• uzun zamandır duyduğum en (bkz: saçma) iddia .

    binlerce yıllık bir dil türkçe. ne alaka.

    (bkz: ingizce'yi de götüm uydurdu hüsnü)
  • muhtemelen kesme işaretini de.
  • aklı ermeyen kemale,
    anlam yükleyemez mustafa kemal'e..

    türkçe'yi beğenmeyen istediği dili konuşmakta özgür.
  • arapçayı da muhammed uydurdu o zaman diyerek tepki gösterilesi beyan.
  • atatürk'ün böylece büyük bir dil bilimci olduğunu anlıyoruz. o zaman bence saçma olan güneş dil teorisini de bir daha düşünmek lazım.
  • akp'ye oy verenler arapça konuşsun kampanyasını başlatalım öyleyse...
  • türkçe zaten zardı mal herif. sadece kağıda dökerken latin alfabesini getirdi. bu gençlik korkutuyo beni altan...
  • dilini, önderini, vatanını sevemeyen vatan haini ve en yumuşatılmış haliyle şerefsizlerin söylemi.
    atam sen bunlara bu kadar ne yaptın? hala canları acıyor.
  • eski izmir kenti (smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. son yüzyıllar boyunca meles çayı'nın ve sipylos dağı (yamanlar dağı)'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü.

    şimdi tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde tekel müdürlüğü'nün izmir şarap ve bira fabrikası'na ait numune bağı bulunmaktadır. 1955'ten beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede izmir'deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen izmir höyüğü bulunur. buradaki ilk kazılarda türk tarih kurumu ile eski eserler ve müzeler genel müdürlüğü"nün büyük katkıları olmuştur.

    batı anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler -ki bunlar troya savaşlarından sonra kurulan aiol, ion ve dor kökenlidir- genelde küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur. bunlar, çandarlı (pitanes), foça (phokaia), izmir (smyrna), kilizman (klazomenai), milet ve iasos gibi yerleşimlerdir. bunun nedeni yerleşim yerlerini kuran ve oturan insanların daha çok hellenli ve den olmalarıdır. böylece yarımada yerleşikleri hem iki limana sahiptiler, hem de kara denizden gelecek saldırılara karşı güvence içindeydiler.

    elverişsiz havalarda limanlardan biri uygun olmadığı takdirde gemiciler diğer limanı kullanma şansına sahiplerdi. bayraklı höyüğü körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp kayalı yamanlar dağı'nı da alarak karadan gelecek saldırılara karşı rahat bir konumdaydı. güneyi imbata açıktı. eski izmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde yer aldı. mö 4. yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü kadifekale (pagos) eteklerine taşındı.

    neolitik-tunç çağları (mö 6500-1050)

    en eski izmir'in yerleşimi bornova ilçesindeki yeşilova höyüğü'nde 2005 yılında yapılan kazılarda keşfedilmiş, izmir kenti tarihinde bilinenden 3 bin yıldan daha eskiye mö 6500 yıllarına kadar gidilmiştir.yeşilova buluntuları izmir'deki ilk yerleşimin neolitik çağda bornova ovası'nda başladığını , yerleşim sayısının kalkolitik ve tunç çağlar süresince artarak devam ettiğini göstermiştir.

    symrna kazılarından elde edilen bilgiler ışığında tunç çağ evlerini höyüğün en üst düzeyinde denizden 3 ile 5 metre yukarıdaki kayalar üzerine oturtmuşlardır. bu yerleşme eski tunç çağı dönemine aittir. bulunan çanak ve çömlekler troya dönemi ve kültürüyle (mö 3000-2500) benzerlikler göstermektedir. birinci yerleşim tabakasının üstünde orta tunç çağı dönemi yer alıyordu. burada bulunan keramik eserler troya ıı kentinde ortaya konulan sanatsal eserlerle hemen hemen özdeştir (mö 2500-2000). üçüncü yerleşme katı troya vı ve hitit dönemi ile çağdaştır (mö 1800-1ü50). bu katta elde edilen büyük ve sağlam bir vazo, afyon ve uşak kentlerinin güneyindeki beyce sultan kazılarında elde edilen kapların çeşidindendir.

    ayrıca birçok kap biçimi orta anadolu ile olduğu ölçüde troya vı kap kaçağı ile de benzerlikler taşımaktadır. bundan başka yine troya vı'da gün ışığına çıkan `minyas' tipi vazolar bayraklı'da da ele geçmiş, bir de 4-5 myken seramik parçasına rastlanmıştır. açılan sondajlar küçük olduğundan evler hakkında geniş bilgi elde edilememiştir. tunç çağı'nda izmir `de yaşayan yerli halkın dili konusunda herhangi bir fikir elde edilmesi mümkün olmamıştır. `minyas' türü keramiğin ele geçmesi birçok anadolu kentinde olduğu gibi, burada da 2. binde akalılâra (achaioi: myken) ait bir ticaret kolonisinin bulunduğuna ilişkin ipuçları verebilir.

    hititler çağı'nda (m,ö. 1800-1200) anadolu'da yazı ve bundan ötürü o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu. ancak mö 1200'lerde troya vll ve hitit başkenti hattuşaş'ın balkanlardan gelen kavimlerce yıkılmasından sonra orta ve batı anadolu yeniden yazısız ve karanlık bir çağa, demir çağı'na girdi. demir çağı, anadolu'da yazının yeniden kullanılması ile frigya krallığı'nda mö 730, geri kalan orta ve batı anadolu'da ise mö 650 yıllarına kadar sürmüştür,

    kazılarda fazla miktarda çıkarılan keramik ürünlerden anlaşıldığına göre, demir çağı boyunca eski izmir'de hellas'tan göç eden, aiolller ve ionlar yaşıyordu. yarımadada yerli halkın yaşadığına dair herhangi bir bulguya ise rastlanmamıştır. bayraklı höyüğü'nün mö 1050 yıllarında kurulmaya başlayan yerleşmesinin hellas kökenli olduğu anlaşılmaktadır.

    400 yıl devam eden bu ilkel dönem boyunca başlıca beş yerleşme katı saptanmıştır. bunlar :

    ı. aiol yerleşmesi (mö 1050-mö1000)
    ıı. erken, orta ve geç protogeometrik yerleşme (mö 1000-mö 875)
    ııı. erken ve orta geometrik yerleşme (mö 875- mö 750)
    ıv. geç geometrik yerleşme (mö 750-mö 675)
    v. subgeometrik yerleşme (mö 675-mö 650)

    söz konusu beş tabaka denizden 6,40 metre yükseklikte başlamakta ve 9,50 metrede son bularak 3 metre kalınlığında bir tabaka oluşturmaktadır. kazılarda elde edilen aiol keramiği submyken orijinlidir. protogeometrik ve geometrik stildeki kap-kaçak ise genelde attika vazoculuğunun bir devamıdır diyebiliriz.

    demir çağı boyunca izmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. gün yüzüne çıkarılan en eski ev mö 925 ile mö 900'e tarihlenmektedir. iyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m.) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı. erken geometrik dönemden itibaren (mö 875'ler) bu tek odalı evler at nalı biçimli bir avlunun üç bir yanını çevirmekte idiler.

    eski izmir'liler kentlerini mö 850'lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. bu tarihten itibaren eski izmir'in bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir. kenti 'basileus' adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır. göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı. geç geometrik ve subgeometrik seramikle açıklanan dönemde (mö 750-650) ise yarımadanın nüfusu daha kalabalık olup belki de 1500 kişiyi aşıyordu. kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu. bu köylerde, bu çağdaki eski izmir'in tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu. geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu.

    kentin en önemli kutsal yapısı athena tapınağı idi. bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı mö 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir. daha önceki dört dönemde (mö 1050- 750), büyük bit olasılıkla yine tanrıça athena'ya tapınılıyordu, ancak o tarihlerde kadın tanrıçanın heykeli herhalde küçük bir niş (naiskos) içinde bulunuyordu. bilindiği gibi homeros'un destanı ilias, aiol ve ion lehçelerinin karışık olduğu bir dille yazılmıştır. bu nedenle dünya tarihinin bu çok önemli destansı yapıtı büyük olasılıkla bu iki lehçenin konuşulduğu sınır bölgesi olan izmir'de oluşturulmuştur. nitekim hellenistik dönem izmirlileri homeros için 'homeraion' adlı bir yapı inşa etmişlerdir.

