• felsefe tarihi adlı eserini henüz bitirdiğim yüce zeka.

    daha evvel orhan hançerlioğlu'nun düşünce tarihi'ni ve macit gökberk'in felsefe tarihi'ni okumuştum. emeklerine, zekalarına, donanımlarına saygım sonsuz, ikisinin de karşısında saygıyla eğiliyorum; ama keşke ahmet cevizci'den daha önce haberim olsaymış dedim.

    şimdiye kadar okuduğum en objektif felsefe tarihini kaleme almıştır kendisi. tam bir başucu eseri olmuş. okurken her aşamada, bütüncül yaklaşımına, düşünce akımları ile ilgili karşılaştırmalarına ve kurduğu paralelliklere, türkçesine hayran kaldım. su gibi akıp gitti 1800 sayfa.

    felsefe tarihini okurken, felsefi akımların ve filozofların sistematik olarak incelemesinin yanı sıra, söz konusu düşünceleri ortaya çıkaran tarihi olayları, toplumsal yapıyı ve kültürel eğilimleri de gerektiği ölçüde eserine kattığını göreceksiniz; genel hatlarıyla bir tarih okuması da yapmış olacaksınız.

    türkçeye hakimseniz; ancak felsefe konusunda zayıfsanız, felsefe okumaya ahmet cevizci'nin felsefe tarihi ile başlayabilirsiniz.
  • "karşımda, bu üniversitenin en şanslı ve aynı anda en şanssız öğrencileri duruyor! felsefenin sizi mutlu edeceğini sanmayın. çünkü cehalet mutluluk, farkındalık ise mutsuzluk getirir" demişti 1998 sonbaharında. öğrencilerine "siz" diye hitap edecek kadar alçakgönüllü ve naifti. üretkendi; bir akademisyene yakışır şekilde. uludağ üniversite'sini yaşadığım şehrin üniversitesine tercih etme sebebimdi. kendisine duyduğum üst düzey hayranlık, ikinci sınıfın başında adımı ve numaramı hatırlaması mevzuunu, hayatımda gururla hatırladığım birkaç anıdan biri yapacaktı. tıpkı öğrencisi olmakla gurur duyduğum gibi. türk felsefesine ve bizlere oluk oluk akıttığı birikimini bayrak gibi taşıyarak adını yaşatmak da boynumuzun borcu olsun.
  • böyle insanların sol framede gündem olabilmesi için ölmesi gerekiyor, bu yüzden adının yanında (14) sayısını görünce içim cız etti. felsefenin tuzu kuruların uğraşı sanıldığı bir ülkede felsefeye büyük hizmetleri olmuş bir insandır. muazzam sözlüğünden az yararlanmadım, şahsen tanımasam da hepimizin hocasıdır. nur içinde yat hocam.
  • neden öldü, sorusu üzerine çok düşünmüşümdür. çok saçma bir soru gibi gelir. çünkü ölen öldü. pek değil aslında. çünkü hepimiz ölümün ne olduğunu biliriz. ama bir insanın ardından ölüm nedenini sorduğumuzda "ölümüne değer mi" sorusunun cevabını ararız.
    o nedenle 10 yaşındaki bir insanın ölümü ile 70 yaşındaki insanın ölümün everdiğimiz tepkiler farklıdır. ya da bir hastalık sonucu ölüm sonrası "acı çekiyordu kurtuldu" düşünür; ani bir ölümde çekilen acının fazla olmasının nedeni ölümü o insana yakıştırıp yakıştırmadığımızla ilgilidir.

    hem arkadaşım hem de onun yakın mesai arkadaşı, öğrencisinden öğrendiğim kadarıyla 3-4 yıl önce bir anjiyo geçirmiş. hatta dün "hocam bugün çok iyi gördüm" sizi diyince ahmet hocamız da "evet ben de kendimi iyi hissediyorum" demiş. bir saat sonra da vefat etmiş.

    işte bu yüzden yakıştıramadık ahmet hoca'ya ölümü. erken geldi, çok erken.

