*

  • dünya kadınlar günü sebebiyle yapılan bir haberde türkiye'deki kadınların büyük bölümünün içinde bulunduğu söylenen kategori. düşündüm düşündüm kastedilenin ev hanımı olduğu neticesine vardım. anneme ücretsiz aile işçisi olduğunu söyleseydim eminim küfür gibi algılardı kadıncağız.

    her bir şeyi ekonomik temellere dayandırma hastalığı insanlığa zaten yeterince çektirdi. ücretsiz aile işçisi yakıştırması, aile kurumunu hiç bir karşılık beklemeden emeğiyle ayakta tutan, çalışan veya çalışmayan tüm kadınlara bir hakarettir.
  • hanehalkı fertlerinden biri veya birkaçı tarafından, yürütülen bir ekonomik faaliyete, yardım etmek amacıyla, ücret almaksızın, işgücü olarak katkıda bulunan hanehalkı ferdidir.

    türkiye'de üç milyon kadın, beş milyon çocuk ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. çoğunluğunu tarımda ve ev içinde çalışan ücretsiz işçilerin oluşturduğu ücretsiz aile işçilerinin büyük kısmı kadın. ev içinde ve tarımda ücretsiz, sigortasız, hayat güvencesiz çalışan bu kadınlar üzerindeki en büyük yaptırım ise "bu emeğin karşılığının olmadığı, bunun ailenin devamı için zorunluluk olduğu" dayatması.

    son yıllarda kadın istihdamındaki düşüşün nedeni ise güney ve doğu bölgelerde tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınların, batıya göç nedeniyle tarımdaki bu işlerini kaybetmeleridir.
  • nerede okudumdu, hatırlamıyorum, şöyle bir karşıtlıktan bahsedilir:

    bir erkeği işten atarsanız bir düşman, bir kadını işten atarsanız ev hanımı elde edersiniz.

    peki bir ev hanımını işten atarsanız?

    işten atılamayan, deyimin tam manasıyla ''işiyle evli'', türkiye ve dünyada tarımsal istihdamın kayda değer bir kısmını (2005 rakamları itibarıyle toplam türkiye'de istihdamın yüzde 16sı) oluşturan bu istatistik-demografik konusu işçinin işveren karşısında sıfır pazarlık gücüne sahip olduğu enfes bir emek piyasası lapalığı (bkz: emek piyasası katılıkları) sayılabilir. vülgar köleliğin legal ve meşru kimliğini devlet nezdinde kaybettiği piyasalar çağında dahi bu uygulamanın varlığı, aile içi görev ve sorumluluklar dahilinde kadın ve çocuklara pay edilmesi, bunun da ''karşılıklı rızaya dayalı özel aile hayatı'' koruması altında normalleştirilmesi kimseyi şaşırtmıyor gibi görünüyor. bana mı öyle görünüyor, nasıl oluyor?

    bu örgütlü, meşru, yerleşik, kurumlaşmış, gelenekleşmiş köleliğe değil muhalefet etmek, muhalefet edilebilecek bir durum olduğundan dahi bihaber olmak halleri, türban, mahalle baskısı tartışmalarındaki trafik ile kıyaslanırsa, bir kez daha ideolojinin gücüne saygı duymak, alkış tutmak lüzumlu oluyor. kişisel olan politiktir dedikti ya bu ara, politiği estetikle sınırlamamak adına ''kadınımızı eve kapatmak istiyorlar'' söyleminde bunca zamandır eve kapanan kadının iktisadi değerinin akla dahi gelmemişliğiyle erkek egemen perspektiften kadının saçı başı fetişine hapsolmuş hassasiyet eşiğinizi kıpraştırması için hatırlatayım dedim.
  • kadin rizasi disinda gonullu kolelik yapiyor, bunu daha sirin ve anac gozuken fedakarlik kavrami kalkaniyla rahatca icsellestirebiliyor. cunku kendi icsellestirmese, yani fedakarliginin mutlak gerekli olduguna ve bu isin baska cikari da olmadigina kendini inandirmasa hayatini bosa harcadigini anlayip kafayi yiyecek.

    kultur de zaten "hicbir karsilik beklemeden ailesini ayakta tutan kadin" imajini yucelterek bu icsellestirmeye yardimci oluyor. ve bu surekli pozifit reinforcement, kadin donguyu zorladigi anda da baskiya donusuyor. yani bu kosullandirmaya karsi cikip "yeter be sikerim fedakarligini, gelecek guvencem yok, birikimim yok, bu herif yarin cekip gitse, alkolik olsa, vs sineye cekmek zorunda kalacagim, kendimi hicbir konuda gelistirmeye, zevkler gelistirmeme imkanim yok, omrumu ipotek ettirmisim dogustan beri" diye isyan edebilse bile goruluyor ki millet bu haksizligin temelini sorgulayacagina, kadini suclayacak gote got dedigi icin.

    simdi bu sartlar altinda, "anneme boyle desem beni dover" mantigiyla, bu sacma yapiya dikkat cekilmemesinin aslinda annelere/kadinlara bir saygi ifadesi olmasi tam bir dongusel mantik. zaten sorun annenin konumunu sorgulayamayacak hale gelmesi, sorgulayan baska biri olursa da psikolojik savunma geregi ona dusmanlik etmesi, onu boyle olmaya zorlayan kultur, o kulturu yaratan ev ici feodal yapi, o yapiyi kuvvetlendiren kultur, ve yumurta tavuk feedback looplari.

    mevcut aile yapisinin, nicin kadinin "karsilik beklemeden fedakarlik yapmasi" gerektirdigini sorgulamak materyalizm ve kadina hakaret, ama newspeak misali "calismak ozgurlestirir" benzeri paradoksal ovgulerle onu bu konuma hapsetmek, onun bu hayati cocuklari icin ozgur iradesiyle sectigine inanmak ve onu da inandirmak kadina/anaya/ablaya saygi.