    parlak dönem (mö 650-545)

    eski izmir'in parlak dönemi mö 650-545 yılları arasına denk düşer. yaklaşık yüz yıl süren bu süre, bütün iyon uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur. bu dönemde miletos'un liderliğinde mısır'da, suriye ve lübnan'ın batı kıyılarında, propontis'te (marmara bölgesi), pontus'ta (karadeniz) koloniler kurulur ve doğu hellen dünyası kıta yunanistan ile rekabet ederek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlamıştır. bu dönemde izmir'in tarımcılıkla yetinmeyip akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz. bu dönem katlarında bulunan fenike kökenli eserler, kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler, ön asya ya da akdeniz orijinli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze kalmış eserleridir.

    parlak dönemin izmir'deki önemli belirtilerinden biri mö 650'den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. kadın tanrıça athena'ya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır. kent halkının sayısı fazla olmasa da bir bölümü okuryazardır. kazılarda ortaya çıkarılan athena tapınağı (mö 640-580), doğu hellen dünyasının en eski mimarlık eseridir. en eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar izmir'de bulunmuştur. samos, milet, efes, erythrai ve phokaia'da çıkarılan sütun başlıkları mö 6. yüzyılın ikinci yarısından (mö 575-550) tarihinden önce değildir. helken sanatının en özgün mimarlık öğeleri olan aiol ve ion türü başlıklar ile ion ve lesbos biçimi kymationlar (yaprak ya da yumurta şekilli mimarlık süslemesi) doğuşlarını eski ızmir de gün ışığına çıkan ve büyük ölçüde anadolu hitit sanatından esinlenmiş olan bu başlıklara borçludurlar

    hellen dünyasının çok odalı ev tipinin en eski örneği eski izmir de bulunmuştur. gerçekten mö 7. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan iki katlı, beş odalı, ön avlulu çifte megaron, hellenlerin bugün için bilinen, bir çatı altındaki en eski çok odalı evdir. ondan önceki yunan evleri yan yana dizilmiş megaronlardan oluşuyordu. eski izmir'in cadde ve sokakları daha 7. yy'ın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu .

    ilerde mö 5. yüzyılda hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde yakın doğuda çoktan biliniyordu. bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun batı dünyasındaki en erken örneğidir. ion uygarlığının en eski parke döşeli yolu eski izmir'de gün ışığına çıkarılmıştır.

    hellen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri eski izmir'de 7. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir. bir zamanlar yamanlar dağı üzerinde yükselen tantalos mezarı, tholos biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir. tantalos tümülüsünün mezar odası adı geçen çeşmenin planında idi ve onun gibi ısopata tipi adını taşıyan yapı türünde idi, yani planı dörtgendi ve üstü bindirme tekniğindeki bir tonozla örtülü bulunuyordu. tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser eski izmir'de mö.520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan basileusun ya da tyranın mezarı olmalıdır.

    eski izmir'de, çömlekçi işlikleri, arkeoloji literatüründe "oryantalizan" ya da "friz stili" adı ile anılan seramik türünün güzel örneklerini üretiyor, taşçı ustaları mimarlık eserlerinden başka anıtsal boyda heykeller ve heykelcikler yontuyor ve bütün bu sanat yaratılarının bir bölümü dış pazarlara sürülüyordu.

    bilindiği gibi mö 6. yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi batı anadolu idi. özellikle milet'de tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle thales, anaksimenes ve anaksimandros gibi doğa filozofları' bugünkü batı uygarlığının temellerini atmışlardı. thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, .ö 28 mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır. böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca mezopotamya ve mısır'ın elinde olan önderlik, batı anadolu'ya geçmiştir. batı anadolu bu önderliğini iranlıların anadolu'yu işgal ettikleri 545 yılına değin korumuştur. ancak iran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar atina'ya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik atina'ya geçmiştir.

