• kendisini tesadüf eseri reddit aracılığıyla gördüm ve biraz araştırdıktan sonra hayatım boyunca hissettiğim en büyük hayal kırıklıklarından birini yaşadım. yaptıkları ve yapmaya çalıştıklarıyla insanı şaşkınlık uçurumlarına sürükleyecek denli derin bir insana nasıl olur da bunlar yaşatılır? sisteme karşı zaten sağlam olmayan içgüdüsel yeknesaklığımı temelinden sarsmıştır.

    adına çekilmiş belgeselde çocukluk zamanından kalma videolar da yer alıyor ve ben bütün görüntüleri şaşkınlıkla karışık bir etkilenmeyle seyrettim. demek istediğim, bu adamda gerçekten bir şeyler olduğunun apaçıklığı karşısında ne hissedeceğimi bilemedim. velhasıl, yazık edilmiş adam.

    demand progress ve reddit zannediyorum ki imza işleridir. üzerine bol bol düşünülmesi gereken adam.
  • adını yeni duyuyorum. daha çok insan duymalı bu güzel insanın adını, yaptıklarını, yapmaya çalıştıklarını.

    yeterli beslenme ve temiz su hakkımızı, sağlık hizmeti hakkımızı, barınma hakkımızı, modern eğitim hakkımızı, bilgiye ulaşma özgürlüğümüzü, fırsat eşitliğini, adaleti elimizden alıp bize parayla satmaya çalışan bu içi çürümüş sisteme karşı durmaya cesaret etmiş ve onun sayısız kurbanlarından yalnızca biri olmuş o.

    fakat asla unutulmaz.
  • kendisiyle ilgili belgeselde ismi geçen bradley manning affedildi, hapisten çıktı, cinsiyet değiştirdi. ki bu herif wikileaks e belge sizdirdi. esasında devlet açısından cezası daha büyük, affedilemez olmalıydı. sanırım 5-6 yıl falan yatıp çıkmış oldu. (bence hic ceza almamali tabi orasi ayri) simdi bi de aaron'in hayat hikayesine bakıyorum. ortada ahim sahim bişi olmadığı halde muazzam bi baskı altına alınmış. belgesel pek çok açıdan tanıtıcı ve açıklayıcı olmamış. hatta gereksiz ayrintilara fazla dusmusler. neyse bu haliyle bile aradaki büyük orantisizligi görmek zor değil. neticede bu herif akademik yayınları erişilebilir hale getirmek istemis. bunda kötülük ne? kötülük yok, yıllık 3 milyar dolar kâr eden sirket var..
    yalniz o kafayla neler neler yapılırdı lan. gicik kere gicik steve jobs gibi siyah kazagiyla universitelerin basari konferanslarinda bilmis bilmis konusan zengin bi tip olabilirdi mesela. ne biliim adamim bill gates gibi hindistan'da cocuk felcini yenebilirdi. işte idealler farklı olunca demekki.
  • "the ınternet's own boy: the story of aaron swartz" adlı belgeseli izledikten sonra tanıdığım, bittikten sonra hüzünlendiğim insan. parayı bir hayat amacı olarak görmeyen, kendini hep insanlığa daha çok ne katabilirim diye düşünen kişilik. keşke böyle insanlardan daha çok olsa, dünyayı daha yaşanabilecek bir yer haline getirsek...
  • dün belgeselini izlediğim zaman tanıdığım ve yaptıklarıyla hayranlık uyandıran biri. hepimiz yanlış olan şeyleri söylüyoruz ama bişey yapmıyoruz veya yapamıyoruz. bu yanlışı düzeltmek için çabalayan ve gencecik yaşında kaybettiğimiz aaron'u tanımak için belgeselinin izlenmesini kesinlikle tavsiye ederim.
  • henüz 26 yaşındayken yaşamına son veren saygı duyulası internet aktivisti. hikayesini bir bütün olarak ele aldığımızda üzülmemek elde değil.

