• kendine has bir sinema evreni var eden, sanatsal sinema dilinde cisimleşen, yedinci sanatın üstadlarından biri olan yunanlı yönetmen theodoros angelopoulos'un 1995 yapımı filmi.

    manakis kardeşler aslında manakia kardeşlerdir. ulis’in bakışı'nda harvey keitel’in kayıp filmini aradığı manakia kardeşler…

    1990’lı yılların başında reel sosyalizmin çözülüşünün ardından hortlayan bir faşizan rüzgar ile birbirine düşürülen halklar ve paramparça bir yugoslavya gözler önüne serilir.

    filmin, insanların milli kimlikler üzerinden bölünmüşlüğünün gerçek dışı oluşunu anlatan bir sahnesinde; sisin çökmesinin ardından savaşın iki tarafında olan gençlerin birleşerek şarkılar söyleyip, dans ettiği, shakespeare'in romeo ve juliet oyununu oynadığı bölümüdür.

    o bölüm öncesi diyalog ise aşağıdaki gibidir:
    "sis çökünce keskin nişancılar ara verirler işlerine. burada sisli günler bayram gibidir. hadi gidip bunu kutlayalım. o film. ya da sizin ifadenizle yüz yılın başından beri hapsolmuş bir bakış. nihayet yüz yıl sonra özgürlüğüne kavuşan bir bakış. bu ses… dinleyin. müzik. bu gençlik orkestrasının sesi. bu ülkenin çocukları. sırplar, hırvatlar, müslümanlar… ateşkes oldu mu hep birlikte sokaklara çıkarlar. şehrin bir ucundan bir ucuna dolaşıp müzik yaparlar. ne dersiniz… biz de çıkalım mı?"

    filmin en çarpıcı sahnelerinden biri olan lenin heykelinin tuna nehrinden bir mavnayla tüm balkanları dolaştığı sahnedir. lenin heykelinde cisimleşmiş olan ise sosyalizm ve onun hayali/hayaletidir.

    theodoros angelopoulos, diğer filmlerinde olduğu gibi, bu filminde de kesintisiz, dakikalarca süren plan-sekanslarla çağdaş sinema diline aykırı bir anlayış sergiler. ama bunu bile isteye bir üslup arayışı olarak gerçekleştirir. sanki o bütün bir film boyunca üç-dört sahnenin peşine düşmüştür. uzun planlarla da bu önemsediği sahnelerin etkili ve kalıcı olmasını sağlar. ritmi ağır geniş planlarla etki derinleştirilir. dakikalarca dev lenin heykelinin tuna’da seyahatini, ihtiyar kadının kentinin alanında yapayalnız kalışını izleriz. angelopulos seyirciyi neredeyse bu donmuş karelerle kendi içsel yolculuğu ile baş başa bırakır. ayrıntıları ve duyguları, kamera hareketleriyle, kurguyla adeta insanın gözüne sokmaz, o atmosfer yaratır ve seyirciyi filmin içine katarak üretmesini sağlar. brecht’çi, epik tavırlarıyla, bu yaklaşımlarını “ulis’in bakışı”nda bol bol sergileme imkanı bulur.
hesabın var mı? giriş yap