    bu psikolojinin bir benzeri bizde sehitlik konusunda da var. askerlerin fazla genc ve tecrubesiz oldugunu, techizatlarinin eksik oldugunu, harcanabilir koyunlar gibi kasaba gonderildiklerini soylesen, sehitlerin fedakarligina golge dusurdugun icin tepki goreceksin. temel sorunun o fedakarligi gerekli kilan sistemi daha iyisiyle degistirmek hakkinda oldugunu anlatamiyorsun. eh, cocugu olmus insana da "bosuna oldu, 3 kurusluk celik yelegi olsa hayattaydi" veya daha kotusu "gecen sene su anlasmayi imzasalardi..." diyemiyor kimse, en cok onlar inanmak ister yapilan fedakarligin kesinlikle gerekli olduguna, leibniz misali tum olasi dunyalar icinde en iyisinin, tek iyisinin bu olduguna

    kadinin bedavaya olmasa da (barinak ve karin toklugu karsiligi var) ucretsiz calismasinin direkt sonucu, birikiminin olmamasidir. emeginin arti-degerini biriktiremeyen biri de sadece o an degil, sonsuza kadar bagimli olacaktir. ahmet aile sirketinde 10 sene ucretsiz calisir ama bu gelecege bir yatirimdir sirket ona kalacagi icin. kadinin ekonomik ozgurluk edinme sansiysa hic yok. taraflardan biri digerinin bagimli oldugunu, secenegi olmadigini farkedince de yukumluluklerini yerine getirmesine gerek kalmaz, kotu bir ana-baba/koca/cocuk/kardes olabilir. ve sans eseri o ana kadar bu ucretsiz isciligi bir karsilikli rizaya dayansa da -ki hic sanmiyorum- bu vakitten sonra boyle bir riza olmasina imkan yoktur, agir sosyal kosullandirmanin sonucunu saymazsak (gerci her turlu riza/irade cesitli sosyal etkenlere dayaniyor ama buradaki sorun iliskinin cok direkt olmasi)

    bunun cozumu nedir? erkegin saatli isci gibi kadina kart bastirmasi, yevmiye vermesi degil. zaten o da ekonomik ozgurluk olmuyor, erkek yine yukumluluklerini yerine getirmezse, grev hakki olmayan isci gibi kalacak kadin. onun yerine ya ev disinda bir is bulacak, kazandigi paranin bir kismiyla aileden eksilttigi arti degeri telafi edecek (atiyorum, cocuga bakici tutarak, tarlaya isci tutarak, vs) ve kalan kismi da kendi sigortasi olacak ya da "hisse karsiligi" calisacak, yani bu da simdilik bosanmalardaki mal varligi paylasimiyla gideriliyor ama kadinin acisindan bakinca, bosanmadan, yani dul olmanin esigine gelmeden ortada reel hicbirseyi yok. peki bunlara erkek nasil razi olacak? kadinin eve aktardigi gelir, koleyken yarattigi arti degerden fazlaysa.

    herseyin otesinde, pratik cozum uretirken temel motivasyonun birey ozgurlugunun filizlenecegi sartlari oturtmak olmasi lazim. kadinin dogustan domestik hayvan gibi dar bir cevrede, dar bir cografyada omrunu gecirmesi, yani kaderi, omru billah bir haneyle sinirli kalacak iktisadi etki alaninin darliginin sosyo-kulturel izdusumudur.

    birey degil de kollektivist acidan bakinca da, ayak islerini (kulturel olarak ne kadar yuceltilirse yuceltilsinler, iktisadi olarak kolelik yapanlar is bolumunde en boktan, en curuk dilimi almaya mahkumdurlar) boyle toptan bir "kast"a yuklemenin verimsizligine, kaybolan potansiyele insanin icin yaniyor. sair ne demis: bir matriarch imaji icin ya rab, ne sanatcilar ne bilimadamlari batiyor.
  • çoğunlukla kadınlara atfedilen aile içi kölelik. oysa bu işçilik içinde çocuklar da var.

    başkası gelse, aile marketinde, bakkalında, tarlasında çalışsa para vereceksin, sigortasını yatıracaksın?, yolu var, yemeği var...

    işte o yüzden tarım alanlarında ailelerin çocuk sayıları fazladır.
  • kadının
    (bkz: aa bu benim lan)
    demesi gereken ifade.

    deyip dur yalnız. başka bir şey yapma.
  • kadınları ve evin en küçük çocuğunu kapsar.

    şahsen ikinci kategoriden epey sancısını çekmişliğim var.

    -kapıyı aç!
    -su getir!
    -bakkala git!
    -çay koy!
  • (bkz: ücretsiz aile dişçisi)
    (bkz: yaran yanlış okumalar)

    tam içinde kerpeten falan geçen bir şaka yapmayı düşünüyordum ki ilk entryi okuyarak olaya uyandım.
  • çalışan kadınların %65,2'si ücretli veya yevmiyeli, %1,4'ü işveren, %9,3'ü kendi hesabına ve %24,1'i ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. erkeklerde ücretli ve kendi hesabına çalışanların sayısı kadınlardan çok daha fazla.

    detay: 2018 kadın istatistikleri
  • "ay ben anneyim" "vallahi bu benim bak" dedikten sonra "şikayet edeceksen" o zaman çocuk yapmayacaksın amına koyayım. senin fırlattığın çocuğa komşun mu bakacak? veya o çocuk kendi kendini mi büyütecek? kılıçaslan mı bu çocuk amına koyayım? o çocuk da çok meraklıydı bu amına koyduğumun dünyasına gelmeye.
hesabın var mı? giriş yap