    milet, efes, samos gibi izmir de 6. yüzyılın başlarında büyük olasılıkla düşünce ve bilim alanında önde gelen kentlerden biriydi. ancak eski izmir mö 640-545 tarihlerinde döneminin en ileri kültür merkezlerinden biri olduğu halde daha sonraları önemini yitirdiği için, çalışmalarda eskisi hızını kaybetmişti. eski izmir'in edebiyat, şiir, tarih, felsefe ve bilim konularında ne düzeyde olduğu hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. mimarlık konusunda ise önemli bir merkezdi.

    herodot, eski izmir'i lidya kralı alyattes'in aldığından bahseder. kazılarda da bu olay mö 500 sıralarına tarihlenir. kent ve athena tapınağı tahrip olsa da izmirliler mö 590 yıllarında tapınağı tekrar inşa ederler.

    daha sonra persler tarafından 6. yüzyılın ortalarında ele geçirilen kent. bu olayla birlikte parlak devrini tamamlamıştır. bu tarihten sonra athena tapınağına hediye edilmiş hiçbir armağan bulunamaması da bu tahribatın önemli göstergelerinden birisidir.

    gerileme dönemi (mö 500-300)

    athena tapınağı mö 545 tarihlerinde terkedilmişse de yerleşim sürmüş, ancak bundan sonra 200 yıl kadar bir süre eski izmir önemini ve işlevini yitirmiştir.

    mö 5. yüzyıl boyunca küçük ancak zengin bir yerleşmenin yer aldığı bayraklı höyüğü mö 5. yüzyılın sonunda ve özellikle 4. yüzyıl süresince yoğun bir iskana sahne olmuştur. bu dönemde, ortalarında büyük avlular olan biri 5, biri 8 ve diğeri 15 odalı olmak üzere üç ev gün ışığına çıkarılmıştır. bunların, kenti idare eden ve muhtemelen dönemlerindeki pers etkisine uyarak yakın civardaki larissa'da olduğu gibi, birer tyran olan beylere ait olmaları akla yakın gelmektedir. nitekim yamanlar dağı'nda hala kısmen korunmuş olan ve önemli kişilerin mezarları olması gereken düzgün krepisli birkaç 4. yüzyıl tümülüsü bu düşünceyi desteklemektedir.

    söz konusu merkezi avlulu büyük üç evden başka birçoğu megarondan bozma dörtgen planlı küçük evler bulunmuştur. bayraklı höyüğünün bütün üst düzeyinin 4. yy. boyunca evlerle kaplı olduğu söylenebilir. öyle anlaşılıyor ki anadolu'daki pers işgali 4. yüzyılda gücünü yitirmiş ve iyon kentlerinin büyümesine neden olmuştur. meydana gelen nüfus patlaması ile yüz dönümlük bayraklı höyüğü, izmirlilere küçük gelmeye başladığından, mö 300 tarihlerinde kadifekale (pagos) eteklerinde yeni izmir kenti kurulmuştur.
    hellenistik dönem'de ve roma imparatorluğu yönetiminde izmir (mö 333-m.s. 395)

    büyük iskender'in issos'ta (iskenderun) pers kralı darius'u yenmesinden (mö 333) ve arkasından bütün doğuyu ele geçirmesinden sonra hellen dünyası büyük bir refah çağına erişti. kentler nüfus patlamalarına sahne oldu. hellenistik dönem'de iskenderiye, rodos, bergama ve efes kentlerinden her biri 100 binin üstündeki bir nüfusa eriştiler. küçük bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan eski izmir kentinin duvarlarının içinde yalnız birkaç bin kişi yaşayabiliyordu. bu nedenle en geç mö 300 sıralarında kadifekale'nin eteklerinde, yeni ve büyük bir kent kuruldu.

    mö 323 yılında büyük iskender'in ölümü üzerine çıkan iç savaşta izmir (zamanın ismiyle symrna), önce lysimakhos'un, sonra lysimakhos'u mö 281 yılında yapılan corupedion savaşı'nda yenen selevkoslar'ın kralı 1. selevkos'un eline geçti. selevkos egemenliği mö 190 yılında yapılan magnesia (bugün manisa) savaşı'na kadar sürdü. selevkoslar, romalılar'a karşı kaybettiği bu savaştan 2 yıl sonra yapılan apameia (bugün dinar) savaşıyla bergama krallığı'na verildi. bergama'nın egemenliği, kral 3. attalos'un ölümüne dek sürdü ve bu tarihte romalılar'ın eline geçti ve asya eyaleti'ne bağlandı.

