• hidayet türkoğlu, mirsad türkcan gibi isimlerin nba'de oynamaya başladığı yıllarda allen iverson'un yüzlerce maçını seyretmiş biri olarak söyleyebilirim ki üst düzey bir oyuncu değildir. misal kobe bryant bir maçta 40 sayıya 25 deneme ile ulaşıyorsa iverson 35-40 denemede ulaşırdı. bunun bir takım arkadaşı vardı dikembe mutombo diye, sırf onun için izlerdim 76' maçlarını.

    yanlış anlaşılması kötü oyuncu demiyorum ki haddime değil zaten, göze hoş gelen güzel bir oyun stili vardı, ancak üst düzey maçlar için yetersiz bir oyuncuydu.
  • muazzam bir yetenek olduğu tartışılmaz ancak şu anda oynanan basketbola ne kadar uyum sağlayabilirdi şüpheli. sonuçta cavs-gsw serisinin ilk maçında lebron playoff tarihine geçebilecek bir performansa imza attı ancak bu bile kazanmaya yeterli olmadı.

    ilk defa bir final serisinde bir oyuncusu 50 üzeri sayı atan takım maçı kazanamadı. bu da gösteriyor ki artık bir oyuncunun etinden sütünden faydalanmak değil maçın her anında katkı alabileceğin oyunculardan oluşan bir takım yaratmak su anda işe yarıyor. ıverson gibi topu çok seven bir guard ile oynadığınız zaman da böyle bir takım yaratmak çok zor. bu seride lebron yerine iverson da olsaydı benzer istatistikler yakalar ancak sonuç farklı olmazdı. tabi bunda rakibin gsw gibi inanılmaz bir takım olması da etkili ancak şu anda cavs'in karşısına houston da gelse bu durum çok farklı olmazdı diye düşünüyorum. o yüzden ıverson belki de top elindeyken tarihin gördüğü en yetenekli 5 oyuncudan birisi olarak sayılabilir ancak artık basketbol bundan çok daha komplike bir oyun haline geldi
  • allen iverson nba'dan nasıl uzaklaştırıldı ve kariyeri nasıl sabote edildi?

    1. bölüm: #77708347

    2. bölüm ile devam edeyim:

    2008'den sonra neler yaşandı?

    öncelikle 2008'e kadar olanki süreçten kısaca bahsedelim. iverson 2007 sezonunda denver'a takaslandı. takası kimin istediğiyle ilgili %100 net bir bilgi olmasa da sixers yönetiminin istediğini düşünüyorum. iverson her zaman için bir sixer olarak emekli olmak istediğini söylemiştir (ki sonrasında oldu da). ligin hiçbir zaman üst düzey kadroları arasında olmayan bir takımla yıllar geçirmesine karşın şikayet ettiği de görülmemiştir. söylediklerinin arkasında duran ve iki yüzlü bir karakteri olmayan birisi olduğunu düşündüğümüzde ben gitmek istediğini düşünmüyorum. daha çok philadelphia'nın bir yeniden yapılanma hamlesi olarak görmüşümdür hep.

    her neyse, sonuç olarak iverson denver'a gitti ve lig çapında bir merak hakimdi. zira gittiği takımın yıldız oyuncusu carmelo anthony lig sayı krallığında 1., iverson ise 2. sıradaydı. bu iki oyuncunun sahada aynı takımda mücadele edecek olması büyük bir heyecanla karşılandı. fakat iverson aslında denver için uygun oyuncu değildi ancak bu durum pek kimsenin umrunda da değildi. nba'in en hücumcu takımı ortaya çıkmıştı bile. iverson, anthony, jr. smith, martin, camby, nene gibi oyuncular vardı kadroda.

    iverson geldiğinde takımın en önemli oyuncularından anthony ve jr. smith new york maçındaki kavgadan sonra uzun süreli cezalar almışlardı. takımın otomatikman tek lideri olan iverson carmelo gelene kadar takımı taşıdı ancak melo geldikten sonra bazı sorunlar ortaya çıktı. 2 tane sadece hücuma odaklı oyuncunun olduğu bir beşte kim savunma yapacak, kim top dağıtacaktı?

    bu sorunun hücum tarafı zamanla aşıldı ve iverson'ın olduğu bir takımda carmelo mecburen topla daha az oynamaya alıştı. fakat takımın savunması felaketti. kağıt üzerinde aşırı hücumcu ve sonsuz sayı potansiyelli bir takım olmalarına rağmen ligdeki neredeyse hiçbir takıma savunma yapamıyorlardı. buna rağmen iverson geldikten sonraki 2 sezonda takım istikrarlı bir yükseliş gösterdi. özellikle 2008 sezonunda.

    2008 yılında denver 88'den sonra tarihinin en iyi sezonunu geçirdi ve normal sezonu 50 galibiyetle kapattı. iverson hayatında ilk kez hücumda rahat olabildiği bir takımdaydı. zira sixers döneminin aksine takımın hücumda tek opsiyonu iverson değildi. ikili sıkıştırma geldiği anda topu bir takım arkadaşına yönlendiriyor ve sayıyı buluyorlardı. bundan çekinen ve kendisini ikili sıkıştıma uygulamayan takımlara karşı ise bire bir oynayabiliyordu. takım arkadaşları iverson'ın gelecekte hall of famer olacak bir oyuncu olduğunu ve onunla oynadıkları için mutlu olduklarını, olgun ve lider bir kişilik sergilediğini yer yer dile getiriyorlardı.

    sezon bittiğinde iverson maç başına 41,8 dakika, 26,4 sayı, 7,2 asist ve maç başına 18 şutla %46 şut yüzdesi gibi kariyerinin en verimli istatistiklerine sahipti. 2001 ve 2005 sezonları iverson'ın en iyi sezonları olarak görünse de, 2008 sezonu en verimli, olgun ve şut kullanımı anlamında en doğru tercihleri yaptığı sezondu iverson için. tam olarak lider bir guard görüntüsü çizen iverson aynı zamanda 82 maçın tamamında oynadı. şutör gardlar arasında ligde kobe bryant'tan sonra en iyi oyuncu kesinlikle iverson'dı.

    fakat en can alıcı noktaya gelelim: bu istatistiklerle ve takımının lider oyuncusu olmasıyla iverson (hayır, iverson'ın olduğu takımda o zaman 23 yaşında olan carmelo lider olamaz) ya zor da olsa ilk 5 seçilmeli, ya da garanti şekilde ikinci 5'e ismini yazdırmalıydı. denver'ın tarihinin en iyi normal sezonlarından birini geçirmesine en büyük katkıyı sağlayan oyuncunun ligin en iyi 5'lerinden birine seçilmesi garanti olmalıydı.

    iverson o sezonun ilk 5'ine seçilmedi. sıkı durun, iverson en iyi ikinci 5'e de seçilmedi. ve yine sıkı durun, iverson ligin en iyi üçüncü 5'ine bile seçilemedi. ama yine ve son kez sıkı durun, iverson harika rakamlar yakaldığı 2006 ve 2007 sezonlarında da hiçbir all nba takımına zaten seçilememişti.

    yaşanan bu komedinin ardından 2008 pekin olimpiyatları için amerikan milli basketbol takımında kimlerin oynayacağı da merak konusuydu. seçmelere ligde o sezon all star olmuş tüm oyuncular davet edildi. bir kişi hariç, evet, allen iverson.

    medya üzerine düşeni yapmaya başlayarak iverson'ın 2004 olimpiyatlarında takımı 3. yapabildiğini öne sürdü. atladıkları şey ise 2004 takımındaki en iyi oyuncunun iverson olduğu, diğer oyuncuların tamamının vasat bir oyun ortaya koyduğu, coach brown'ın başarısız olduğu ve o kadronun nba oyuncularından oluşan tarihteki en zayıf amerikan kadrolarından biri olduğuydu. hiçbiri önemli değildi, iverson yüzünden 2004 takımı başarısız olmuştu ve ligdeki en iyi birkaç oyuncudan biri olmasına rağmen bırakın seçilmeyi, çağrılmamalıydı bile(!).

