• bir tom tykwer filmi. "suç", "suçlu", "ceza" konusu bir süredir kafamı kurcaladığından mıdır bilmiyorum, bu filmi halen beni rahat bırakmıyor. soundtrack'de de yeralan, duyduğum anda, işte spain'in en sevdiğim parçası dediğim "untitled #1" da cabası. şarkıda film ile mükemmel bir uyum yakalamış bir dize var tabiatıyle. "walked away, released from all my crimes..." ayrıca rene rolünde oynayan ulrich matthes kardeşi de pek beğendim.
  • tykwer'in deadly maria'dan sonraki 1997 yapimi filmi. kurgusu gercekten cok iyi, birbiriyle ilgisiz insanlarin hayatlari inanilmaz bir sekilde kesisiyor. ve filmin sonunda cok guzel bir sekilde baglaniyor her sey. ayrica filmde kisa sureli hafizasi olmayan ve bu nedenle surekli fotograf cekerek yaptigi seyleri hatirlamaya calisan bir adam var. tanidik geldi bana*
  • cogunlukla ingilizce adi winter sleepers ile bilinen tom tykwer harikasinin almanca orijinal ismi.
  • nedendir bilmiyorum ama film boyunca basroldeki sarisin kadin kirmizi tonlarinda, esmer kadin ise yesil tonlarinda giyinmistir.
  • tykwer'in kader üzerine cektigi filmlerden - run lola run , the princess and the warrior - ülkemizde gösterilmemiş festivaller dahil filmdir aka wintersleepers.. kanımca finali biraz daha güçlü olsaydı en iyi filmi olabilirdi.. ayrıca kaderle ugrasan kieslowski nin heaven ını da cekmistir.. butun filmografisini izlemek lazımdır şahsi kanımca .
  • tom tykwer’in 1997 tarihli, filmsel zaman olarak sondan başa ilerleyen wintersleepers’ı, bavyera'nın dağ köylerinden birinde seyahat acentesi görevlisi rebecca, kayak hocası marco, hemşire laura ve sinema makinisti rené arasındaki ilişkileri görselleştirir. rené ve laura arasındaki kelime oyununda sarf edilenler aslında bugün 30'larında olan kuşağı tanımlar niteliktedir; sinirli, küstah, kendini beğenmiş, kendini gizleyen, kaybetmiş, kararsız, yalnız... kayak yaparken derinliklerde yitip gidecek olan marco'nun sorduğu soru çarpıcıdır, "hayatta mutlu geçen üç yılım var mıdır?". belki de aynı nedenle filmin karakterleri, belleğini yitiren, sıcaklığını yitiren, aşkını yitiren, tutkusunu kaybedenlerden oluşur. laura, rené'den hamile kaldığında ona “çocuk istiyor musun, evlenmek istiyor musun, şişmanlamak, sıkılmak, durmadan tv izliyor olmak, seks yapmamak, yaşlanmak, kokuşmak ve ölmek istiyor musun” diye sorar. bu kuşak için birlikte yaşam tükeniştir, felakettir ya da marco'nun rebecca'ya söylediği gibi sevme kapasiteleri azalmıştır.
  • sanırım filmde kırmızı giyen kadın arzuları, yeşil giyen doğayı (ki bu karakter filmin sonunda hamile kalacaktır), siyah giyen adam da (geçici hafıza kaybı nedeniyle) sonsuzluğu, boşluğu ve gizemi temsil ediyor. aklımda kalan en güzel sahnesi siyahlı adamın elini hamile olan yeşilli kadının karnına koyması ve o gürüntünün 360 derece dönmesidir, dünya dönüyor misali. tom tykwer'in en güzel filmlerinden biridir. memento'yu izlediğimde bu filmi hatırlamış ve siyahlı karakteri daha da takdir etmiştim.
  • tykwer'in en cok kieslowskicilik oynamis oldugu film. azcik agir aksak gitse de cok guzel ve ice isleyen bir filmdir. 5-6 sene onceki film festivali'nde gosterilmistir.
  • memento'nun alman asıllı babası.
  • kırmızı, mavi, yeşil, siyah gibi renklere ilerleyen saatinde sarıyı ekleyen film. bu açıdan (renk çokluğu) tom amca kieslowskiyi geçiyormuş gibi görünüyor. bleu 1993 blanc ve rouge 94, bu 97 mahsulü... ilginç tabii...

    görüntüler üzerinde titizlikle çalışılmış. lakin müzik filme otursam mı kalsam gidip biraz dolaşsam mı diye karar veremiyor sanki. oryantal ezgiler bile yeterince oynak değil gibi. (tabii her yiğidin elinde kapı gibi kilit gibi anahtar gibi bir zbigniew preisner bulunamıyor)

    --- spoiler ---
    yeşillinin bardakları da yeşilliydi misal, sahnelerden birinde siyahlı yeşilli bardak siyahlıya geçti.

    ayrıca (bkz: winterfell)
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap