• biçimsel olması durumunda, yatak odasında iyonik sütun başlıklarıyla çepeçevre olarak, yahutta şark köşesinin ortasındaki bursa kalaycılar çarşısından alınma tepsinin üzerinde yapılabilmesi mümkün olan aşk türü. diğer yandan doğacak çocuk kitschtir.(bkz: aşk yapmak)
  • şekil kaygısı olmadığından pozisyon zenginliği içerir. iki tarafında unutmaya ve düşünmemeye meyilli ve zorunlu olmasından dolayı, yaz meyvesi gibidir yüzde gülümseme bırakır, yemesi kolaydır.
  • aydilge'nin küçük şarkı evreni isimli albümünde bir şarkı. postmodern mekanlardan bir mekanda, kafamda zamane aşkımla, tek bir küçük çay söyleyeceksem, içine tek şeker diye bu şarkıyı atabilirim, erirken düşünürüm, içerken dinlerim. şöyle diyor:

    dış yüzümü soysan
    iç yüzümü bulsan
    karşıma da koysan
    şaşırmaz mıyım

    sırlarımı soysan
    gizlerimi bulsan
    sonra da sıkılırsan
    kırılmaz mıyım

    postmodern aşkmış
    sürmesi zormuş
    benliğim benliğini çok zora sokmuş

    istemem git isterim gitme
    kararsızlık çöktü üstüme
    kalmışım ben orta yerlerde
    ya nedir bu postmodernite

    la lalali lalilala
    ..
  • kararsız bünyelerin kendilerini haklı çıkartmak için daha doğrusu kaçışlarına bahane için ortaya çıkardıkları terim.
    aşk bu; moderni, post moderni de neymiş efendim.
  • last fm'in ısrarla fikret kızılok'un söylediğini iddia ettiği, son günlerde karşıma çıkan kadın vokalistlerin söylediği en eğlenceli/güzel şarkı.
  • last.fm artık "aydilge" diyor * şarkıcıya. "dış yüzümü"yü 'nış yüzümü' gibi demiyor mu, bitiyorum.
  • modern aşkın yanında "çirkin" kalır. romantik aşkı olumsuzlayarak varılan yer değildir postmodern aşk, varılamayan yerdir.
    aşığın da maşuğun da kolayca ikame edilebilir olduğu bir dönem olarak tanımlamak içinde yaşadığımız dönemi, postmodern aşkı meşrulaştırıyor, ama bence de binlerce dansöz var, bence de bir başkası ve belki daha iyisi bulunur ve bu gilöbelll dünyada çok daha kolay olur bu "bulma" işi. "sana daha iyisi bulunur kızım", "oğlum dünyada milyarlarca hatun varken bir karının dırdırı çekilir mi", evet evet doğru. ama, bu kolay ikame edilebilirlik kişinin o anda yaşadığı aşkı hakkıyla yaşamasını engellememeli. engelliyorsa suç küresel dünyanın hızında değil, ahlaki bozulmada.. aşk bir ahlak konusu, kimbilir ne zamandan beri. ahlaki olarak daha olumlu olanı aramayı bir değer olmaktan çıkardı birileri, kimbilir ne zamandan beri. postmodern ahlak bana çirkin geliyor, geri kafalı mıyım diye soruyorum bazen kendime. çok eşliliğin doğal bulunduğu, hazine bulmuş gibi aşkını sahiplenenlerin, ilişkisine sadakatle bağlı olanların kalmadığı bir gelecek düşüncesine zamanın bulunduğum yerinden "çirkin" diyorum, ama belki gerçek olan bu. önyargılarımı estetik ve ahlaki yargılarımdan sıyırmaya çalışınca da gerçi "gerçek dışı" geliyor postmodern aşkın gittiği yer ama..
    mücadelenin yok sayıldığı, kolay ve geçici postmodern aşklarda yok bildiğimiz "aşk"ın tadı.. burger king'de yok tire köftesinin tadı..
  • postmodern ask modernizmin ardına varan aşktır, o vakit iki kapı açılır önümüze: ne umulur postmodern aşktan? post modernizm oyle cok anlasilarak kullanılan bir kavram değil. hatta dejenereye eş anlam olarak kullanılmakta çoğunlukla. oysa dejenerasyonun kendisi modernizmdir. ruhları çürüten, çimentoya bulayıp demir çubuklarla üzerine gökdelenler kadar ağır kokuşmuşlukları ekleyen modernizmin satılık idealizminden başkası değildir.

    o zaman postmodernizm eger bu kokumuslugun ardına varabiliyorsa, bu sahte idealizmin ipligini pazara çıkarabiliyorsa o zaman o kadar da havai degildir. fakat ote yandan hala bu aşılma sağlanamamış ve sadece modernizmin bir buhranı postmodernizm olarak adlandırılıyorsa ki cogunlukla durum bundan ibarettir, "modern" ahlaka baglı insan, post zannettigi modern artığı ahlağın aşk anlayışına bakarak ahlaki bir masturbasyonda bulunabilir, kendi aşk anlayışını göklere çıkartabilir.