    playofflarda ise lakers takımı denver'ı 4-0 ile süpürdü. zorlu batı yakasında 50 galibiyet alınca şampiyonluk parolası olan lakers ile eşleşmeleri tabi ki hoş olmadı. yukarda bahsettiğim denver'ın savunma özürlü takım yapısı playofflarda elbette hiçbir varlık gösterememelerine sepep oldu. iverson fiziği gereği top çalma kabiliyeti dışında hiçbir zaman çok iyi bir savunmacı elbette olmadı. fakat takımın hücumcu dolu olması, savunma beklenen oyunculardan camby ve martin'in de artık sakatlıklardan kurtulmayan kariyerleri ile birlikte takımın kalanı da savunmanın s'sini bile yapamıyordu.

    ertesi yıl iverson ile medya ve nba'in mücadelesi tırmanmaya başlarken, iverson detroit'e takas oldu. takımın bu tarz bir kadro yapısıyla başarılı olamayacağını anlayan denver yönetimi esasında doğru bir karar verdi. iverson da doğuda önemli bir gücü olan detroit takımına giderek kendisi için pozitif bir durumda görünse de, nasıl bir durumun içine düştüğünün elbette farkında değildi. kontatının son sezonunda istatistiklerinin düşeceği detroit takımına gitmekten daha tehlikeli ne olabilirdi ki?

    fanların ve gençlerin gözünde adeta bir tarikat lideri olan iverson'ın beyaz ve kurumsal amerikanın imajına ters olduğunu ilk bölümde uzun uzun anlatmıştım. zirvedeyken indiremedikleri ve açıkçası para kazanma bakımından işlerine de gelen iverson'ı, bir ufak düşüşte yok etmeye odaklanmış herkes yıllarca pusuda beklemişti, en başta da david stern, espn ve diğerleri.

    iverson detroit'e gittiğinde 3 numaralı formada ısrar etmedi. numarayı rodney stuckey'nin giymeye devam etmesine izin verdi. neticede medya kan emici sivrisinekler gibi başında dikilip bir hatasını beklerken kimseye malzeme vermeye gerek yoktu. ancak rodney stuckey ismini hafızanızdan çıkarmayın.

    takımın o dönemki koçu, şampiyon olmuş iyi bir kadroyu yönetmekte zorlanan eski oyuncu ve yeni çaylak koç michael curry idi. fakat curry'nin çok önemli bir özelliği, nba 1999 sezonu için lokavta girdiği dönemde lokavtın kalkması için en çok çaba sarf eden oyunculardan olmasıydı. david stern ile bu dolayla arası iyi olan curry, detroit takımında zorlu bir koçluk dönemi geçiriyordu.

    iverson takıma geldiğinde takımın lideri olacağı söylendi ve skora dayalı oyunuyla detroit'e ayrı bir hava getirdi. fakat kariyerinde ilk kez yarı sahaya dayalı bir basketbol oynadığı için istatistiklerinden önemli tavizler vermek durumunda kaldı. bunun sonucunda istatistikleri en üst seviyedeyken bile medyanın dilinden düşürmediği iverson'ın yerin dibine sokulması için daha da uygun şartlar oluşmuştu.

    ancak bir süre takım umut veren bir performans gösterdi. örneğin aralık ayında 7 maçlık bir galibiyet serisi yakalandı ki bu galibiyetler lakers, cleveland (normal sezon lideri), orlando (o sezon doğu şampiyonu oldu) gibi takımlardı. pistons takımı doğuda 4. sırada ve playofflarda kimsenin istemediği bir takım konumundaydı.

