• kimi insanlar yaşadıklarını, hislerini, heyecanlarını ve endişelerini günü gününe anlatır sayfalara. hayatlarına tanıklık eden bu sayfalar tüm samimiyetleriyle bir gün keşfedilmeyi bekler.
    v. ferit dedeağaçlı, 1940’lardan 1990’lı yıllara kadar keşfedilmeyi bekleyen bazı günlük kesitlerini, sahafların tozlu raflarından çıkarıp okuyucuyla buluşturuyor. “acayip şeyler örüyoruz başımıza” adlı kitap günlük sahiplerini gizli tutmakla birlikte, 1940’ların türkiye’sinden 1990’lara doğru bizi samimi bir yolculuğa çıkarıyor. bu günlükler okunmak için mi yazılmış yoksa sahiplerine yoldaşlık ettikten sonra unutulmaya mı bırakılmış bilemiyoruz. bu küçük kesitlerde bizi kimi zaman gülümsetecek, kimi zaman içimizi burkacak parçalardan bazen kendimize pay çıkarabilir, kendi anılarımızla karşılaşabiliriz bile.
    70’lerin ankara’sında bir filiz akın sahnesinden, leblebi gazoz ikilisinin eşlik ettiği eski istanbul sinemalarına gidiyoruz. şimdilerde “ah o eski zamanlar’’ diye hayıflanan büyüklerimize hak verdiğimiz satırlar karşımıza çıkıyor. yurdum kadınlarının ilk kez direksiyon başına geçtiği o anları gözümüzde canlandırmak için yedi satır yetiyor. “içine mesafeli” kimi kişilerce yazılan, “nerede, kim olduğunu unutturan” bu yazılar kitabın son sayfasına kadar bize arkadaş oluyor. bazen bir yeşilçam filmindeki âşıkları izler gibi olup, bir anda oradan sıyrılarak başka başka hayatlarda buluyoruz kendimizi. o zamanlar günlük konuşma dili bile bir başkaymış diyoruz. şiir gibi konuşan insanlardan, bilgece, “neye güldüğünü unutacak kadar gülmediysen, o günü yaşanmış sayma,’’ diyen dedelere, birçok anıyla karşılaşıyoruz. kitap bittiğinde veli bey’e ne olduğunu, ordulu öğretmenin ne yaptığını ister istemez merak ediyoruz mesela. “çocukluğunda çocuk olamamış” ya da “yeterince büyüyememiş” kimselerin yazdığı bu yirmi yedi günlük biraz parçalara ayrılmış olsa da bize birkaç günde tüketilebilecek tatlı bir serüven sunuyor.
    v. ferit dedeağaçlı’nın derlediği, kuzey ışığı yayınları aracılığıyla yayımlanan bu kimdir bilinmez, esrarengiz kahramanlarımızın hayatlarından minik bölümler okuyucunun beğenisine sunuluyor.
    hiç bitmesin istediğimiz bazı kesitlerin yarıda bitişi bazen can sıkıcı olabiliyor ve yeni başlayan apayrı bir kesit kafamızı karıştırabiliyor. bunun yanı sıra kitabı bitirdiğimizde ve v. ferit dedeağaçlı’yı merak ettiğimizde ınstagram hesabından başka bir bilgiyle karşılaşamıyor oluşumuz da üzücü.

    yasemin yavuz
  • edebiyatımızda yeni türlere kapı aralanıyor bu kitap da o yeni türlerden biri olmaya aday. günlüklerden kesitleri bir araya toplamış yazar. böyle kısacık ama çok dolu, vurucu hatta yer yer yıkıcı cümleler var. herkesin hikayesine isabet edecek kadar çok detay ve yoğunluk var seçilen günlüklerde. umarım devamı gelir kitabın.
  • acayip şeyler örüyoruz başımıza, kurguyla gerçek arasında, okurun en çok keyif alacağı noktaya doğru sürekli hareket eden bir kitap. belirli bir türün gereklerini yerine getirme zorunluluğu hissetmeden, mümkün olduğunca çok çiçekten bal topluyor.

    kitap; eski bir sahafın, “tozdan yılmış kadınlar ile geçmişinden yılmış erkekler”den topladığı kitaplar arasından çıkan 27 farklı günlükten seçtiği parçalardan oluşuyor. ağırlıklı olarak 1950 ila 1990 arası döneme ait bu parçalar günlük sahiplerinin iç dünyalarını etkileyici bir doğallıkla ortaya koyuyor, onların aklından geçenleri güçlü bir biçimde hissetmemizi sağlıyor.

    günlükler aynı zamanda, bütün hüzünlü ve komik yanlarıyla, sahiplerinin gündelik hayatlarına dair geniş bir manzara sunuyor. bu manzara içine sık sık o yılların popüler kişi ve olayları da sızıyor ve bunları da günlük yazarlarının olağan hayatlarıyla iç içe geçmiş bir halde okuyoruz. örneğin: selahattin pınar ile aleko bacanos arasında yaşanan tatlı bir atışmayı; sülün osman’ın tövbe ederek bir tekel bayii açışını; bir bankanın 60’lı yıllarda ilk kez “kompüter” kullanmaya başlamasını; filiz akın’ın assolist olarak çıktığı bir kadınlar matinesini; belgin doruk’un ünlü karavelini; üst üste fazla hümeyra dinlemenin yol açtığı bir ruhsal hareketlenmeyi; can akbel’in televizyonda yaptığı sıradışı bir anonsu; 74 dünya kupası finalini; bir gencin müjde ar’la görücü usulde evlenme fırsatını kaçırışını; et balık mağazalarında bir türlü halk salam bulunamayışını ya da macar sirki’nde gösteri yapan berber fil’i…

    acayip şeyler örüyoruz başımıza için, "okuyucu tarafından yeniden kurgulanmak üzere, bir romanın pek çok unsurunu tatlı bir dağınıklık içinde sunuyor" diyebiliriz. kitap çok yüksek bir okuma keyfi veriyor ve bunu da okuruna duyduğu saygıyla başarıyor. saygı duyuyor, çünkü bir metnin eksik parçalarını tamamlamada hiçbir yazar iyi bir okurun eline su dökemez.
    şeklinde bir tanıtımı olan kitap
  • yazarı (bkz: v.ferit dedeagaclı) dır
  • kuzey ışığı'ndan çıkan günlük kitabı. roman, hikaye falan değil, oldukça ilginç bir yapısı var. dedeağaçlı günlüklerden topladığı bölümleri okuyucuya sunuyor. okumaya değer.
  • ferit dedeağaçlı'nın sahaflardan topladığı, 1940 ila 1990 yılları arasında kaleme alınmış sahipsiz günlüklerden oluşturduğu şık bir kitap.

    zamanın behrinde şöyle yazmış birisi günlüğüne:

    herkesin korktuğu o ev “yarısı hayaletli ev” idi benim için. dedem öyle demişti. pergelle, cetvelle çizip uzun uzun anlatmıştı hayaletlerin neden bir mekanın en fazla yarısında olabileceğini. acayip bir teoriydi ama sonuçta hayaletler hiçbir zaman bizim olduğumuz yerde bulunamıyordu. hayalet diye bir şey yoktur, diyen babama değil dedeme inanmıştım. çünkü babam çocukluktan yetişkinliğe giden yolun çok kısa olduğunu zannediyor, dedemse o yolun hayat boyu sürdüğünü biliyordu.

    acayip şeyler örüyoruz başımıza / sf. 74
hesabın var mı? giriş yap