    1986 yılında chicago'da dünyaya geldi aaron swartz. küçüklüğünden beri çok meraklıydı. 2-3 yaşlarında bu merakını kanalize edebileceği yeni bir oyuncak edindi: bilgisayar! küçük yaşlarda program yazmaya başladı aaron, daha wikipedia'nın w'si ortalarda yokken, henüz 13 yaşındayken insanların bilgi ekleyebildiği "the info" adlı bir site kurdu. bu site sayesinde ödül bile kazandı.

    14 yaşındayken rss adlı, internet besleme biçimini gerçekleştiren bir ekipte yer aldı. 15 yaşındayken intelligent systems (ieee) dergisinde hakemli bir makale yayınladı. creative commons lisans modelinin gelişimine katkıda bulundu.

    2004'te stanford üniversitesi'nde sosyoloji okumaya başladı ancak okulun kendisine pek bir şey katmadığına inanan aaron, 1. sınıftan sonra okulu bıraktı.

    2005'te steve huffman ve alexis ohanian ile birlikte şu anda dünyadaki en popüler kullanıcı bazlı sitelerden biri olan reddit'i kurdu. site daha sonra satıldı ve aaron tabii ki zengin oldu ancak hiçbir zaman zengin gibi yaşamadı. derdi hiçbir zaman para kazanmak olmadı.

    küçük yaşlardan itibaren bilgiye ulaşma özgürlüğünü savundu aaron. sansürün kaldırılmasına yönelik eylemler yaptı. sadece internet ve teknolojiyle de yetinmedi, siyasete de uzandı ve yenilikçi değişim mücadelesi komitesi'nin kuruluşunda yer aldı.

    yukarıda da söylediğim gibi; derdi bilgiye ulaşma özgürlüğüydü aaron'un. 2009'da amerikan federal mahkemelerine ait pacer veritabanındaki yaklaşık 18 milyon belgeyi ve 2011'de jstor'dan 4 milyona yakın makaleyi bilgisayarına indirip halka açık hale getirdi. normalde bu siteler ücretliydi ve aaron suç işlemişti. "bilgi korsanlığı" ve "yasadışı dosya indirme" gibi suçlardan hakkında 13 ayrı dava açılmıştı.

    aaron bu süreçlerden sonra inanılmaz bir baskı hissetmeye başladı. fbi ajanları sürekli olarak onu gözetliyordu. obama yönetimi onu bir tehdit olarak görmeye başlamıştı ve aaron'un alacağı bir cezanın "ibret" olacağı düşünülüyordu.

    35 yıl hapis ve 1 milyon dolar para cezası istemiyle hakkında açılan 13 dava görülmeye başlanmak üzereydi. hapse girme fikri çok ürkütüyordu aaron'u. bunu daha sonra kız arkadaşı birçok defa dile getirdi. depresif biriydi aslında aaron. nihayetinde bu zorlu psikolojik sürece dayanamadı ve 11 ocak 2013'te, henüz 26 yaşındayken kendini asarak intihar etti.

    ilginçtir ki aaron swartz'ın ölümünden sonra kendisini ölüme götüren süreçteki başrollerden jstor sitesindeki makaleler ücretsiz olarak kullanıma sunulmaya başlandı.

    internet dünyası kendini bilgiye adayan ve bu uğurda hayatını veren bu adamı unutmayacak.
  • yaşasaydı ölümünden bu güne kadar geçen sürede çok çok popüler olurdu eminim ki. elon musk ve zuckerberg ile akıl yarıştıracak bi arkadaşmış. geç bulunup, erken kaybedilenlerden.
  • bu dünya onu kaybetmiştir.
  • bu zamana kadar yazmamıştım aklıma gelmişken yazayım.

    aktivist. dahi çocuk. sistem karşıtı. sistem nefretine canını teslim etmeye hazırdı, teslim etti.

    kazandığı paraların önemi yoktu, onu övmelerine ihtiyacı yoktu. bir amacı vardı, amacına ulaştı. kendinden sonrakilerin önünü açtı ve gitti.
hesabın var mı? giriş yap