    ancak ardından bazı komedi olaylar zinciri başladı. richard hamilton sakatlandı ve rodney stuckey ilk 5'e yerleşti. hamilton döndüğünde ise stuckey ilk 5'te devam etti. sonrasında koç curry dahiyane bir kararla kısa bir 5 kullanacağını açıkladı. yani rasheed wallace pivot, prince power forvet ve hamilton kısa forvet olarak. iverson ve stuckey ise gard pozisyonlarını aldı. detroit nedense zorla stuckey'yi ilk 5 oynatmak istiyordu. bu plan elbette felaketle sonuçlandı ve mağlubiyetler gelmeye başladı.

    kaybedilen maçlardan sonra medyada suçlanan oyuncu ise elbette allen iverson oldu. tek bir "uzman" yorumcu dahi, orijinal ilk 5'e dönülmesi önerisini yapmadı. yani iverson pg, hamilton sg, prince sf, wallace pf ve takımdaki rol oyuncularından biri olan jason maxiell pivot. billups'ın bıraktığı takımın iverson dışında aynısı diyebiliriz. espn ve ana akım medyada ağırlıkla iverson, sonra da hamilton hedef gösterildi fakat stuckey'yi eleştiren çıkmadı.

    iverson'ın bir kanser olduğu, gittiği takımların kimyasını bozduğu, koç katili ve serseri olduğuyla ilgili, eskiden beri söylenmek istenen fakat şimdi fırsat çıkınca hemen ortaya dökülen söylemler artmaya başladı. ilk etapta stuckey için kenara çekilen hamilton zaten durumdan memnun değildi ve ayrıca kendisi adeta tongaya düşürülerek billups takasından hemen önce kontrat imzalamıştı. bunun üzerine takım oyunu oynamayı elbette bıraktı. soyunma odası curry'nin saçmalıkları ile zehirlenmişti bile.

    daha sonra iverson sakatlandığı bir dönem geçirdi. sakatlıktan dönüp hazır olduğunda ise koç tarafından ilk 5'e alınmadı. 1 maç, 2 maç, 3 maç derken iverson 20 dakikadan az süre almaya başladı. daha bir önceki yıl ligin en iyi 2. şutör gardı olan oyuncu kenarda tutuluyordu ve bu durum bu şekilde devam etti.

    bu adam işi bitmiş bir baron davis, mike bibby, jason kidd veya benzeri bir oyuncu değil, önceki sezon ligin en iyi 5-6 oyuncusundan biriydi. bu dönemde jason kidd ilk 5 oyuncusuydu. shawn marion ilk 5 oynuyordu. shaq zaten kariyerinde hiçbir zaman bench başlamadı ve o dönem o da bitik olsa da ilk 5 oyuncusuydu. hatta ve hatta grant hill ve baron davis bile ilk 5 oynuyordu.

    örneğin kobe bryant iverson'la aynı yaştayken istatistikleri ondan daha kötüydü. düşünün ki kobe bryant'a kenardan gelmesi söylensin. nba çapında olay çıkar. birkaç ay önce maç başına yaklaşık 27 sayı ve 7 asist yapan adamın, rodney stuckey denen bir oyuncunun arkasında kenardan başlaması söyleniyordu. gerçekten şaka gibi ve hatta gerçekten şaka olsaydı bile hiç komik değildi.

    aynı zamanda takımın koçu koç olmadığı için detroit takımının şampiyon hüviyetinden pek eser yoktu. takımda otorite sağlayamayan koçun yanında, özellikle richard hamilton başta olmak üzere billups'ın ayrılmasından hoşnut olmayan, ve iverson'a liderlik sözü verildikten sonra maruz kaldığı muameleyi gören detroit oyuncuları da elbette en iyi takım kimyasını oluşturamıyorlardı.

    iverson ilk 5 başlarken ligin en iyi takımlarına karşı maçlar kazanan bir takımda, istatistiklerinin düşmesi pahasına takıma uyan bir yarı saha oyunu sergileyen iverson (hatta şu anın yıldız oyuncusu westbrook üzerinden bir son saniye şutuyla maç bile kazandırdı), sistematik bir medya lincine maruz kalmıştı.

