• tınının çok ama çok önemli olduğu bir sorudur.
  • iyi hali,anlamak için sorulanıdır.isteneni vermek, en azından vermeye çalışmak için beslenen arzuyu ifade eder.
  • bazı insanlar vardır, kafalarındaki 2-3 kişinin arasında kalıp sıkışırlar.. birisi geçmişi, ikincisi sözde geleceğini kurmak istediği, sonuncusu da zaaflarının baş kahramanıdır * sadece.. diğerlerinden ne istediği ortadadır.. ama sonuncuyu anlamamışsındır..

    seninle bi alakası olmamasına rağmen merak edersin sorarsın "ne istedin? sana karşı zayıf olandan? " ...

    "ne var ki bunda? mutlu ettim işte birisini,nasıl olduğunun ne önemi var? benden istediğini verdim sadece.." der.. birini kandırarak mutlu etmek, ilginç anlaması zor gelir..

    büyük laflar eder, susarsın uzaktan beklersin sadece.. tekrar kafasındaki sonuncu kişiye gider, tahmin ettiğin gibi.. tekrar kendini ve onu kandırmaya.. bi boşluğu doldurmaya.. yaptım oldu demeye.. öyle işte demeye.. enteresan bi hayat kurmaya..

    elinden bi şey gelmediğinde sorarsın bunu.. saf ve net bi sorudur..

    ne istiyorsun?

    "mutluluktan ayaklarım yere basmasın ama ordan düşünce de canım acımasın.." şeklinde cevaplayan biri varsa bu soruyu, şuursuzdur efenim o insan.. hızla uzaklaşınız..

    elinden bi şey gelmediğinde sorarsın bunu kendine.. saf ve net bi sorudur..

    cevabını biliyorsan alırsın rakını yanına da bi bardak şalgam huzurlu saf bi mutluluk yaşarsın.. bilmiyorsan cevabını, saf bi yalanda uyursun okadar..
  • olumsuz önermesine derhal cevap verilebilen ama bizzat kendisine kimsenin direkt ve belirgin bir cevap bulamadığı soru.
  • kendimize sorup durduğumuz, başkası sorduğunda ise tahribat gücü fena olabilen soru cümlesi. argo olmasından şüpheleniyorum. "hop yalnızca yakınlarım bana ne istiyorsun diyebilir!" gibi...
  • kelebek

    son isteğin nedir?
    sorusu,
    çok, çok kolaydır,
    ilk isteğin nedir?
    sorusundan.çünkü,
    o soruyu
    kimse kimseye soramadı,
    korkusundan.

    (bkz: özdemir asaf)
  • bir soru.
    anladım ki, insanın kendisine sorması gereken bir soru. yanıtın sahihliğinden emin olabileceğimiz tek durum bu.

    bazen öyle bir yerde geliyor ki kendimi başka bir evrende, şimdi olduğum şeyden çok başka bir şeymişim gibi hissediyorum. insan değil, hayvan değil, uzaylı değil, yani bu zamana kadar hiç düşlenmemiş bir formda bambaşka bir şeymişim gibi hissediyorum, bilinen tüm iletişim yollarından başka bir mesaj alışveriş yolu mümkünmüş benim için gibi. dil yok, sinyal yok, hormonlar yok, görsel bir takım emareler yok, beden dili yok- bedenin bizzat kendisi de yok- koku yok, sıcaklık yok, yani işte bugüne kadar tanımladığımız ya da fantastik filmlerde düşlenmiş de benim zihnimde yer etmiş hiçbir iletişim yolu bende çalışmıyor gibi.

    zaten uzun zamandır, -insan ömrüne göre çok uzun zamandır- lisan ile (öyle işittirerek ima ederek falan değil, gayet açık şekilde x'e ihtiyacım var, y istiyorum diyerek, sarkastik laflara bulaşmadan) anadilimizle, filmlerle, fotoğraflarla, sayfalarca mektuplarla, hiçbir şey yapmadan susulan günler boyu, çığlık çığlığa bağırarak, - sana, ona buna, şuna göre yok yere- kavga çıkararak, o kavgalar boyu aynı cümleleri defalarca tekrar ederek, destek almayı önererek, uyarı notları bırakarak, yaşlanarak, fiziksel olarak gözle görünür şekilde yıpranarak, azalarak, küçülerek, aman kimseye duyurmayayım diye biraz da acıyarak, yok sayarak, oturup konuşarak, meditasyon yaparak, kendime eğilmeye çalışarak, kendim dışında her şey olarak, bir tahtakurdu gibi, kendi ruhumu geceleri sabahlara kadar kemirerek, bir gerçek varmış da sahiden onu bulacakmışım gibi kazıyarak, bütün bunları yüz milyon kez baştan yaparak, ağlayarak, çok ağlayarak, ağladığıma ağlayarak defalarca anlatmışım ne istediğimi.

    yolun burasında geliyor bu soru:
    -ne istiyorsun?
  • şu an beni arayan geçimsiz insana sormak istediğimdir!
    günde 48 kere kendi kendine küsüp barışan, hiç bir şeyim olmayan sen! evet, sen! ne istiyorsun benden ya!?
hesabın var mı? giriş yap