    tarihçi strabon, smyrna'nın kendi zamanında yani mö 1. yüzyıla geçiş sırasında en güzel iyon kenti olduğunu belirtmektedir. o dönemde kentin küçük bir bölümü kadifekale'nin pagos'un üzerindeydi. büyük bölüm ise düz arazi üzerinde bulunan liman çevresine toplanmıştı. ana tanrıçanın tapınağı ile gymnasion da bu hat üzerinde yer alıyordu. caddeler düzdü ve tamamı büyük taşlarla düzgün bir biçimde kaplanmıştı. aristeides, kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolunun (kutsal yal ve altın yol) bulunduğunu ve bu yollarla kentin , denizden gelen esinti ile serinlediğini anlatmaktadır. strabon izmir'de homereion olarak adlandırılan bir stoanın varlığından söz eder (belki de bir perystil ev). bu evin içinde homeros'un bir heykeli bulunuyordu.

    roma çağı'nda izmir'de inşa edilen yapılar arasında, kadifekale'nin (pagos) kuzeybatı eteğindeki antik tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. diğer taraftan smyrna agorası oldukça iyi korunmuş olup bugün kısaca agora olarak bilinmektedir. agoranın ölçüsü 120x80 metre uzunluğunda geniş bir avlusu vardı. doğusunda ve batısında birer stoası vardı. her iki yapı 1 7,5 m. olup ikişer katlıydı. ayrıca 28 m. uzunlukta bir bazilika da mevcuttu. mö 2. yüzyılda romalıların egemenliğine giren izmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar. mö 88 yılında pontus kralı 6. mithridates'in eline geçtiyse de 2 yıl sonra romalılar şehri geri aldı.

    incil'de sözü edilen "yedi kilise"den bir tanesinin bulunduğu smyrna hıristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar. izmir'in ilk başpiskoposu olan aziz polikarp havari ve incil yazarı st. john'un ilk müridlerinden biridir. yaklaşık m.s. 70 yılında anadolu'da doğmuş, inancından ötürü 23 şubat 155 tarihinde, izmir akropolü üzerinde bulunan stadyumda romalılar tarafından yakılarak ölüme mahkûm edilmiştir. 395 yılında roma imparatorluğu ikiye bölününce, izmir, sonradan bizans imparatorluğu olarak tanınacak doğu roma imparatorluğu'nun bir parçası olur.

    orta çağ

    bizans imparatorluğu döneminde araplar, selçuklular, haçlılar ve cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. kenti ilk önce araplar [72 yılında denizden zaptedip istanbul'a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. türkler izmir'i ilk kez 1081'de selçuklu akıncılarından ve zamanla ilk türk denizcisi olacak çaka bey'in komutasında ele geçirirler.[2] izmir'den hareketle ege adaları ve çanakkale boğazı'na düzenlediği akınlarla bizanslılara korku salan çaka bey'in ölümünden sonra bizanslılar kenti 1098'de geri alırlar ve şehrin kıyı tarafı 1204 yılında rodos şövalyeleri'nin eline geçer. 1310'da aydınoğlu umur bey tüm şehri ele geçirir. 1344 yılında cenevizliler kıyıdaki st. peter kalesini ele geçirirler. cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken aydınoğulları beyliği yukarı kentte (kadifekale) hakimiyet kurar.

    gavur izmir deyimi o dönemden kalmadır ve cenevizlilerin elinde kalan aşağı kenti tanımlamak için kullanılmıştır. 14.yüzyıl ortalarında st. peter kalesi ve aşağı kent bu kez rodos şövalyeleri tarafından ele geçirilir. bu arada osmanlı devleti 1398'de izmir üzerinde hakimiyet kurdu. ankara savaşı'nı kazanarak osmanlı devleti'ni mağlup etmiş olan timur'un 1403'te bizzat komuta ettiği moğol ordusu kenti istila edip, st.peter kalesini yerle bir eder. bu fetih timur'un hıristiyan güçlere karşı yapmış olduğu tek savaş olması nedeniyle ayrıca önemlidir. osmanlı devleti'nin toparlanmasından sonra 1422 yılında ıı. murat kenti zapteder ve izmir bundan sonra osmanlı imparatorluğu'nun bir parçası olur.
    piri reisin kitab-ı bahriye kitabında izmir körfezi
    osmanlı imparatorluğu yönetiminde izmir; doğu akdeniz'in ticaret kavşağı