    iverson'ın hala bir takımı taşıyabilecek enerjik skorer olduğu açıktı, fakat takıma şimdi stuckey'nin (stuckey kim lan!?) liderlik etmesi isteniyordu. elbette sonuçlar rezalet oldu. takımdaki kimyanın bu meseleler sonucu tamamen bozulması playofflara doğru gidilirken detroit'in art arda maçlar kaybetmesine yol açtı ve detroit ancak 8. sıradan playoff yapabildi.

    playoffta sezonu doğu 1.si olarak kapatan cleveland ile eşleşen detroit takımı seriyi elbette kaybetti. iverson ise sakatlığından dolayı playofflarda oynamadı. zaten içine düştüğü durumu geç de olsa gören iverson için detroit kariyeri çoktan sona ermişti. rodney 'suckey'yi future franchise oyuncu olarak göre detroit yöneticileri de daha sonra elbette detroit tarihindeki en vasat oyunculardan birini lider yapmaya çalıştıklarını anlamışlardı. ama önemli değildi, iverson operasyonu başarıyla tamamlanmıştı. gerisi son bir felaket ve yine fişi çekecek olan medyaya kalmıştı.

    kalanı son bölümde.
  • allen iverson nba'dan nasıl uzaklaştırıldı ve kariyeri nasıl sabote edildi?

    1. bölüm #77708347
    2. bölüm #77783685

    3. ve son bölüm ile devam edeyim:

    iverson'ın detroit'ten ayrılıp oynamadığı playoff döneminde medyada ilginç şeyler yaşanmaya devam etti. iverson gömülürken denver'ı şaha kaldırdığı söylenen billups göklere çıkarıldı. billups'ın denver'ı çok daha iyi bir takım yaptığını sürekli dile getiren medya tabi şu detayları söylemiyordu: denver önceki sezona göre sadece 4 galibiyet fazla almıştı ve bu batı konferansını 2. bitirdikleri anlamına geliyordu. batıdaki denge değişimleri sonucu epey etkilemişti ve yalnızca 4 galibiyet fark denver'ı 7.likten 2.liğe taşıdı. dolayısıyla denver ilk turda 7. new orleans, ikinci turda 6. dallas ile karşılaştı ve bu takımları eledi. konferans finalinde ise yine lakers ile karşılaşan denver aynı sonu yaşadı ve 4-2 ile lakers'a kaybetti. ayrıca billups'ın oynadığı takım sezon boyu çok daha sağlıklı kalmayı başarmıştı. sonuç pek değişmemesine rağmen billups müthiş, iverson ise kanser bir oyuncuydu.

    elbette bitmedi. o sezon lebron james mvp ve mike brown yılın koçu oldu. bunun üzerine espn ve tnt kanalları aynı sezon oyuncusu mvp ve koçu yılın koçu ödülünü alan takımları gösterdi. jeneriklerde göstermedikleri tek ikili ise 2001 larry brown - allen iverson'dı.

    playofflar sırasında ise televizyonlarda çok alçakça bir "istatistik" yayınlandı. yanılmıyorsam yine espn'de, sezon içinde takas olan billups - iverson ikilisinin o ana kadarki playoff istatistikleri paylaşıldı. iverson playofflarda oynamadığı için 0 0 0 0 şeklinde istatistikler ekrana yansırken, billups'ın playoff istatistikleri de yanına yerleştirilerek güya "kıyaslama" yapıldı.

    böylelikle iverson, bir önceki sezon top class performans göstermiş olan bir oyuncu olarak "bitmiş, kanser, takım bozucu" olarak damgalanmış ve plan kusursuz şekilde işletilmişti. iverson resmen ligin lanetlenmiş oyuncusuydu. medya onu çoktan yedek olması gereken, verimsiz ve gereksiz bir oyuncu statüsüne koymuştu bile. iverson ise yeni sezonda ilk 5 başlayabileceği bir takım arıyordu, ve son dönemki oyunu ve kariyeri düşünüldüğünde kesinlikle anlaşılabilir bir istekti. o dönem charlotte koçu olan eski "manevi babası" larry brown kendisine bir şans vermek istese de takım sahibi michael jordan'dan veto yedi. iverson off season'da atlanta'da bireysel antrenmanlara başlamıştı ve antrenman konusunda sabıkalı bir adam için gerçekten çok pozitif bir durumdu.

    iverson'ın bir free agent olarak nereye gidebileceği tartışılırken çok acayip bir şey oldu ve hiçbir takım iverson'ı almak istemedi. ligin en iyi oyuncularından biri, tek bir takımdan teklif dahi almadı. ta ki memphis takımı kendisine son anda bir teklif yapana dek. koskoca allen iverson, başka hiçbir takımdan teklif dahi alamadan memphis takımına gitmişti. ligde 5 para etmez onlarca oyuncu bile takım bulabilirken, iverson zar zor bir takım bulabilmişti ancak bu da detroit gibi bir yalandan ötesi değildi.

    elbette memphis iverson'ı yeniden ait olduğu üst noktaya çıkarmak için almamıştı. öncelikle taraftarlar heyecanlandırılarak forma ve bilet satışları yapıldı. sezon başladığında ilk 3 maç ilk 5 başlayan iverson mike conley ve oj mayo'dan daha iyi istatistikler ve verimlilik puanı ile oynadı. bunu yaparken sahada yanında demarre carroll gibi d-league'den gelmiş oyuncular vardı hem de. fakat hepinizin tahmin ettiği gibi, aynı detroit dönemindeki gibi iverson 3 maç sonra bench'e çekildi. iverson'ı "kesen oyuncu" kimdi dersiniz peki? cevap veriyorum; mike conley. kendisi iverson'dan daha üstün bir oyuncu olduğu için iverson ilk 5 çıkamazdı. takımda 6. adam olarak bile görülmediği aldığı sürelerden belli olan iverson, kenardan gelip 15 küsür dakikalarda komedi süreler verilmesine rağmen fena da oynamadı gerçi ama, kendisine yapılan net saygısızlık, terbiyesizlik ve açık açık bir operasyondu. dolayısıyla iverson kontratını feshetti ve takımdan ayrıldı.

    medyada da iverson adeta yerdeyken tekme atılması gereken düşmüş bir adamdı. normal sezon sırasında bir denver - clippers maçında baron davis 5ooo. asistini yaptı. aynı gün iverson'ın memphis takımını terk ettiği gündü. baron davis'in bu kariyer başarısı dolayısıyla ligde 5000 asist yapmış aktif oyuncular tv'de gösterildi. 5000 asist yapmasına rağmen gösterilmeyen tek oyuncu ise allen iverson'dı.

    tnt yine o dönemde ekranlarda bir "son 10 yılın oyuncuları" listesi paylaştı. iverson'a listede yer verilmedi. listeye alınan lebron james, steve nash gibi oyunculardan o dönem daha büyük bir kariyeri ve daha önemli rakamları ve ödülleri olan iverson'ın listede yer almaması skandaldı. charles barkley, kenny smith ve jalen rose gibi yorumcular iverson'ın kobe, duncan ve shaq'ın arkasından listede 4. sırada olması gerektiğini söylediler, fakat iverson listede yer almadı.

    pek çoklarının gözünde bir ikon olan, rol model olan ve çoktan nba'in efsanelerinden biri haline gelen iverson toplumun gözünde düşürülmüştü. insanlar 2008'de harika bir sezon geçiren adamın bir anda bitmiş ve kanser bir oyuncu olduğuna inandırılmıştı. hiçbir takım kendisine teklif götürmüyor, hiçbir medya mensubundan destek görmüyordu. basında ve internette iverson hakkında bazı yazılar kaleme alındı. içinde bulunduğu durumun tek suçlusunun kendisi olduğunu söyleyen yazarların hiçbirisi iverson'a yapılan muameleden, saçmalıklardan ve haksızlıklardam bahsetmiyordu. suçlu iverson'dı, başkası değil.

