikmet kültür merkezi
    yönetim kurulu
hesabın var mı? giriş yap