    osmanlı idaresinin ilk yüzyıllarında ikinci derece bir sancak olan izmir'in ilk osmanlı yöneticisi karasubaşı hasan ağa'dır. izmir 1605-1606 yıllarında celali isyanları kapsamında arap sait ve kalenderoğlu ayaklanmalarına sahne olmuştur. ancak kent, osmanlı imparatorluğunun 1620 yılında yabancılara tanıdığı kapitülasyonlardan sonra giderek imparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelir.

    1619'da fransız, 1620'de ingiliz konsoloslukları açılır. bu arada şehrin nüfus yapısı da değişmeye başlar. 16. yüzyıl kaynakları izmir'de 19 cami, 18 havra ve sadece 1 rum ortodoks kilisesi bulunduğunu, kentin 9 mahallesinden sadece birinde hristiyanların yaşadığını belirtmektedir. dolayısıyla, o dönemde şehir merkezinde müslüman-türkler çoğunlukta, önemli ve köklü bir musevi cemaati mevcut (sabetay sevi 17. yüzyılda izmir musevi cemaatinin içinden çıkmıştır) ve hrıstiyan rumlar azınlıkta olmalıdır.

    evliya çelebi de, 1672'de izmir'i ziyaretinde, nüfus yapısındaki değişimin ilk gözlemlerini kaydeder ve punta (alsancak) mahallesinde giderek artan sayıda yerli gayrimüslimlerin, levantenlerin ve batılı tüccarların yoğunlaştığını yazar. izmir'de 1676'da yaklaşık 30 bin kişinin öldüğü bir veba salgını, 1742'de şehrin yarısının yandığı büyük bir yangın olur. osmanlılarca izmir'e paşa düzeyinde yapılan ilk atama, 1707'de yabancı tüccarlarca düzenlenen buca ayaklanması ndan sonra 1716'da tayin edilen köprülü abdullah paşa'dır.

    18. yüzyıl ve 19. yüzyıl larda kent fransız, ingiliz, hollandalı ve italyan tüccarların gözdesidir. bu gelişmeye paralel olarak, eyalet merkezi (aydın eyaleti) önce 1841'de geçici olarak, sonra da 1850'de temelli izmir'e aktarılmıştır. aynı yıl sultan abdülmecit, 1863'de de sultan abdülaziz izmir'i ziyarete gelmişler, 1871'de kurulan belediyenin ilk başkanı da yenişehirlizade ahmet efendi olmuştur. çokuluslu bir ticaret şehri haline gelen ve servet birikimi yaratarak metropolleşen izmir civarında aşayişi korumak her zaman zorlu bir uğraş olmuştur. bu bağlamda, bölgenin ünlü rum eşkiyalarından katırcı yani 1853'de buca'da yakalanabilmiş, başta çakırcalı mehmet efe olmak üzere, efeler ve eşkiyalar izmir'e özel ilgi göstermişler, çoğu kez resmi görevlilerden, yerli, levanten ve yabancı tacirlerden ve azınlıklardan oluşan çetrefil bir ilişkiler ağı içinde rol oynamışlardır.

    izmir ı. dünya savaşından sonra 15 mayıs 1919'da yunan ordusu tarafından işgal edilir. bu işgal 9 eylül 1922 tarihinde sona erer. ancak, izmir 13 eylül 1922 sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. basmane semtinde başlayan yangın 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000'den fazla ev ve işyerini tahrip eder. bu yangın ne yazık ki kentin geleneksel alanının dörtte üçünü tahrip etmiştir. fakat yeni kurulan türkiye cumhuriyeti ile birlikte izmir zümrütü anka kuşu gibi kendi külleri içinden yeniden doğmuştur. yangın alanında bugün izmir enternasyonal fuarı bulunmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap