*

  • henri frederic blanc tarafindan yazilmiş, coşkun deniz ercan tarafindan türkçeye çevirilmiş, can yayinlarindan piyasaya çıkmış bir roman.

    "bir uyku makinasi icad eden düşler marco polo'su ve uykunun colombus'u dr. cavalcanti, "uyutucuma reklam koymak istiyorlar!" diye haykırarak reklamlı düşlere karşı isyan eder; bir meslektaşına günün birinde tabutlara bile reklam konulacağından kuşkulandığını söyler..."
  • "uyumak istemenin karşıtıdır. kendisi için yaşamak gelecekteki bir ceset için yaşamaktır"
  • bu imparatorluğun tepesindeki isim için (bkz: sandman)
  • "uyku haklıdır"
  • başladıktan sonra finallerin araya girmesiyle uzunca bir süre yüzüne bakmadığım kitaptı bu. döne döne uyuyamadığım bir gece, kitap uyutur felsefesini benimsememiş birisi olsam da, elime aldım kitabı; kaldığım yerden okumaya başlayınca küçük şeylerin tanrısına inanmaya başladım. kendisi araya bu kitabı sokmak suretiyle bana çemkiriyordu çünkü:

    --- spoiler ---
    "uyumaya layık değilsin! zamanını, kendini zorlamakla, nefret ettiğin şeyi yapmakla geçiriyorsun, kendini kullanıyorsun, kendini susmaya zorluyorsun, yüreğini konuşturacak yerde kafanla karar veriyorsun ve yine de uyumak istiyorsun! ama uyku seni istemiyor ki! uykuyu hak etmek gerekir! uyku, pis ayakkabılarla ve sümüklü burunlarla hiç mi hiç girilmeyecek bir tapınaktır! uyumaya niyetliysen önce gerçeği gör ve ruhunu koru!

    --- spoiler ---
    sonra kirli ayakkabılarımı nasıl temizleyebileceğimi düşünmeye başladım. uyumuşum. ne okuduğun değil ne zaman okuduğun önemlidir belki de, bilinmez ki.
  • artık baskısı durdurulmuş. ben de ümidi tamamen kestim. gerçi sağdan soldan bölümlerini okumaktan, muhabbetini etmekten kitabı okumuş kadar oldum ama yine de elinizdeki kopyaların değerini bilin. lakin kıskanıyorum.
  • değeri bilinmeyen kitap, neden bu kadar underrated kalmış ve baskısı durdurulmuş anlamak zor gerçekten.

    --- spoiler ---

    '' bizi öldüren yaşam korkusudur. en azından özgürüz denecektir bana, istediğini satın almakta, istediğin yere gitmekte, istediğini söylemekte özgür. ancak herkesin katlanıyor göründüğü bu özgürlük neyin nesidir? kıtlıklar, savaşlar, doğanın yok edilmesi, yaygınlaşan çıkarcılık karşısında herkese ' elimizden bir şey gelmez..' dedirten bu özgürlük neyin nesidir? aa bizimkisi de tuhaf bir özgürlük. insan okların gösterdiği yönde az çok hızlı gitmekte özgür. insan hangi salçayla yenileceğine karar vermekte özgür! insan döşeğinin markasını ve çarşaflarının rengini seçmekte özgür, ancak otomobillerin, uçakların ve canavar düdüklerinin gürültüsüne her gece katlanmak zorundandır. insan yirmi bin kilometre uzaklıktaki palmiyeler altında on beş gün dinlenebilmek için bir yıl boyunca, iğrenç bir fabrikada çalışmakta özgürdür, çünkü kendi ülkesinde orman sarıdır, ırmaklar çürük yumurta kokmaktadır ve kuşlar çekip gitmişlerdir! insan, uyku haplarıyla kendisini zehirlemekte özgürdür, ancak, koşuşturmalı kentlerimizden vebadan kaçar gibi kaçan uykudur, kadife gibi yumuşak ayaklı ve soru imi gibi kuyruğu olan tatlı uyku!..''

    --- spoiler ---
  • "teknik insanları daha iyi yapmaz, olsa olsa kötülüğün gücünü on kat artırır. on bin yıl önce çok öfkelenince kuşlara taş atan aynı hıyar, günümüzde insanla dolu bir uçağa füze savurabiliyor. ilerleme insanların yaptığı budalalığı azaltmaz, onu sadece daha tehlikeli yapar."
hesabın var mı? giriş yap