    ahmet hoca'nın ölüm nedeni, insan nedir sorusu gibi havada kaldı. erken gelen bu ölümüne rağmen bir kaç ömürlük ve çok fazla kuşağa geçecek çalışmaları bize bıraktı. sonrası bize düşen elimize kitaplarından birisini elimize aldığımızda "teşekkürler hocam", "iyi ki vardın" demek olacak.
  • bir kaç ay önce başladığım ve nihayet bir kaç gün önce bitirdiğim ahmet cevizci'nin felsefe tarihi adlı kitabından biraz bahsetmek istiyorum. malumunuz piyasada bir çok felsefe tarihi kitabı var.
    ilk başlarda kitabın sıkıcı dilinden şikayet etmiştim. ancak sonradan alıştım ve felsefeye gerçekten ilgili olan herkesin anlayabileceği bir dili olduğuna kanaat getirdim. sanırım hacim ve kapsam olarak bu konuda yazılmış en önemli türkçe kitaplardan birisi.

    kitap bölümler halinde antik yunan'dan hristiyan ve islam felsefesine, modernizmden postmodernizme kadar, binlerce yıllık düşünce tarihini ayrıntılı, sistemli ve anlaşılır bir biçimde sunuyor gerçekten. bazen bilmediğiniz kavramlar da çıkıyor ancak bunlar ya kitabın içinde açıklanıyor ya da bir şekilde öğrenebileceğiniz kavramlar oluyor; mesela "geist" buna örnek verilebilir.

    filozoflar ve düşünce ekolleri arasında ilgili bağlantıları iyi kuruyor. kim kimden nasıl etkilendi ne şekilde düşündü anlıyorsunuz. ayrıca söz konusu filozofların doğup büyüdükleri coğrafyaya, tarihsel ve kültürel şartlara işaret ediyor; mesela marx'ın çocuklarının açlıktan gözünün önünde ölmesinin düşüncesine olan etkisi gibi.

    kitap size belirli bir sistem sunuyor. antik yunan düşüncesini, helenistik dönemi, roma felsefesini, ortaçağın teolojik karakterli düşünce sistemlerini,
    aydınlanmaya giden yolu, aydınlanma düşüncesi ve bu düşünceye yöneltilen eleştirileri sistematik bir şekilde sunuyor. fikirler nereden geliyor, neden bahsediyor nereye gidiyor anlıyorsunuz.
    islam felsefesini ve müslüman filozofları "adam" yerine koyuyor. islam felsefesinin kaynaklarını ve kendinden sonraki düşüncelere ilham verişini açıklıyor.

    buddha ile başlayan kitap postmodernizm ile bitiyor. bu görkemli hikayenin şu anda da büyük oranda içinde bulunduğumuz ve sancılarını çektiğimiz postmodern düşünce ile bitmesi sizi biraz üzüyor ama ümidiniz tükenmiyor elbette.

    çünkü felsefenin insan için, insana dair, insandan doğan, insanı konu alan ve yine insana dönen bir eylem tarzı, araştırma metodu, bir "yol" olduğunu öğreniyorsunuz. kitap bitiminde biraz yorgunlukla beraber buruk bir coşku hissetmemin nedeni bu. ancak kitabın postmodernizm ile bitişine aldanan ve bu "son" u felsefenin sonu sanan biri için elbette mutlak rölativizmin epistemolojik krizine girmek içten bile değil.
  • felsefe sözlüğü ile iz bırakmıştır.
  • vefat haberini 1 saat kadar önce aldığım kıymetli profesör.
    öğrenim hayatım boyunca karşıma çıkan açık ara en bilgili, kıymetli hocalardan biriydi. mesleğini, felsefeyi çok sever, bu derse en uzak öğrenciyi bile tartışmaların içine çekebilmeyi / bir şeyleri sorgulatmayı başarırdı.
    çok üzgünüm... çok, çok büyük bir kayıp... akademisyen dünyasının başı sağolsun.
  • sırf hazırladığı felsefe sözlüğü için bile eli öpülecek birisidir, ki kendisinin eserleri bununla sınırlı değildir. ismi, türkiye'de hiçbir şey yapmadan oturan yüzlerce akademisyen, profesörle aynı cümlede bile kullanılmaması gereken bir kişidir.
  • bir gün çalışmaktan moleküllerine ayrılacak olan felsefe profesörüdür. "hırs" kelimesinin sözlükteki karşılığıdır. o derece ki bilgisinin yetmediği felsefe konusu ya yoktur, ya da öyle gösterir. çalışma temposu yüzünden ikide bir kayış kopma noktasına gelir, ders mers yapamaz. af diler öğrenciden. ama genel olarak faydalı bir insandır hem insanlığa, hem üniversitesine...
  • felsefe efsanesiydi.
    allah rahmet eylesin.
hesabın var mı? giriş yap