    oysa bir şeyin ardı en çok öncesine benzer. yani post modern aşk bir gün düşecekse avuçlarımıza, leyla ile mecnuna hazır etmeliyiz kendimizi, dudaklarımızda geğirti şiirlerinden çok anlam kırılmalarıyla kırılan bir şarap kadehi gibi etrafa aşk saran sözcükler dökülmeli.

    modernizm ruhlarımıza ne etti ne yaptı da onun ardından bu kadar korkar ve iğreniriz?

    post modernizm ruhlarımızı progressivizme çiviledi. eğer post modernizmin tanımı kendimizi modernizmin çivilerinden kurtarmaksızın yapmaya çalışırsak, varacağımız tanım ancak: "modernizm aşkın çirkefleşmesi ise postmodern aşk da ancak bu çirkef aşkın yosması olabilir." şeklinde olacaktır.

    oysa progressivizme inandığımız müddetçe, yani sürekli ileri gitmemiz gerektiğine inandigimiz müddetçe zaten modernizme çakılı kaldığımızdan onu aşmaktan bahsetmek saçmalıktır.

    oysa dilsiz dudaksiz konuşup elsiz ayaksiz yürüyebilecegimize inandiğimizda rumi gibi, anlamı da kırmış olacağız. o zaman tek gecelik seksi evliligin yani bir ömürlük sevişme sözleşmesinin bir ileri adımı olarak görüp atılıp atılmamasını tartışmaktansa, bir erkeğin ya da bir kadının yatakta ne kadar iyi olabileceğini yürüyüşüne ya da kalçalarına ya da omuzlarına bakarak anlamaya çalışmaktansa yarin dudağindan getirilmiş kırmızı bir karanfilin kaç ömre bedel olduğunu düşüneceğiz, . ya da aşk aşk diye saatlerce konuşup "sevişmek" demeyi ayıp saymak yerine, sadece kelimelerden vazgeçip sessiz duyularımıza yolu bıraktığımızda modernizmin duvarlarını aşacağız.

    postmodern aşk ne vakit gelir düşer avuçlarımıza? sahi ne vakit düşer?

    "kimse şiirime dandirik diyemesin, önce ben postmodern diyeyim" diyerek gelmeyeceği kesin. bir şiir dandirikse dandiriktir. bir aşk dandirkse dandiriktir. ben yaptım oldu, modernist idealizmle gelmeyin üzerime çünkü ben sizi aştım demekle de değil. dedik ya şiir dandirikse dandiriktir. bir kez okunur ve unutulur. kıymeti şairinin gözünde dahi yoktur çoktan gözden çıkarıldığından. modernist uyuntuluğun depresif mırıldanmaları belki ama post modern değil. çünkü sadece modernizmin çalkantılarında kaybolmuş bir uyuntuluğun ve tembelliğin çatırtılarında arar ritmini. o zaman o da modern şiirin bir çalkantısından ibarettir.

    insan idealist olmaksızın da düşebilir sevdanın peşine. sesleri duyuyorsa, şiiri ipek bir mendil gibi avuçta sıkıldığında dahi soğuk bir su gibi avuçtan kayıp gidiyorsa, o zaman gökdelenler dolusu çirkefliği üzerinden atabilmiş demektir. temizlemiş değil, ama ağırlığını taşımaktan vazgeçmiş.

    o saatten sonra bastırılmışlık & sapkınlık ikilisinden kurtulunmuştur. ilişkisinin saatlerini saymak, çocukların bile oyunlarında göremeyeceğiniz hamlıkla skor geyikleri aşkın içindeki deve dikenleri kayıp gitmiştir. yatak geyiklerini bira masasında arkadaşlarına çerez etmek yerine yatakta sevdiğinin teniyle konuşmaya heveslenmekle başlar postmodern aşk.

    modernizmin tüketim hevesiyle, modernizmi yedik sıradaki gelsin demekle gelmez oysa. geldiği sanılır, "başka bir şehir bulundu haydi taşınalım" denilir, ya da "taşınmayalım burası daha guzel". oysa başka şehir yoktur. aşkta duraklar yoktur, kuantum teorisini hadi şiire, salt aşka uygulayalım demeye de gerek yoktur. lakin anlam çoktan kırılmıştır.
  • çiftlere mükemmellik yerine sıradışılığı öneren, ortak dili olmayan, her şeye ve her duruma hoş bakan ve modern aşktaki “ya öyle, ya böyle” yerine, “hem öyle, hem böyle” şeklindeki ilkesizlik ilkesi çerçevesinde, eğlendirici, neşeli ve ironik biçimleri savunan postmodernizmin aşka yansımasıdır. *
hesabın var mı? giriş yap