• hep hayal ettiği olanaklardan birine sonunda kavuştu kadın ama karar veremedi ki. geçen sene de kavuşmuştu, gerçekleştirmişti de ama hiç bi şey değişmemişti ki. kim olduğunu bilen insanları izleyip üzülmeye devam etti, onlardan biri gibi olmak istedi, güzel olmayı da istemişti ama bazı şeyler değişmezdi. hem çok şey yapmak hem de görünmemek istedi bari yazayım dedi, 3. tekil şahıştan bahseden entriler girmeye başladı. hakan günday haklımıydı yazmak 'ne anlatacağımı bilmiyorum' demekle başlar mıydı ki?
    kim olduğunu bilemedi, nerde olduğunu, nereye gitmek istediğini, nereye gitmesi gerektiğini. her doğan günle yeni biri oldu hiç tanıyamadı bu yüzden kendini, sonra uyumamayı seçti o zaman değişmezdi belki ama sorun uykuda değildi ki, kafasının içindeydi sorun belki de çocukken altında kaldığı bir 'tramvay'dı sorun(freud diye bir şey yoktur). yollarda olmayı seçti şimdi o zaman bir yere ait olması gerekmezdi, ama geri dönmesi gerekirdi hep işte,geri döndüğünde gözleri ışıklı biri gelseydi ya artık.
  • hayatımın tek gerçeğidir. neresinden bakarsam bakayım kendimi hiçbir yere ya da tarafa ait hissedemiyorum. her şey anlamsız geliyor. sanki kendimi zorluyormuşum gibi hissediyorum.
  • herhangi bir aidiyet hissetmemek nefes aldırır. bazen tatsızdır çünkü insan savrulur gider ait olduğu yeri bulmaya çalışırken. hiçbir yere ait olmadığınızı anladığınızdaysa bunu kabul eder ve özgürleşirsiniz.
  • boşa yoruluyor olabilirsiniz.
    birçok yanlış ve başarısız deneme sonunda farklı farklı yollardan giderek de bir arada kalabilirsiniz. bu bir insan da olur, bir şehir de olur, bir meslek de.
    baktınız ki yollar çok farklı o zaman bir arada kalmamak da bir seçenek. kim demiş ait olmak şarttır diye.

    bence en büyük yanılgı; durumunuzu bir tanım kalıbına sokmaya çalışmak. bırakın; hayat güzeldir, yaşayın deneyin olmuyorsa bırakırsınız hepsi bu.
  • şuana, bugüne, buraya ait olamamaktır. hep gelecekte ya da geçmişte yaşamaktır. görünen alemde değil, görmek istenilen alemde durmaktır. özlemek ya da arzulamaktır. ama şimdiki zamandan elinde hiçbir şeyin olmamasıdır da aynı zamanda. şuan yok, burası yok... ama bir gün olacağını beklemektir aslında ait olamamak. en son ne zaman biter bu duygu, işte aradığım şey buymuş dediğimiz an ne zaman olur... durmaktır, geçen giden zamanı üzerine örtüp altında hayaller kurmaktır.
    başka bir şehre gidince sanki arka sokakta evin varmış gibi hissetmektir ait olamamak. aramak ama şuandan aradığını bulamamaktır.
    ait olamamayı en iyi bilen insanların en güzel huyudur, kafalarının içinde mutlu olmak.
    aidiyet, kendimizin ait olduğu, kendimize ait olduğu, farkında olmadan sonuna geldiğimiz ancak sanki başka hayatımız varmış gibi sahiplenemediğimiz hayatın ta kendisidir.
  • hayatın ta kendisi işte...
  • rüzgarda savrulan inan olur mu? olurmuş... insan küçükken büyümeye ne kadar da meraklı, büyüyünce ise, bu yalnızca beden büyümesi olmuyor. yaş aldıkça, dertler olgunlaşıyor, büyüyor ve can yakıyor. para değer kazandıkça çoçuk avcunda, insanlık yavaş yavaş eksiliyor. o dünya ölüyor ve sen büyüyorsun. sana büyüdün, abi, abla oldun diyorlar. aslında geldiğin nokta, vazgeçerek olmalardan... kimse kimseyi anlamıyor. tıpkı konuşamadığın dönemlere dönüyorsun. sonra yaşıtın! ruh eşin, kendi boyunda birini bulma telaşında geçirdiğin anlar... insan bir türlü doğru karar veremiyor, sırtında sonlanışın yükü ile sağa sola savruluyor. çok zor insan olmak. çok...
  • sürekli gurbette,evsiz hissetmek.içlerinde sürekli sorular soran bir iç ses ile yaşarlar.çok denemişlerdir anlatmayı kişinin,mekanın,düşüncenin müptelası olmadıklarını.karahindiba en sevdikleri bitki olabilir;bir üf ile dağılacak.
  • bulunulan ortama uyum sağlayamamaktır. yaşanılan yer ile bütünleşememek, kendini oranın bir parçası olarak görememektir. eksikliktir..
  • bağımlı olmamak ve boşluğa düşme ihtimali olmamaktır.
hesabın var mı? giriş yap