• teşevvüş, neo-spiritüalist terminolojideki bir terim olup, kısaca, bir realiteden diğerine geçilirken içine düşülen bocalama veya karışıklık hali olarak tanımlanır.

    teşevvüş terimi neo-spiritüalizm’de iki durumu belirtmek üzere kullanılır:

    1- bedenin terk edilmesiyle yaşanılan teşevvüş: bu, kısaca, ölüm denilen olayla spatyum’a göçmüş varlığın spatyuma derhal uyum gösterememesi sonucunda yaşadığı teşevvüştür. varlığın spatyumda olduğunu idrak edememesine, dünyevi alışkanlıklarını bırakamamış olmasına, hala dünyevi realitesine ait imaj ve sembollerin anı ve izleriyle hareket etmesine bağlı olarak içine düştüğü bocalama ve şaşkınlık hali olarak açıklanır. bu aynı zamanda kendisine yabancı, yeni bir ortamı kavrayamayan ve bu ortama alışamayan varlığın geçirdiği doğal bir uyumsuzluk dönemidir. varlık imajinasyonunu şuurlu olarak sevk ve idare edemediği gibi, çevresindeki olayların kendi imajinasyonunun ürünü olduğunun idrakinde de değildir. kendiliğinden imajinasyon aşaması denilen bu aşamada, varlık kendi imajinasyonuyla yarattığı yapay dünyada, imajinasyonunun ürünü olan olayların içinde yaşar durur. (buradaki yapay dünyadan kasıt, spatyumun süptil maddelerinin düşünceyle şekil alabilme özelliğine sahip olmasından dolayı, varlığın farkında olmadan kendi imajinasyonuyla çevresinde oluşturduklarıdır.)

    2- insanın realite değiştirmesi sırasında yaşadığı teşevvüş: ruhsal gelişimin sıçramalar tarzında olmayıp, tedriç ilkesine uygun olarak yavaş yavaş, derece derece gerçekleşmesinden dolayı her insan yeni realitesine birdenbire ve tümüyle uyum gösteremez, bir geçiş dönemi yaşar. teşevvüş adı verilen bu geçiş dönemindeki insan ne yeni realitesine birdenbire ve tam anlamıyla uyum gösterebilir, ne de eski realitesini birdenbire ve tam anlamıyla terk edebilir. teşevvüş dönemine yeni realitesine uyum göstermeye çalışan insanın uyumsuzluk dönemi de denebilir. teşevvüşteki kişi yeni realitesinin bilgi ve prensiplerini henüz hazmedememiş ve eski realitesinin düşünme alışkanlıklarını, bakış açılarını vs. tam olarak terk edememiş durumdadır. teşevvüş adı verilen bu bocalama, şaşkınlık ve karışıklık hali, bireyler için sözkonusu olduğu gibi, toplumlar için de sözkonusudur. yani toplumsal gelişimde de her iki realite arasında bir teşevvüş dönemi olur ki, teşevvüşü atlatamayan toplumlar çöküş sürecine girerler.*
  • aktarmadır:

    spiritik olarak bir varlığın, bir bilgi ve olay karşısında gösterdiği şaşkınlık. bir realiteden diğerine geçerken içine düştüğü şaşkınlık; şuur bulanıklığı, intibaksızlık, bilgi hazımsızlığı, etki uyuşmazlığı nedenleriyle varlık benliğinde meydana gelen belirsizlik, zihni dağınıklık ve genel bir güçsüzlük.

    gözlem olarak teşevvüş içinde bulunan kimselerde şunlar saptanabilir;

    a) tamamlanmamış, tanımı yapılmamış, bulanık düşünceler.
    b) az ya da çok derecede şuur kaybı
    c) dikkatin zayıflığı, dolayısıyla sürekli dalgınlık
    d) düzensiz ve yavaş çağrışımlar
    e) yetersiz anlayış ve idrakler.
    f) sürekli olarak gözüken kararsızlık ve iradesizlikler.
    g) fiziki hareketlerde bir ağırlık ve belirsizlikler.
    h) duyumları ve tasarımları düzen altına sokmak hususunda genel bir yetersizlik.
    ı) bedende genel bir dermansızlık, besi eksikliği, kuvvetten düşme, uykusuzluk
    j) sürekli heyecanlamalar, karışık rüyalar, bazen kendi kendine konuşmalar.

    realite değişiminden doğan teşevvüş, her varlık için, kaçınılması imkansız bir durumdur. bunun sebebi, tekamülün sürekli ve çok çeşitli planlarda olmasından ileri gelmektedir. her yenş etki alanı ve şuur sentezi, varlığı bir uyumsuzluğa uğratır. bu anlama, hazmetme, şuurlandırma devresidir. spatyomdan dünyaya inen, dünyadan spatyoma geçen (doğum-ölüm) her varlık bir teşevvüş geçirir; bu istisnasız böyledir.

    insanların ve bütün canlıların her tekamül aşamasında karşılaştıkları yeni durum, yeni etki, yeni görünüş, kendiliğinden bir teşevvüş yaratır. uyum için, bir devrenin, bir zamanın geçmesi zorunluğu vardır. zira şuur alanına giren her etki, daha öncekilerle sentez olmak zorunluğunu taşır buda varlığın bir emek ve çaba harcamasını gerektirir. müteal bir zaman eşyayı ve varlığı hükmü altında bulundurduğundan, geçişlerin birer zaman aralığı ile meydana gelmesi bir ilahi yasa olmaktadır.

    tertip ve yardım olmak üzere, varlıkların kasten teşevvüşe sokuldukları da olur. böylece varlık eski realitesi ile olan sıkı ilişkisini yitirmeye başlayacak ve kendisine verilecek bilgileri, pişkin fikri olmadan, tutuculuk yapmadan alabilecektir.

    teşevvüşler geri seviyeli olabileceği gibi yüksek seviyeli de olabilir. obsesyona yakalanmış menfi düşünceleri ve hareketleri kendine karakter edinmiş, geri etkilerle kolayca uyum yapabilen insanların teşevvüşleri geri ve tehlikelidir.

    teşevvüşten kurtulmak, teşevvüşe sebep olan şeylerin ortadan kalkmasıyla mümkün olabilir. yani bilgiyi tamamen benimsemek, uyum sağlamak, etkilerle ahenktar olmak, benlik şuuruna malik olmak, zihni sentezi başarmak.

    teşevvüş hem varlık için, hem eşya için mukadderdir. maddede yeni bir titreşim sahasına geçince kendisine göre bir teşevvüş geçirir. teşevvüş evrensel uyum yasasının sonucudur,

    teşevvüşler kademeli olarak meydana gelirler. bir teşevvüşü ondan daha kapsamlısı izler. kısa aralıklarla olabileceği gibi, uzun devrelere de ayrılabilir.
  • karışıklık anlamına gelen arapça kökenli kelime.
  • türkçesi karışıklık olan günümüzde pek kullanılmayan kelime
  • oryantasyonun, uyum sağlama döneminin ruhlar alemindeki şekli.
    (bkz: ayak işleri)
  • teşebbüs kelimesinin yanlış yazılmış hali. klavyede b ve v yanyana olduğu için genelde bu hata yapılır.
hesabın var mı? giriş yap