    iverson bu dönemde, kesin olmasa da muhtemelen alkol almaya, kumar oynamaya başladı. bu da kendisinin medyadaki tek savunucusu, tek arkadaşı stephen a. smith tarafından gündeme getirildi. zaten medyada linç edilmiş olan iverson'ın, hem de böyle sıkıntılı bir konu ile en iyi arkadaşlarından biri tarafından gündeme getirilmesi hakikaten inanılmazdı. özgür bir medya mensubu veya bir gazeteci elbette bir şeyi gördüyse ve kanıtı varsa bunu ortaya koyabilir. fakat iverson'ın o dönem son 2 yılda nasıl bir muameleye maruz kaldığını, nasıl adeta adının çizildiğini düşündüğümüzde zamanlaması inanılmaz manidar ve bir o kadar da çirkindi. iverson smith'i affetti ve gazetecilik yaptığını söyledi fakat iverson hayranları birdaha smith'e eskisi gibi bakamayacaktı.

    iverson son durak olarak emekli olmak istediği sixers'ı seçti. sixers ise aslında guard arıyordu ve o dönem takımın guard'ı lou williams çenesinde bir kırık yaşamıştı. iverson basın toplantısında göz yaşlarını tutamayarak "hala oynayabilirim, en üst düzeyde oynayabileceğimi biliyorum" diyerek hem her şeye rağmen kendisine olan güvenini sergiliyor, hem de aslında tüm bu olayların güvenini nasıl kırdığını içten içe hissettiriyordu.

    dönemin sixers takımı rezil bir takımdı fakat iverson şişmanlamasına, artık formdan düşmüş olmasına, adeta olaylardan dolayı basketboldan soğumasına rağmen o takımın lider oyuncusu oldu. 20 sayıyı geçtiği maçlar oynadı. özellikle lakers ile oynadıkları ve şahsımın canlı izlediği maçta kobe bryant ile (bryant zirvesinde oynuyordu) harika bir düelloya girişti. maçı sixers kaybetse de iverson 23 sayıyla maçı tamamladı. bunun 15'i ise, 7'de 6 şut attığı 3. çeyrekte gelmişti. kobe bryant ve phil jackson iverson'ın hala bunu yapabileceğini bildikleri şeklinde demeçler vermişlerdi maçın ardından.

    iverson neredeyse %50 şut yüzdesiyle oynuyor, takımın genç oyuncularına liderlik ediyor ve her zaman onu çok seven sixers taraftarı onu bağrına basıyordu. yıllar sonra huzur bulmuştu iverson. lig çapında yeniden popüler hale gelen iverson all star maçında taraftar oylarıyla ilk 5 bile seçildi, ancak kızının hastalığı sebebiyle maça çıkmadı.

    o sezon iverson sixers ile 36 maçta kadroda yer aldı. onun varlığında sixers 16-20'lik bir istatistik yakaladı. kızının hastalığı, ailevi problemler vb. sebeplerle takımdan ayrıldıktan sonra ise sixers, sezon sonuna kadar 6-21 yapabilmiştir. iverson'ın hem mental hem fizik anlamında bitmiş hali bile takımının mvp'si diyebileceğimiz bir konumdadır.

    sixers sezonundan sonra iverson yine hiçbir takımdan teklif almadı. ertesi sezonki nba oyunlarında free agent görünen iverson aslında emekli olmuştu fakat bunu açıklamıyordu. bildiğiniz gibi türkiye'ye gelip beşiktaş'ta oynadı. o dönemlerde yine komedi bir olayla iverson, d-league'deki dallas takımından bir teklif aldı. medyadaki kan emiciler teklifi kabul edip d-league'de kendisini yeniden kanıtlaması gerektiğini söyledi. iverson elbette tuzağa düşmedi ve teklifi reddetti.

    maalesef bu kadar büyük bir oyuncunun kariyeri bu şekilde sona erdi. kendisi bir hall of fame üyesi olsa da (bir zahmet, ki kendisine yapılanlardan sonra buna bile şüpheyle bakmıştık) kariyerinde vasatın altında oynayıp yıllarca takım bulabilmiş oyunculara karşılık kendisine yapılan muamele en hafif tabirle şerefsizliktir.

    iverson'ın hataları yok muydu? kesinlikle vardı, fakat yazdığım bu 3 yazının da konusu bu değildi. iverson sistematik şekilde, özellikle kontratının biteceği yıl operasyona kurban gitmiş ve adeta nba'in dışında bırakılmıştır. bunu görmemek içinse kör olmak gerekir.

    "i'm the answer, you know me"
  • nba efsanesi, para carcur etmeyi seven, tavriyla tarziyla nba icin büyük reklam kampanyasi haline gelmis emekli atlettir. matt barnes'in dediğine göre kendisi gecede 40 bin dolar harcarmış striptizcilere. sonra iverson bunu yalanlamış ve yaklaşık 10 bin harcadığıni söylemiş. bazen gittigi mekanlara kizlari da çağırıyormus ve bu da ekstraya dahil olduğu için 40 bine ancak yaklasiyormus. yav birakin adam eglensin!! şaka şaka hizli reis fakir fukara kalacak böyle giderse. hatta doğru dürüst oynamadığı big 3 turnuvasina da sadece para icin gittiğini düşünüyorum ben.
  • benim için gelmiş geçmiş en iyi nba oyuncularından biriydi, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda tanıdığım efsanelerdendi. 2010 yılında beşiktaş (cola turka o zamanlar sponsordu) 'a gelmesi ayrı bir heyecanlandırmıştı, bizleri.
    benimle aynı boyda olmasına rağmen, 2 metre gibi devlerin arasında yırtıcı bir kuş gibi top çalmaları ve üstüste gelen sayı rekortmenlikleri ile nba tarihinde yerini almıştır, bugün westbrook, curry veya harden hatta james bile bu adamın eline su dökemez. özellikle top çalmada çok iyiydi boy avantajı ve hızlı olması ile 2001 ve 2004 arası birinciydi, şu an kendisi ile özdeşleştirdiğim kişi chris paul, aynı boydalar ve aynı tekniksel oyun tarzına sahipler. ikisi de top çalmada çok iyi fakat iverson'ın bir başka özelliği sayı da atabilmesiydi. paul'un sayı krallığı yokken, iverson'un 1999, 2000 ve 2001'de ve 2005 krallığı vardır.
  • tarihin gördüğü en iyi basketbolcudur.
  • gozunuzu seveyım cok abartıyorsunuz bu adamı. şampiyonlugu bıle olmayan hall of fame.
  • gençlik yıllarımın baş kahramanlarından biridir. benim için hala gelmiş geçmiş en karizmatik basketbol oyuncusudur. (bkz: sevişmek istenen ünlüler)
  • böyle bayraklaştırılmış idol olmuş basketçilerin kendine has özellikleri vardır.

    mesela dennis rodman deyince aklımıza rebound geliyor, mutombo deyince blok geliyor, shaq deyince pota altını karartan karşısında durulamayacak bir center geliyor.

    allen iverson deyince ne geliyor peki?

    direk “crossover” geliyor.

    evet bu adam crossover’da çığır açtı. hızını aklı ile birleştirince karşısındaki adamları madara ederek feci basketler buldu ve izleyenlere çok ayrı lezzetler yaşattı. bir pg’nin yapabileceği herşeyi o küçük dev boyuna rağmen yaptı.

    bu arada bir basketçinin krallığa oynayabilmesi için pg konumunda değil sf ve pf konumunda oynaması gerek. insanlar biraz daha overall baskete bakıyor tabiatı gereği. liderliğin yanında bloklasın, rebound alsın, cross yapsın, smaç vursun hatta elini kolunu potaya soksun istiyor izleyiciler.

    o yüzden ai asla en iyi olamaz, kral olamaz çünkü o bir pg.
hesabın var mı? giriş yap